Adil Yiğit

Berlin Mitte’de bir kürt restaurantında yapılan yemekli akşama, Kürtlerin ulusal ozanı Şivan Perwer ile Nizamettin Arıç, Alman hukukçu Klaus Faber, yazar Hüseyin Erdem,  sol parti eyalet milletvekili Hakan Taş, Vakfın Berlin temsilcisi yazar Recep Maraşlı ve sol parti eski milletvekili Giyasettin Sayan’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda konuk katıldı.



Etkinlikte anlamlı bir konuşma yapan Ruşen Arslan, Beşikçi’nin bugüne kadar kamuoyunun bilmediği bir konuyu açıklayarak „ Cenazemi Kürtler kaldırsın vasiyeti olduğuna“ yer verdi. Geç saatlere kadar devam eden etkinlikte, Şivan Perwer ve Nizamettin Arıç türküleriyle, yazar Hüseyin Erdem’de sunumuyla geceye özel bir renk kattı.

İSMAİL BEŞİKÇİ İLE BERLİN DE SİYASETTEN ÖZELE SOHBET

Bugüne kadar yaşamının 17 yılını cezaevlerinde geçiren ve bazıları değişik dillere de çevrilerek yayınlanmış 40 kitabı bulunan İsmail Beşikçi, halen Ankara’da ikamet ediyor. Türkiye’de Diyarbakır ve İstanbul olmak üzere iki şubesi bulunan Beşikçi Vakfı’nın davetiyle Berlin’e gelen Beşikçi ile kısa bir söyleşi yaptık.

İsmail Beşikçi sorumuz üzerine Kürtler arası barış konusunda düşüncelerini ifade etti.

Beşikçı şunları söyledi: "Barış önce Kürtlerin kendi arasında kurulmalı. Daha sonra devletler arasında yapılmalı. Kürtlerin kendi aralarında oluşturacakları barıştan sonra devletlerle yürütülecek barış çok daha güçlü olacaktır.

KOBANİ'Yİ TÜM KÜRTLER SAVUNMALIDIR
Kobani‘yi bütün Kürtler savunmalı. Barış çok önemli ama önce Kürtler arasında olmalı. Örneğin Suriye Kürdistan’ın da mücadele yürütüyorsun. Orada özerk bir bölge yaratmak istiyorsun, Kürtler‘e bir nefes borusu açmak  için Beşar Esad yönetimi ile de ilişki kurabilirsin. Ama, öbür Kürtler’e zarar vermeden yapılmalıdır. Öbür Kürtler‘e verilen zarar mümkün olduğu kadar asgariye indirilmelidir. „Burda benim dışımda kimse faaliyet yürütemez“ anlayışıyla PYD’nin dışındaki Kürtlerin çalışmasına yasak koyma anlayışı çok yalnış bir tutumdur. Bunun yapılmamasına özel itina gösterilmelidir. Kürtler önce kendi aralarında kalıcı bir barış ortamı yaratmalıdır."

Bölgede olası bir Kürt devletinin yaşama şansı var mı? sorumuza Beşikçi şu cevabı verdi:

Elbette ki vardır. Ortadoğu’da düzenin bozulmasının, sağlıklı bir düzen kurulamamasının temel nedenlerinden biri, Kürtlerin ve Kürdistan‘ın bölünmesi, parçalanması ve paylaşılmasıdır.  Ne İran’da, ne Irak, Suriye ve Türkiye’de sağlıklı bir siyasal rejimin  kurulup-kurulamaması ve işleyememesi bundan kaynaklıdır. Kürtler kendi geleceklerini belirleme hakkına sahip olmalıdır.

KÜRTLER DEVLET OLMALIDIR



Kürtler devlet  sahibi olmalıdır. Ortadoğu’yu kısa zamanda istikrara kavuşturacak temel durum budur. Bölünmenin, parçalanmanın, paylaşılmanın üstesinden gelmek gerekir. Devlet istemiyoruz derseniz emperyal güçlerin 1920’lerdeki politikalarına evet demiş oluyorsunuz. Ona meşruiyet vermiş oluyorsunuz. Halbuki onu eleştirmek gerekir. Bu sorunlarin ta o zaman çözülmesi gerekirdi.

Avrupa’dakilere sürgünlere  mesajınız nedir? sorumuza "Türkiye’yi terketmeyin" dedi.

„İfade özgürlüğünden, yazılarından, düşüncelerinden dolayı Türkiye’yi terk etmeyi sağlıklı bir düşünce olarak kabul etmiyorum. Düşüncenizden dolayı baskı olabilir. Eğer bir kitaptan veya düşünceden dolayı bir soruşturmayla karşılaşabilirsin. Ve bundan dolayı cezaevi tehditiyle karşılaşırsan Türkiye‘yi terketmemelisin. Türkiye’de kalmalısın. Seni tehdit eden ortam düşünceyse, ifade özgürlüğü  temelinde ise, her halükarda orda kalmalısın” dedi.

Düşüncenizde geçmişten bugüne bir değişiklik oldu mu?

İnsanın düşüncesinde çok büyük değişiklikler oluyor. Şöyleki,  1971 12 Mart Diyarbakır duruşmaları benim düşüncemde çok büyük değişiklikler yarattı. 1970’lerin ortasından önce ve sonra yayınlanan kitaplar arasında düşünce olarak çok büyük farklılıklar var. 1970 den önce Kürt sorunu daha çok „Doğu Sorunu“ olarak geçerdi. Bundan Kürtler anlaşılsa da doğru kavram değildi. Kürtler, Kürdistan, Kürtçe gibi. Bir de resmi ideoloji diye bir kurum var.  Ben resmi ideolojinin bilincine 1971‘deki duruşmalar sürecinde vardım. 1970’den önce resmi ideoloji diye bir kurum bilmiyordum. Bu çok büyük bir değişiklik yarattı benim düşüncemde.

AB ÜYESİ YARIM MİLYON NÜFUSLU DEVLETLER VARDIR

Kürtler ve Kürdistan‘ın Ortadoğu’daki, Yakındoğu‘daki durumu. Kürtlerin durumu Filistinlilerin durumu gibi degil. Filistinlilerin bir tane hasmı, düşmanı vardır o da İsrail’dir. İsrali’e 22 Arap devleti ile Islam Konferansı’na dahil, 57 devlet de şu veya bu şekilde karşıdır. Kürtlerin durumu böyle değildir. Etrafı hep düşman güçleriyle çevrilidir. Hepsi de Kürtlerin sesini boğmaya çalışmaktadır. Sesinin duyulmasını engellemeye çalışmaktadır. Yani bir cehennemdir Kürdistan. Burda Kürtlerde yüksek bir bilinç olmalı. Neden bölünerek, parçalanarak bu hale gelindi diye.  40-50 milyon civari bir nüfusun Ortadoğu’da neden küçücük bir siyasal statüsü yok diye düşünülmeli. Örneğin Avrupa Birliği’nde Lüxemburg, Malta ve Kıbrıs gibi nüfusları yarımşar milyon olan ülkeler var. Avrupa Konseyi‘nde Andora, Lichtenstein, San Marino, Monacco gibi nüfusları 30-35 binle ifade edilen devletler var. Kürtler milyonlarla ifade edilmektedir. Uluslararası müsabakalarda, Olimpiyatlarda neden Kürtler temsil edilemesinler? Okyanus‘ta, Pasifik‘te nüfusu 10 bin olan devletler var. Bunun bilincinde olmak gerek.

İSMAİL BEŞİKÇI HOCA‘ DAN İKİ ESKİ ANI

1979 da ben Toptaşı cezaevíndeydim. Tüm siyasetlerden devrimciler vardı. Kürtlerden ise toplumsal suçlardan (adli) gelenler vardı. Biz eğitim çalışması yapıyorduk sohbet şeklinde. Bir akşam Güney Kürdistan‘daki Şeyh Mahmud Berzenci ile ilgili bir şeyi anlatıyordum. Komünde bir örgüt davasından tutuklu biri vardı. Ben Şeyh Mahmud‘dan söz ederken o şiddetle karşı çıktı. Bize Marx’tan, Stalin’den, Lenin’den ve işçi sınıfından bir şeyler anlatmak varken, neden gerici bir adamdan söz ediyorsun dedi. Ben de Kürtler‘de Şeyh‘liğin önemli olduğunu anlatmaya çalıştım.  Bağımsızlığı düşünen bir Şeyh var. Bir de cenneti - cehennemi düşünen Şeyh‘ler var. İkisi çok farklı dedim.

TEKOŞİN ALİ‘ DEN TOKAT YİYEN MİLİTAN

O ısrarla bize Mark, Stalin ve Lenin gerekli diye devam edince komünde „Tekoşin Ali“ diye biri vardı, (bana barlarda fedayilik yaptığını anlatmıştı) biz o arkadaşla konuşurken „Tekoşin Ali“ ona şiddetli bir tokat attı. Karşısındaki arkadaş ranzadan aşağı düştü. Tekoşin Ali iyi bir Türkçe bilmiyordu ama, ona „Sen niye Hoca‘yı dinlemiyorsun“ dedi. Ben tabi ki, Tekoşin Ali‘ye şiddet uyguladığı için çok kızdım.

YAYINEVİNE GELEN BEŞİKÇİ’DEN ÇAY GETİRMESİNİ İSTEDİ

„Ankara’da Komal Yayınevi bürosunda bir arkadaşı bekliyordum.  Biraz sonra Diyarbakır‘dan büroya gelen  ve tanımadığım bir  başkası içeriye girdi ve biraz sonra  bana, kendisine çay getirmemi istedi. Getirdim. Daha sonra  da ortalık neden böyle karışık diye sert tonda birşeyler söylemek istedi“.  Biraz sonra uyarılmış olacak ki, tutumu aniden değişerek sessizce yerine oturdu“.