Romanların tanıklığına başvurularak hazırlanan “Beyaz Kitap”, İsveç’te Romanların bugüne kadar bilinen ve açığa çıkanlardan daha kapsamlı ve sistematik baskı ve saldırılara uğradıklarını gün ışığına çıkarıyor. 1900’lü yılların başlarında ırk idelojisinin ülkenin siyasal yaşamına damgasını vurduğu, Romanların vatandaş oldukları için yok olmaktan kuruldukları, ancak devletin Romanlara yaşamı çekilemez hale getirerek “gönüllü” olarak ülkeyi terk etmeye zorladığı belirtiliyor.

HER DÖRT AİLEDE EN AZ BİR KİŞİ KISIRLAŞTIRILDI

Romanlara karşı baskıların bir hükümet politikası olduğu belirtilen “Beyaz Kitap”ta, Romanların yerleşik yaşama geçmelerinin ve okula gitmelerinin engellendiği, kurumlar tarafından fişlendikleri, her dört ailede en az bir kişinin kısırlaştırıldığı ifadelerine yer veriliyor.

Tarihin karanlık ve bilinmeyen gerçeklerini gözler önüne seren kitap Romanların göçer bir halk olduğu için çadır ve arabalarda yaşamayı tercih ettikleri iddialarını da çürütüyor. Belediyelerin yerleşik yaşama geçmek isteyen Romanları sürdüğü, yerleşik yaşama geçme hakkını kazandıklarında da ev kurumları ve ev sahipleri tarafından kara listelere alındıklarını gösteriyor.

‘BU KİTAPTA UTANMAMIZ İÇİN BİRÇOK ŞEY VAR’

“Bu kitabı okumak acı verici. Kitap daha önce İsveç tarihinin göreceli olarak bilinmeyen yanlarını ele alıyor.Bu kitapta utanmamız için birçok şey var” diyen Ullenhag, tüm 1900’lü yıllar boyunca Romanlar ve göçebelerin ikinci sınıf insanlar mumamelesine tabi tutulduklarını söyledi.

Ullenhag kurum, belediye ve vatandaşların Romanlara yaklaşımlarının önyargı, ayrımcılık ve 1900’lü yılların büyük bir bölümünde tamamiyle ırkçı önyargılarla dolu olduğunu gördüklerini ifade etti.

'ORTADAN KALDIRILMASI GEREKEN TAMAMIYLA GEREKSİZ İNSANLAR'

Kitapta Polis kurumlarının Romanlar için “Çirkin” ve “Güvenilmez” kelimelerini kullandıkları, pek çok polis şubesinin Romanları ortadan kaldırılması gereken tamamıyla gereksiz insanlar sonucuna vardıkları dile getiriliyor.

Babro Gustavsson 1948 yılında Jönköping ilinde Romanlara yönelik saldırıyı şu cümlelerle anlatıyor.

“Babam bağırarak masanın altına girmemizi söyledi. Kamyonlarla gelen erkekler gezginlerin kaldıkları yerlerde terör estirdiler. Halk onları alkışladı. Yerel basın onları kahramanlar olarak niteledi. Bu korkunç saatlerde kimsenin ölmemesi bir mucize. Bu baskı ve saldırıların vardığı en üst noktaydı. Ruhumuzda yara, kaygı, korku! Kaç kişi yaşamı boyunca içinden yaralandı! Polis neredeydi? Polis ve kiliseler ne yapıyordu?”

‘DAHA AŞAĞI VE DEĞERSİZ BİR IRK OLARAK GÖRÜLDÜK’

2013 yılı Olof Palme Ödülü’ne layık görülen yazar Rosa Taikon, ANF'den Murat Kuseyri'nın haberine göre “Biz daha aşağı ve değersiz bir ırk olarak görüldük” derken, sanatçı hans Kalderas çocuk bakım evinde soğuk suyla duş yapmak zorunda bırakıldığını, fişlendiğini ve polis kayıtlarındaki adının “Z 173” olduğunu söylüyor.

Taikon, 1914 ila 1954 yılları arasında kuzey ırkını korumak amacıyla Romanların İsveç’e girmelerinin yasaklandığı, İsveç’te yaşayan Romanların ülkeye girişlerine izin verilmeyecekleri korkusuyla İsveç dışına çıkmaktan kaçındıkları belirtiliyor. Nazilerin katliamlarından kaçan Romanların İsveç’e girmelerine İkinci Dünya Savaşı’nın bitimine kadar izin verilmediğini söylüyor.

“Beyaz Kitap” İsveç Hükümeti’nin görevlendirdiği bir komite tarafından hazırlanması ve devletin yapılan hak ihlallerini kabul etmesi açısından önem taşımasına rağmen sorunların çözümü için somut önerilerde bulunmuyor.

Ullenhag, yapılan haksızlıklara karşı Romanlara tazminat ödenmesi ile ilgili bir soruyu, ayrımcılığın çok eskilere dayandığını ve sorunun karmaşık olduğu için gerçekçi olmadığı şeklinde yorumladı.

GERÇEK KOMİSYONU OLUŞTURULMASI İSTENİYOR

Uppsala Üniversitesi’nda görev yapan tarihçi Jan Selling, hükümetin “Beyaz Kitap” yerine parlamento bünyesinde bir bağımsız “Gerçek Komisyonu” oluşturmasının ve yapılan haksızlıkları araştırmasının daha doğru olacağı görüşünde. Ayrıca Romanlara yapılan haksızlıkların telafi edilebilmesi için tıpkı Norveç’te olduğu gibi Romanlar için müze gibi kültür enstitülerinin açılmasını ve fonlar kurulmasını öneriyor.

Konu hakkında düşüncelerine başvurduğumuz Avrupa Konseyi eski İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg, Beyaz Kitap’ın 1900’lü yıllarda Romanlara uygulanan ayrımcılığı ele aldığını, kurulacak yeni bir komitenin 2000’li yıllar ve günümüzde Romanların karşı karşıya kaldıkları sorunları araştıracağını söyledi.

Geçmişte yapılan haksızlıkların kabul edilmesi ve Romanların günümüzdeki sorunların belirlenmesinin önemli olduğunu, ancak bununla yetinilmeyip Romanlara yapılan ayrımcılığın önlenmesi ve topluma tam olarak entegre edilebilmeleri için hükümetin kapsamlı ve uzun vadeli bir program hazırlaması gerektiğine vurgu yapıyor.

HÜKÜMETİN DAVETLİSİ OLMASINA RAĞMEN SHERATON’A ALINMADI

Beyaz Kitap’ın basına açıklanacağı gün Romanlara karşı uygulanan ırkçılığın boyutlarını gözler önüne seren bir olay yaşandı. Hükümetin basın toplantısında konuşma yapması için Göteborg’den davet ettiği İsveç Roman Konseyi yöneticilerinden Diana Nyman’ın Sheraton otelinin restoranında kahvaltı yapmasına izin verilmedi.

Hükümet tarafından odası ayrılmasına ve otel görevlilerine kahvaltı için ödeme yaptığını ispatlayan faturayı göstermesine rağmen restoranda Nyman’ın girmesine izin verilmemesi ve kahvaltısını lobide yapmak zorunda bırakılması tepki ile karşılandı.

Hammarberg, olanları bir skandal olarak değerlendirdi ve Hükümetin Sherton ile yaptığı sözleşmeyi yeniden gözden geçirmesi gerektiğini söyledi.