“Çocuk-devlet ilişkisinin farklı olduğunu” ifade eden Seda Akço, Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi dahilinde toplum ve uluslararası toplumun da “çocukluk değerini ve çocukları gözetme yükümlülüğü olduğunu” belirtti.

Avukat Akço, çocukların bölgedeki çatışma atmosferinin “mağdurları” olarak görüldüğü ve bunun sonucunda “nesneleştirildiği” uyarısı yaptı. Akço’ya göre, çocuğun özel statüsünün getirdiği haklar ve sözleşmenin getirdiği yükümlülükler fark edilmiş değil:

“Çocuk ve çocukluk, topyekün saldırı altında. Bu, beni korkutuyor.”

Seda Akço’nun kurucularından olduğu Hümanist Büro tarafından hazırlanan Silahlı Çatışmanın Sürdüğü İllerde Çocukların Durumu Raporu'na göre, Türkiye’nin de imzaladığı BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nin (ÇHS) 38. Maddesi, “tüm tarafların çocukları uluslararası insani hukuk kuralları çerçevesinde koruma ve insani tüm ihtiyaçlarını sağlama” yükümlülüğünü getiriyor.

Tisdall : Bu durumdan en kötü etkilenenler çoğu zaman çocuklar olur

Çocukluk Politikaları ve Çocuk Hakları alanında çalışan Edinburgh Üniversitesi'nden Kay Tisdall da, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 38. Maddesi'ni şöyle açıkladı:

"Yetişkinler savaşa girdiğinde, bu durumdan en kötü etkilenenler çoğu zaman çocuklar olur. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi, tüm Taraf Devletler'in silahlı çatışma halinde kendilerine uygulanabilir olan uluslararası hukukun, çocukları da kapsayan insani kurallarına uyma ve uyulmasını sağlama yükümlülüğünü getirir. Bu, savaş durumundaki rolleri ve ayrımcılık gözetmeksizin, 18 yaşına kadar olan tüm çocuklar için geçerlidir.”

Tisdall ayrıca, “Sözleşme uyarınca bizim de savaşta ve silahlı çatışma halinde çocukların insan haklarını, uluslararası ve yerel düzeyde savunmanın gerekliliklerini yerine getirme zorunluluğumuz vardır” dedi.

"Taraflar, çocukları çatışmadan uzak tutmakla yükümlü"



Hümanist Büro’nun raporunda, çatışmaların sivillerin de yaşadığı il ve ilçelerde sürdüğü ve birçok çocuğun öldürüldüğü, yaralandığı, uzuvlarını kaybettiği, ebeveynlerinin, akraba ve komşularının ölümlerine tanık olduğu, çocukların ruh ve fiziksel sağlığının olumsuz etkilendiği belirtildi. Raporda, 2015'in ikinci yarısında en az 58 çocuğun hayatını kaybettiği, en az 56 çocuğun da yaralandığına dikkat çekildi. Raporda ayrıca, çocukların sağlık, eğitim ve yaşam haklarının korunması gerektiği ifade edildi.

Akço, Birleşmiş Milletler Çocukların Silahlı Çatışmalara Dahil Olmaları Konusunda Seçmeli Ek Protokolü kapsamında, “operasyon yürütülen alanlarda çocukların çatışmanın dışında tutulması gerektiğini” yineledi.

Avukat Akço, “Madde 38’de üçüncü fıkra çocukların çatışma taraflarınca silah altına alınmamasına dair taahhütler içeriyor ve devletler ve örgütlerin, bir şekilde çocuk gelmişse de yine taraf olarak görmemesi ve esir almak gibi cezalandırıcı bir biçimde müdahale etmemesi, çocuk olarak muamele etmesi gerektiği vurgulanıyor” dedi.

Peki çocuklar yaşam alanlarındaki çatışma ortamından nasıl korunabilir?



Akço, BM Çocuk Hakları Komitesi’nin “çocukları ailelerinin rıza ve onayını dikkate alarak bölgeden çıkartabilecek bir koridor açmak” ve “insani yardımın bu çocuklara ulaşması için koridor oluşturmak” gibi çözümleri vurguladığını söyledi. Bunun yanında, “beslenme, tıbbi tedavi, eğitim gibi ihtiyaçlara ulaşımı, ayrıca okul ve sağlık kuruluşlarına saldırıların yapılmamasını sağlamak devletin görevi” dedi.

Öte yandan Akço, BM, BM Çocuk Hakları Komitesi ve UNICEF gibi kuruluşların ve uluslararası toplumun da desteğiyle, bu gibi somut çözümler için “taraf devletlere sözleşme kaynaklı yükümlülüklerin hatırlatılması” gerektiğinin altını çizdi ve ekledi:

“Uluslararası hak örgütleri ve uluslararası toplum, çocuğun gözetilmesi için gerekli adımlar ile gözetmeyenlere ne yapılacağının açıklamak, çocukların karşılaştığı hak ihlalleri ve hizmetler konusunda yaşanan zorlukları çözecek mekanizmaları tartışmak için iş birliği alanları yaratmak ile de yükümlü.”

“Yargılamalar da çocuk ölümlerini durdurmayacak.”

“Çocuk Hakları Komitesi, sonuç gözlemlerinde hak ihlallerine değinecek ve taraflar açısından yükümlülüklere ilişkin raporlama yapacak ve AİHM de karar verecektir” diyen Akço’ya göre, “yargılamalar da çocuk ölümlerini durdurmayacak.”

Akço, “Hesap verme ve sormadan önce, çatışma durumu sürdüğü için yükümlülükleri, olası çözümleri konuşacak işbirliği yaratmak lazım” diye açıkladı.

Sözlerini, “bizatihi orada yaşayan bireyler ve özneler olarak, çocukların talep ve görüşlerinin dikkate alınması gerekli” diye sürdüren Akço, “Gelecek onların; şu andaki iradeleri bizim için önemli olmalı” dedi.

"Davranış bozukluğu ve suça eğilim gibi etkileri olduğu biliniyor"

Seda Akço, “Zarar çok geniş. Doğrudan çatışmanın ortasında kalan çocuklar, hemen dış halkası olan oradaki bombaların seslerini ve çatışmaları duyan arkadaşları ve kuzenleri, ebeveynleri buralarda görev yapan çocuklar ve bu durumu izleyen, ülkenin genelindeki çocuklar var” diye vurguladı ve ekledi:

“Bu, zamansal olarak da yayılan bir tehdit. Savaş ve çatışmanın, travma sonrası stres bozukluğu, davranış bozukluğu ve suça eğilim gibi etkileri olduğu biliniyor.”

Hümanist Büro avukatı, güvenli bölgede yaşayan kolluk kuvvetlerinin çocuklarının da, televizyon aracılığıyla şiddete tanık olarak travma ile yüzleştiğini vurguladı.

“Çocuklar kavganın tarafı değiller ve hukuken korunması gereken bir statüleri var. Bu, çatışmanın tüm taraflarına yükümlülük veriyor” dedi ve şöyle devam etti.

“Devletin yükümlülüğü daha büyük; çünkü çocuklar, ancak vatandaşlık bağıyla bağlı olduğu devletten somut ve hukuki talepte bulunabilirler. İç hukuk ve uluslararası hukuk bakımından, devlet çocukların hak kaybına uğramalarını engellemekten sorumludur.”

"90'ların sonucu"ndan "2015'in sonucuna"

BM Çocuk Hakları Sözleşmesi kapsamında, çocuklara yönelik olası zararların da öngörülerek önlenmesi gerektiği uyarısı yapan Seda Akço, ihmal ve istismar tehdidine dikkat çekti ve ekledi:

“Savaş, doğal afet, işsiz kalma, toplumsal ya da bireysel kriz anları, duygusal, fiziksel, cinsel ihmal ve istismar konusunda risk oluşturur. Ayrıca, ebeveynler çocukların ihtiyaçlarını gözetemeyebilir.”

“Çocukların hayatları normalleştikten sonra da, örneğin okula devam edebilmeleri için önlemler alınmalı ve çocuk işçiliği, sokakta yaşama gibi olası riskler göz önüne alınmalı” diyen Akço şöyle devam etti:

“Şu sıralarda, ‘90’larda yaşananların sonucunda böyle oldu’ diyoruz, bir on yıl sonra da çocukların yaşadığı bazı şeyleri ‘2015’in sonucu’ diye konuşmaya başlayacağız. Ve bunlar, şu an öngörebileceğimiz ve önleyebileceğimiz şeyler.”