Balıkesir Kepsut Cezaevi’nde insan öldürme suçundan hükümlü olan Ulaş Yurdakul, diğer hükümlüler tarafından işkenceyle öldürüldü.

Cezaevi görevlileri hakkında takipsizlik kararı verildi. Yurdakul’u döven mahkumlar hakkındaki soruşturma ise sürüyor. Yurdakul’un annesi Fatma Yurdakul (62), “Katillerden hesabı sorulsun. Cezasız bırakılmasın. Ciğerimi parçaladılar. Ulaş’la en son konuştuğumda sesini duyunca ciğerimi yandı. İşkence, zulüm çektiği sesine yansımıştı. Aç, susuz bırakılıp eziyet edilmiş. Konuştuktan iki hafta sonra bana oğlumun ölüm haberi geldi” dedi.

 ‘Burda öldürdük’

Kepsut Cumhuriyet Başsavcılığı ve Balıkesir L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü, Yurdakul’un ölümünün ardından soruşturma başlattı. Hükümlü İbrahim Armağan’ın annesi ile yaptığı konuşmanın ses kayıt tutanağında , “Askere git gidiyordun, millet dağda öldüremiyor biz burada öldürdük işte istiyorsun” dediği ortaya çıktı. Şüpheli hükümlülerden Mehmet Özdemir ifadesinde, “Aynı koğuşta kaldığım İdris Çakmak, yanıma gelerek sürekli Yurdakul’u öldürdüğünü anlatıyordu. Bu tarz şeyleri bana anlatmaması için onu uyardım. ‘4,5 kişi vura vura’ öldürdük dedi. Bu 4, 5 kişiden hatırladığım kişiler Serkan ve Nihat isimli hükümlülerdir” dedi. O telefon görüşmesinin video kaydını Hürriyet gazetesinden İsmail Saymaz ele geçirdi.

 Yarım saat dövdüler

Şüpheli Mehmet Alkan da “Olay öncesi Mevlit Sağlam, Ulaş’ı yere yatırmış sırtına ve göğsüne vuruyordu. Olayın yaşandığı gün Bülent Kocaman odaya gelince Nihat Şen, İdris Çakmak, Recep Okumuş’a Ulaş’ı banyoya götürmelerini söyledi. Serkan Evran ve Nihat Şen aralarında ‘ İnfaz Koruma Memuru’na düşerek kafasını vurduğunu söyleyeceğiz’ dedi. Olay günü Ulaş Yurdakul’u yaklaşık yarım saat dövdüler. Döverken yorulduklarında duruyorlardı” diye konuştu. Bilgisine başvurulan Emre Ersoy ise şunları anlattı: “Olay gecesi 01.00 sıralarında yan odadan sesler gelmeye başladı. Ben Ulaş’ı dövdüklerini anladım. 04.00’a kadar dövmeye devam ettiler. Daha sonra Ulaş’ı merdivenin altındaki yatağına yatırdılar.” Tanık Özcan Kanar, “Yurdakul’un dayak yediğini çekindiğimiz için idareye söyleyemiyorduk. Ancak idare günde 2 defa sayım yapıyordu. Ulaş’ın dayak yemiş olduğunu yüzünden, gözünden belli oluyordu.” Tanık Adem Kanar, “Yurdakul koğuşta sürekli sorun çıkarıyordu...Bu sebepten dolayı sürekli dövüldüğünü biliyorduk...” dedi. İsmail Yıldırım, “Kepsut cezaevinde kaldığım dönem Ulaş’ın diğer mahkumlar tarafından darp edildiğini, işkence görüyordu. Kurum müdürleri Bekir ve Gamze bilmelerine rağmen önlem almıyordu” ifadelerini kullandı.

Ulaş Yurdakul'un annesi Fatma ve kardeşi Deniz 

KUTU: ‘Alnı yarık, dudağı yırtılmıştı’

 Ulaş Yurdakul’un kardeşi Deniz Yurdakul ise kardeşiyle en son konuştuklarında bağlantının kesildiğini söyleyerek sesinde korku sezdiklerini söyledi.Yurdakul kardeşinin telefonda konuşma zorluğu çektiğini belirterek, “Cezaevini aradık, durumu iyi dediler. Ben duramadım görüş için Balıkesir Cezaevi’ne gittim. Disiplin cezası aldığını söyleyerek beni görüştürmediler” diye konuştu. Daha sonra da ölüm haberi geldiğini söyleyen Yurdakul, “Mahkumlar banyoya götürmüş,‘düşüp ölmüş’ dediler. Kardeşimin bir hastalığı yoktu. Nasıl böyle bir şey olabilir? Cenazeyi almaya gittiğimde vücudunda ciddi darp izleri vardı. Alnı yarıktı, ağzının kenarı yırtılmıştı. Bizim tek bir isteğimiz var. Sorumlu olan cezaevi yönetimi ve gardiyanlar cezalarını çeksin” dedi.

 KUTU: İşkence belgelendi

 Ailenin avukatı Hakan Günaslan da vicdan sahibi bir kısım hükümlünün Ulaş’a uzun zamandır şiddetin uygulandığını söylediğini dile getirerek, şöyle konuştu, “Adli Tıp raporuna göre ölüm, fiziksel şiddete bağlı göğüs kemiği ve kaburga kırıklarıyla birlikte iç organ yaralanması sonucu iç kanama nedeniyle gerçekleşmiştir. Başka bir hükümlü ifadesinde Ulaş’a sürekli olarak uyku ilacı verildiği söyledi. Ulaş ölümünden iki hafta önce yine dövülmüş ve revire kaldırılmış. Doktor tedavi uygulmadan geri göndermiş. Uzun süre işkence gördüğü otopsi raporunda da anlaşılmaktadır. Başka bir hükümlü telefonda annesi ile konuşurken, ‘Millet dağda öldüremiyor biz burada öldürdük işte daha ne istiyorsun’diyerek Ulaş’ı terörist olarak gördükleri için öldürdüklerini itiraf etmişlerdir.” (Kaynak: Cumhuriyet)