MAYIS HEYECANI

Çocuklarımın sevgili annesi bilirsin Mayıs ayı günleri yaklaşınca çok heyecanlanırım.

Bir Mayıs İşçi Bayramı’na hangi kentte katılacağım, fotoğraf çekebilecek miyim, bir yazı, bir şiir yazma heyecanı. Ardından HÜSEYİN -DENİZ - Yusuf’un anılacak 6 Mayıs geliyor, kim neler yazdı, nasıl kutlanacak, ben ne yazacağım heyecanının ardında sevdiğim kızın, yani çocuklarımın annesinin doğum günü olan 10 Mayıs günü...

Her yıl 10 Mayıs günü sen kalkmadan kahvaltı masasını ben hazırlardım. Vazoya senin için bir deste çiçek kor onu masanın ortasına yerleştirirdim. Sonra senin en çok sevdiğin defne, gül veya karanfil çiçeklerinden birini alır sen uyanmadan, bahçede uygun bir yere dikerdim.

Ben hep kahvaltıdan sonra göstermek isterdim. Ama sen evin bahçesini bir dolaşır, temiz hava alır, benim yeni diktiğim gül ağacın yaprağını okşar, öperdin. Sonra bahçede taze bir kaç nane dalı kopardıktan sonra gelir, kahvaltı masasına oturunca bahçedeki çiçek içinde ayrıca uzanır öperdin dudaklarımdan. Bu öpücüğünden inanılmaz bir haz alırdım.

Ama iki yıldır gene kalkıyorum, kalkıp gelecekmişsin gibi kahvaltı masasını ve kahvaltı öncesi içeceğin kahveyi hazırlıyorum. Sandalyen boş kalıyor.

Sonra oğlumuzla seninle olan anıları anlatıyoruz bir birimize. Oğlumuz tedaviye gittikten sonra Kabrine geliyorum. Başucundaki mermerde yazılı olan adını okşuyorum. Toprağında boy veren çiçeklerden, güllerden teninin kokusunu almaya çalışıyorum. Sen kalkmıyorsun, konuşmuyorsun.

Biliyorum sevgilim senin kalkma olanağın olsaydı bizi kahvaltıda içimize akıttığımız gözyaşlarıyla bırakmazdın.

Getirdiğim çiçekleri bırakırken yanına gözlerimden akan damlalarla ıslandıysa kusuruma bakma.

Biliyorum benden sonra kızlarımız, torunlarımızda her zamanki gibi ellerinde birer gülle gelecekler sana.

Onlarda toprağında boy veren güllerde alacaklar teninin kokusunu. Sen en çok torunlarının elindeki gülle sevineceksin her zaman olduğu gibi.

Hani torunlarını bağrına bastığında ben „Oh, oh bunları kucakladığın gibi beni kucaklamadın“ diye takıldığımda. Sen gülüyor ve şöyle diyordun: „Kıskanma çocuk gibi. Seni de çok seviyorum.“

Gülüşüne, bakışına bu cümlene öyle hasretim ki.

Sensiz hiç yaşamın tadı yok. Seninle değiyordu bu yeryüzünde yaşam. O kadar çok istiyorum ki bir an önce toprağım karışsın toprağına.

10 Mayıs 2017