Bir gelenek vardır, kuşaklar boyunca devam eden, kurallar bütünü.
Bir de görenek vardır. Doğumdan başlar, gözler açıldıktan sonra gördükleriyle bütünleşir ve o gördüklerini tekrar ederek büyür çocuk. 
Ezme ezilme geleneğinden gelenler, çoğunlukla ezmeyi ve ezilmeyi görmüşlerdir, aileden başlayarak ezilerek büyüyenlerin bildikleri tek yaşam biçimi ezilmektir. Büyüdükçe, fırsat buldukça ezmeyi öğrenirler ve ezici olurlar.
Bir de sevme geleneği vardır, kuşaklar boyu devam eden. Sevme geleneğinden gelenler, sevmeyi aile içinde görürler, öğrenirler, görenekleri budur; ezemezler, kıyamazlar, vicdanları vardır. Onlar kıyamayınca, ezmeciler onları itraksız sanırlar, aptal derler, oysa onlar Abdaldır, kenara çekilirler, edepsize uymazlar, ellerini, dillerini kirletmezler.
Tuzlu suyla tatlı suyun birbirine karışmadan akması gibi, bu iki gelenek ve görenek yanyana binlerce yıldır akmaktadır. 
Ezme geleneği siyasette, ekonomide, felsefede, spiritüalitede sürekli Batı'şa yönelir, ezmenin binbir tür yolunu, fırsatını arar, bulur.
Sevme geleneği, sürekli Doğu'şa akmaya çalışır, kirlenmemeye, bulaşmamaya dikkat eder.
Eziciler bulaşmak için fırsat ararlar, sıkıştırırlar.
Sevenler bulaşmamak, bulaştırmamak için kenara çekilir, uzak dururlar.
Karanlık ve aydınlık diye tarif ederler.
İyilik ve kötülük,
hayır ve şer,
doğru ve yanlış.
Tanrı ve Şeytan.
Bu ikisini birbirinin ayrılmaz parçası, diye tanımlar filozoflar. Yalandır.
İkisinin bir bütün olduğu doğrudur, varlık birliktir. Fakat onların birbirine ait olduğu yalandır.
Tüm kainat bir elma gibidir.
Tüm Dünya bir elma gibidir.
Bir insan, elma gibidir.
Her ağacın kurdu özünden olur.
Ama elmanın kurdu, elmaya ait değildir. Elma'nın içinde oluşmuş olması, kurdun elmanın kopmaz, ayrılmaz parçası olduğu anlamına gelmez.
Kurd kurttur ve elmanın parazitidir, hastalığıdır, elmaya ait değildir.
Cennetten kovulma hikayesidir bu,
Sökülüp atılması, kopartılıp kurutulması gereken ama bir türlü bitmeyen yılan hikayesi.
Ezilenler ajitasyonu, ezme kültürünün dünya görüşüdür, sevenlere bulaşmasıdır, virüs gibi sırnaşık, zift gibi kara, yapışkan. Dokundukları herşeyi kendilerine benzetip, sonra da bak görüyorsunuz, hepimiz aynıyız diyebilme yüzsüzlüğü.
Aynı değiliz, hiç olmadık ve hiç aynı olmayacağız.
Ve bu Cennetten öyle veya böyle kovulacaksınız.