29 Mayıs 1993 gecesi Solingen'de yaşayan Genç ailesine ait evi kundaklayan Neonazi ırkçılar 5 can aldılar ve bir çok aile ferdini yaraladılar.  Hülya Genç (9), Gülüstan Öztürk (12) ve Hatice Genç (18) olay yerinde, Gürsün Ince (27) ile Saime Genç (4) ise kaldırıldıkları hastanede yaşamını yitirdi. Mevlüde Genç, olay sırasında 2 kızını, 1 yeğenini ve 2 torununu kaybetti. Oğlu Bekir’in vücudunun yüzde 36′sı yandı.


Solingen Neonazi ırkçı katliamının 21. yılında insanlık düşmanı saldırganları bir kere daha nefretle kınıyor ve orada yaşamını kaybeden canları saygı ile anıyorum.

Almanya Hükümetleri geçmiş 21 yılda ırkçılıkla mücadelede ne yazık ki, iyi bir sınav veremedi. Irkçılık resmi kurumlar başta olmak üzere kurumsal boyutta devam etti. Açık örneği Münih'te devam eden NSU Davası'nda yaşanan rezaletler. Alman İsihbaratı adına senelerce Neonazi caniler içinde birlikte çalışmış "casus" kılıklı işbirlikçi katillerin, tanık olarak dinlenecekleri tarih yaklaştığında, birer-ikişer intihar süsü verilerek ortadan kaybolmaları tesadüf sayılamaz. istihbarat çevreleri tarafından her defasında utanılmadan dile getirilen, intihar eden işbirlikçilerin (V- Mann'ların) "gizli şeker hastası" olmaları uydurmacasına, kamuoyu inanmamaktadır. 

Son iki yılda yapılan araştırmalarda NSU Davası'nda bir çok suç dosyasının kaybolması veya imha edilmesi, ırkçı çetenin bu makamlar içinden destek aldığını açıkça göstermektedir. Alman istihbaratı feshedilmeden, Neonazi katillere verilen destek ile Neonazi katillerin işbirlikçilerinin arkalarındaki akıl hocaları ve devlet içindeki destekçileri, isimleriyle birlikte demokratik kamuoyuyla paylaşılmadan, Almanya ırkçı cinayetlerle yüzleşemez. 

Almanya'da gelmiş geçmiş hükümetler kurumlarıyla hiçbir zaman Hoyerswerde, Mölln, Solingen ve Ludwigshafen ırkçı saldırı ve katliamlarına karşı yeterince duyarlılık göstermedi. Olay sonrası gözaltına alınan birkaç Neonazi ve hükümet yetkililerince yapılan birkaç duygusal içerikli konuşmalar kamuoyunu aldatmaktan öte değilse nedir? Federal ve eyalet Parlamentoları'nda bulunan göçmen kökenli vekiller de, ne yazık ki, ırkçı cinayetlerin açıklığa kavuşturulması konusunda hiçbir zaman yeterince sorumlu davranmadılar. Tersini iddia eden göçmen kökenli vekiller varsa, ırkçı Neonazi cinayetleri konusunda Federal düzeyde veya eyaletlerde Meclise verilen kaç önergelerinin olduğunu kamuoyuyla paylaşsınlar da haberdar olalım. Sık sık uyumdan söz edilerek yol alınamaz. Alman vatandaşı olun denerek de ırkçılıkla mücadele edilmiyor. Köklü çözümler için neler yapılmalıdır?

 IRKÇI PARTİLER YASAKLANMADAN, IRKÇILIKLA MÜCADELE OLMAZ

Solingen arkasında bıraktığı acı ve gözyaşıyla devam ediyor. Ne zamanki ırkçı katillerin gıdasını aldığı NPD gibi Neonazi faşist Partilere ve yaptıkları propogandaya yasak getirilirse, ırkçılkla mücadele için hükümetler düzeyinde bütçe ayrılarak halk aydınlatılırsa, belki geleceğe yönelik bır umut doğabilir. Tersi durumda, son AB seçimlerinde de görüldüğü gibi ırkçılık daha da hortlayarak AB Parlamentolarında boy gösterecektir. Adım adım tüm Avrupa'da yaşamı tehdit eden yeni bir politik AIDS vakası boyutuna ulaşacaktır.

Yeni Hoyerswerda, Mölln, Solingen ve Ludwigshafen cinayetlerinin engellenmesi kurumsal ırkçılıkla mücadeleden geçer. Ne zaman ki, NPD gibi ırkçı Partiler resmen insanlık düşmanı bir suç örgütü olarak sayılır ve onlara karşı kalıcı yasal düzenlemeler yapılırsa ve demokratik kitle örgütlerinin halkı aydınlatmaları doğru mücadele adımlarıyla kalıcılaşırsa, Solingen'in acısı biraz da olsa diner.