Sevgili okuyucular,


Yazıma, Ozan Emekçi'nin dizeleriyle başlamak istedim. Ozan Emekçi, ‘’ 18 Mayıs'ı unutmam, unutmam 18 Mayıs'ı, İbo, Ali Haydar, Muharrem Çiçek, ölmeyen devrimci erlerdi, 18 Mayıs'ı unutmam, unutmam 18 Mayıs'ı’’ dizeleri Türkiye halklarının hafızalarına kazınmıştır!


18 Mayıs 1973 bundan tam 40 yıl önce, Türkiye sosyalist, devrimci ve gençlik önderlerinden, İbrahim Kaypakkaya Diyarbakır zindanlarında, işkence hanelerde katledilerek yaşamdan koparılmıştır.


İbrahim Kaypakkaya Dersim, Munzur dağlarında, arkadaşları bir köm de toplantı halindeyken, Türk ordusuna ait, Fehmi Altınbilek komutasındaki silahlı güçlerle girdiği çatışmadan, 3 gün sonra yaralı olarak yakalanır.


19 Ocak 1973 tarihinde çatışma sonucu, İbrahim Kaypakkaya yaralanır. Can yoldaşı Ali Haydar Yıldız, çatışmada yaşamını kaybeder. Yaralı olarak 3 gün boyunca Munzur dağlarının eteklerinde barınmaya çalışan İbrahim Kaypakkaya, yorgun ve dermansız olarak bir öğretmenin evine sığınır.


Evine sığındığı öğretmen tarafından ihbar edilerek, Fehmi Altınbilek komutasındaki ordu güçlerine teslim edilir. İbrahim Kaypakkaya’yı ele geçiren Fehmi Altınbilek, Kaypakkaya’yı yaralı olduğu halde, yalın ayak, karlar ve buz üstünde yürütür. Fenmi Altınbilek’in bu vahşi davranışı, Kaypakkaya’nın ayaklarının donmasıyla, ayak parmaklarını kangren olmasını sağlar.


Fehmi Altınbilek Kaypakkaya’yı, Diyarbakır sıkıyönetim komutanlığına teslim eder. Diyarbakır günleri, İbrahim Kaypakkaya için, işkencenin ve vahşice saldırıların başladığı günlerdir.

Aynı zamanda, Kaypakkaya için Diyarbakır günleri, direniş destanlarının yazıldığı ve karşısındakilerin dize geldikler, sert bir kayaya çarptıkları günlerdir.


Kaypakkaya Diyarbakır zindanlarında ser veriri, sır vermez! Diyarbakır sıkıyönetim komutanlığında, sıkıyönetim Savcısı Yaşar Değerli tarafından sorgulanan Kaypakkaya, her türlü vahşice işkenceye rağmen, ser verir ama sır vermez.


Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dönemin idare heyeti, istihbarat raporlarına, Kaypakkaya’nın ‘Komünist ve Kızılbaş Alevi’ olduğu notu düşürek, ne kadar ‘tehlikeli’ olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle işkenceler daha da yoğunlaşmaktadır.


Sıkıyönetim Savcısı Yaşar Değerli, İbrahim Kaypakkaya’nın direnci karşısında pes eder. Yaşar Değerli, Kaypakkaya karşısındaki mağlubiyetinin karşılığını, Kaypakkaya’yı katlederek, yaşamdan kopararak alır.

 

18 Mayıs 1973’de aylarca işkenceden sonra, destansı bir direniş yaratan İbrahim Kaypakkaya bedenen aramızdan ayrılır.


Bedenen aramızdan ayrılışının 40. Yılı olmasına rağmen Kaypakkaya, İşçilerin fabrika direnişlerinde, Köylülerin toprak işgallerinde, Öğrencilerin Üniversite boykotlarında yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir.


İbrahim Kaypakkaya ‘burçak tarlasında’  Trakya da, Aydın’da, Urfa’da, Antep’te, Malatya’da, Kürecik’te, Dersim dağlarında yaşamaya devam ediyor.

18 Mayıs 1973 tarihinden itibaren Kaypakkaya, tıpkı Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi, çocukların isimlerini İbrahim koyarak yaşatılıyor.


Kaypakkaya’yı katledenler, her gün lanet okunarak anlıyor ve tarihin çöplüğünde yerlerini aldılar.


Kaypakkaya ise aramızda her çoğalarak yaşıyor!


Anısı önünde saygı ile eğiliyorum!    


 18 Mayıs 2013