Bu bölümde muhalefeti ela alacağız.

Millet İttifakı Bloğu içinde, CHP’nin değil, İmamoğlu’nun yarattığı siyaset yapma tarzıyla normalde bir araya gelemeyecek olan siyasi eğilimler, özel bir organizasyon olmadan, adı dahi konulmadan, kendiliğinden büyük tehlikeye karşı bir araya gelmiş durumda. Burada önemli bir faktör var: kitlelerdeki bu büyük dalgalanma (CHP %28, İmamoğlu %51) aynı oranda üst bürokrasi içinde de kendini gösteriyor. Muhalefeti güçlü kılan bu şartlara bakalım:

Nesnel şartlar:

Ekonomik kriz(hayat pahalılığı, işsizlik vb), iktidarın yarattığı umutsuzlukla birleşerek kitlelerde öfkeye ve kişisel dramatik protestolara dönüşüyor. Ekonomik kriz muhalefet güçlendiriyor.   

İktidar bloğu, yükselen İmamoğlu imajını yıkmak için uyguladığı her türden bel altı vuruşlar (Mazbatayı alma, FETO’cu yapma, Beylikdüzü belediyesine müfettiş gönderme, sloganları kopyalama, Hırsızlıkla suçlama vb.) yani tehditler ve yasa dışı adımlar(YSK İst. Başkanını değiştirme gibi) vb.leri bumerang gibi kendisini yaralıyor ve bu da İmamoğlu’nu daha da güçlendiriyor. 

Millet İttifakı uluslararası alanda ciddi bir sempati ve destek görüyor. Cumhur İttifakı ise bu alanda her yönüyle köşeye sıkışmış adım atamaz durumda. Hatta Wikipedia Türkiye aleyhinde dava açmış bulunuyor vb. leri muhalefet hanesine artı yazıyor.

Fakat en ciddi gelişme devlet içinde yaşanıyor. Askeri ve sivil bürokrasi içerisinde ciddi toplumsal patlama korkusu giderek artıyor. Bu da onları alternatif arayışlarına itiyor. Dolayısıyla İNCE ile başlayan bu alternatif umudu RTE’nin kolpacı taktikleriyle susturulmuş da olsa bu yarım kalan yarış, bayrağı alan İmamoğlu’yla devam ediyor. Devlet bürokrasisinde, iktidarla olan ilişkilerde ritim bozukluğu var. Devlet içinde ki bu uyumsuzluk muhalefetin en güçlü birinci silahını oluşturuyor diyebilirim.       

Öznel şartlar;                                                                                                                                                                    
 -   En etkili olanı İmamoğlu’nun siyaset yapma tarzında yaşanıyor. Ulusalcı veya fanatik Atatürkçülerin aşağılama, ‘aptal’ vb. tanımları yerini İmamoğlu’nun geliştirdiği herkesi kucaklama siyasetine dönüşmüş durumda. Ve bu tarz toplumun nerdeyse %80’i tarafından alıcı buluyor. Ayrıca RTE tarafından isminin yerine CHP adayı olarak anılması isteniyor. İmamoğlu’nun tutulamaz yükselişini provoke etmek için ‘hırsız’ diyerek bilinçli provoke ediliyor. Tarzının dışına çıkması ve sertleşmesi isteniyor. Önümüzdeki günlerde akıllara gelmez saldırılar yapılacağını göreceğiz.  
 -   İmamoğlu sadece çalışma tarzıyla değil aynı zamanda demokrasi hedefli siyasi çözüm önerileriyle de kitlelerde umudu kalıcı hale getiriyor.
 -   İmamoğlu, devlet üst bürokrasiyle ideolojik düzeyde paslaşmalar yapıyor: Diyanetin kabulü, Kürt realitesinden uzak durma, ulusalcı ve milliyetçi kesimlerle sıcak temas, sosyalistlerin, Alevilerin, aydınların ve Kürtlerin sorunlarına karşı sanki yokmuş gibi davranma vb. düşünsel paralellikler bunlar. Fakat bu, ilerde ciddi sorunlara gebe gözüküyor.
-   Ayrıca organizasyonda nicelik ve nitelik olarak muazzam bir sıçramanın olduğunu görüyoruz: 31 Mart seçimlerini alan 10 bin kişilik güç, YSK kararından sonra 200 bin kişilik bir gönüllüler ordusuna dönüşmüş durumda. Ayrıca kendi Ajanslarını kurma girişimleri ve diğer eğitim, teknik vb çalışmalar da umudu besliyor.

Özetle 23 Haziran, Belediye seçimi değil, üst bürokrasiyle sıcak temasa rağmen demokrasi mücadelesi haline gelmiş bulunuyor. İktidar İstanbul’u kaybederse sadece beslenme borularının kesileceğini düşünmüyor, ama aynı zamanda foyasının ortaya çıkacağını da biliyor. Bu foyanın içinde Binali’nin hırsızlıkları da var.

Yukardaki öznel ve nesnel koşullar, pislikleri açığa çıkartan, iktidarı deşifre eden ve ölmez sanılan canavarı topuğundan vuran bir Ok’a dönüşüyor. Biz bu vuruşun sadece vitrinde olanını canlı olarak yaşıyor ve görüyoruz. Ne varki devasa bir kitleselliğe ulaşan muhalefet, isterse devlet tarafından zor yoluyla ortadan kaldırılabilir. Fakat devlet bunu yapmıyor, yapamıyor. İpuçlarından çıkan sonuç: devletin muhalefet gücünü dağıtmak için düşünsel ve örgütsel birlik içinde olmadığını ve bağlı olduğu sistemin buna cevaz vermediğini görüyoruz.

Bunu da isterseniz üçüncü bölümde ele alalım ve seçimlerin olup olmayacağı, olacaksa nasıl sonuçlanacağını hep birlikte tahmin etmeye çalışalım.