AKP devleti, kurmayları son günlerde, Us'larımızla (aklımızla) alay etme girişimlerini âleni yürütmekten kendilerini alamaz durumdalar.

Türkiye toplumsal güçlerini, 'aptal' yerine koyarak, toplumsal güçlerin akıllarıyla alay etme davranışları, bizim aklımıza bu davranış içinde bulunanların akıl sağlığı yerinde midir? Acaba sorusunu getirmektedir.

AKP devletinin kurmaylarından, bir dönem R.T. Erdoğan'ın, baş danışmanı, çözümden sorumlu başbakan yardımcısı, Yalçın Akdoğan, son günlerde her konuşmasında, toplumsal güçlerin aklı ile 'alay' eden açıklamalarda bulunmaktadır. Her açıklaması kendi içinde çelişkilerle dolu, sahibinin sesi, efendisinin kölesi çağrışımlarını barındıran ve yalan söylemekten çekinmeyen bir üslup içermektedir.

Bunun en somut ve tipik örneği, Dolmabahçe mutabakatı konusunda son günlerde ve son olarakta, Anadolu Ajansı(AA ) muhabirleriyle yaptığı canlı TV yayınında tezahür etmiştir.
Yalçın Akdoğan, TV kameralarını görünce, kaşlarını çatmak, kafasının ağırlığını boynunun omuz kemiklerinin üzerine bindirerek, kendine, 'mağrur' havası vererek açıklamalar yapmaktadır. Ama bu, 'mağrurca' dudaklarını 'büzerek' yaptığı açıklamalar, kıymeti harbiyesi olmayan, bazen yalanla bezenmiş, sadece sahibine yaranmak için yapıldığını anlamamak için, 'at gözlüğü' takmayı öneren cinstendir.

Bakalım, Yalçın Akdoğan neler söylemiş, Dolmabahçe mutabakatı ile ilgili. Yalçın Akdoğan; ''DOLMABAHÇE'DE ÖCALAN'IN METNİNİ OKUDULAR"

Gazeteciler soruyor? Dolmabahçe'de oturma sorununu bile çözdüğü söyleniyor. Neler söyleyeceksiniz? ''Dolmabahçe'de okunan ortak metin falan değildi. Onlar Öcalan'ın çağrısını okudular, bende hükümetin duruşunu ifade ettim. Buna bir mutabakat değil, süreçte bir irade beyanı veya yol yürüme iradesi denebilir. Ortada muhtevası kabul edilmiş maddeler yoktu, siyasetin tartışılması gereken kavramlar vardır. Ben o gün söyledim, siyaset kurumu bu başlıkları tartışır. Buradaki genel çerçeve bunların konuşulabilir olduğu.''

Bu satırları okuyanların ilk aklına gelecek, yahu bu Dolmabahçe Sarayı, herkesin giderek piknik yaptığı veya basın açıklaması yaptıkları alan mıdır? Acaba diyerekten düşünebilirler. Açıklanan mutabakat, sıradan bir basın açıklaması veya piknik dolayısı ile düzenlenen teşekkür konuşması değildir, herhalde. Çözüm sürecinin yol haritasını açıklayan bir metindir. Mutabakattır.

Dolmabahçe Sarayı, İstanbul da başbakanlık ofisi olarak kullanılan, yabancı devlet adamlarını Cumhurbaşkanı ve başbakanın ağırladığı bir alandır. Söz konusu tarihte, ortak mutabakat metni Dolmabahçe Sarayı'nın söz konusu Ofisi'nde açıklanırken, devlet erkânı hazır ve nazır bulunmaktaydı. Yalçın Akdoğan, bu hazırlığın, çözüm sürecinin, 'baş mimarı' olarak yer almaktaydı. Şimdi çıkıp, 'bu mutabakat değildir' 'Ortada kabul edilmiş bir muhtêva yoktu' demek nereden çıktı. 28 Şubat 2015 günü okunan, 'metin' mutabakat değilse, neden itiraz etmediniz.? O' gün, 28 Şubat 2015 de, neden, 'kendinden emin' bir komutan edasıyla kabul ettiniz.?

Yoksa HDP Milletvekilleri başınıza, 'silah dayadılar da' sizlere zorla, mutabakat olduğunu kabul mü, ettirdiler.? Dolmabahçe Sarayı'nın başbakanlık ofisinde, sadece Yalçın Akdoğan'ın olmadığı ayan-beyandır. Bilumum AKP devletinin kurmayları hazır- nazır bulunmaktadır. Peki, sormazlar mı, AKP devletinin, 'kelli felli' adamlar neden oradaydı?
Neden bu kadar yalan, hatırlar mısınız 7 Haziran seçim sendromunun ertesinde, ''çözüm sürecinin filmini çekersiniz'' demiştiniz. Yalçın Akdoğan, sizin yazdığınız kötü senaryolara, 'film' çekecek yönetmende bulunmaz! Çünkü yalancısınız.

Yalçın Akdoğan'a, kalsa, ben orada, 'yoktum' deme cesaretini de, gösterecektir. Bir gerçek var Kürt sorunu, demokrasi mücadelesi, AKP devletinin tüm ezberlerini bozmuştur. R.T. Erdoğan'ı, başkan yaptırmamış, AKP üzerini küllemeye çalıştığı 17-25 Aralık ta, ortaya çıkan, talan, hırsızlık, rüşvet ve ihaleye fesat karıştırma gibi yüz kızartıcı suçların, AKP i, sarmaladığını ve yeniden toplumun önüne gelmesini engellenemeyecektir.

Bugün inkârcılığın, yalanın, 'biz böyle demedik' diyerekten hırçınlaşarak, savaş tam-tamlarını çalmanın ana ekseni buraya dayanmaktadır. AKP kurmaylarının, toplumsal güçlerin aklı ile alay etme girişimleri de artık para etmiyor. Çünkü AKP kurmaylarının, yalanları, bu tarz davranışlarının çivisi çıktı. Türkiye toplumsal güçlerine, Aziz Nesin'in mizahlarını aratacak cinsten muamele yapmaları, 'aptal' yerine koymaları, toplumsal güçlerde, 'gına' getirmiştir.

R.T. Erdoğan'ı, başkan yaptırmayan, ezber bozan demokrasi girişimi, bugünde topluma barış umudu aşılayarak, AKP devletine, yardakçılarına, havuz medyasına, 3 kelime ile haykırıyorlar. Sana savaş yaptırmayacağız! Sana savaş yaptırmayacağız! Sana savaş yaptırmayacağız!

Bir sonraki yazımda buluşmak üzere,

31 Temmuz 2015
Face:aliekber.pektas
Twitter: @AliekberP