BEÜ, Türkiye Taşkömürü Kurumu ve özel maden şirketlerinin yanında, yüzlerce kaçak kömür ocağının faaliyet gösterdiği, hem ısınmada hem de termik santrallerde yakıt olarak kömürün kullanıldığı kentte, atmosferik ağır metal kirliliğinin boyutlarını belirlemek amacıyla bir çalışma yaptı. Çalışma alanı olarak belirlenen 155 kilometrekarelik bölgede şehri kuşatan 16 noktadan karayosunu bitkisi örneği alındı. Ana yollardan 300, ara yollardan 100 metre uzakta olmasına dikkat edilen örnekleme istasyonlarından alınan bitkiler, laboratuvar ortamında incelendi.

KİRLİLİK ORANLARI, AVRUPA'NIN KAT KAT ÜZERİNDE

Çalışma sonunda, kaynakları yoğun kömür kullanımı ve madencilik faaliyetlerinin yanında, çelik ve metal üretimi, yoğun araç trafiği olan arsenik oranı 2.91 mikrogaram olarak bulundu. Şehir merkezinde tespit edilen bu oranın, en yüksek arsenik kirliliği değerine sahip Kuzey İspanya'dan (0,40) 7 kat yüksek olduğu belirtildi. Çalışmada, 1.66 mikrogram olarak bulunan kobaltın, Avrupa ülkeleri içinde en yüksek kobalt birikimine sahip İspanya'nın 2.7 katı, 4.39 mikrogram olarak tespit edilen kromun, en yüksek krom birikimine sahip Hollanda'nın 1.4 katı olduğu, 13.6 mikrogram olarak bulunan bakırın, 3771 mikrogram olarak bulunan demirin, 6.60 mikrogram seviyesindeki nikelin, 15.3 mikrogram seviyesideki kurşunun, Avrupa'da en yüksek kirlililiğe sahip ülkelerden 2-3 kat fazla olduğu belirtildi.

HALK SAĞLIĞI SORUNLARIYLA KARŞILAŞILABİLİR

Sanayileşme çabalarının engellenmeden, daha çevreci ve temiz teknolojilerin geliştirilerek ivedilikle uygulanması gerektiği belirtilen çalışmada, aksi halde geri dönüşü olmayan çevre ve halk sağlığı sorunları ile karşı karşıya kalınabileceği uyarısı yapıldı. Benzer çalışmanın 5 yıllık periyotlarla tekrarlanarak, alandaki ağır metal birikim değerlerinin takibinin yapılması gerektiği de ifade edildi.

1975-1995 yılları arasında yapılan ağır metal kirliliği çalışmaları verilerinin, 2000-2004 yılları verileri ile kıyaslandığında Avrupa'da kirliliğin giderek azaldığına dikkat çekilen çalışmada, doğuya doğru gidildikçe zaman içerisinde verilerin yükselme eğiliminde olduğu, bunun da Avrupa'nın daha yeni ve temiz teknolojileri tercih ettiği, eskiyen teknolojilerini de gelişmekte olan ülkelere ihraç etiğinin bir göstergesi olduğuna dikkat çekildi.

ÇEVRECİLER TEPKİLİ

Çevre Koruma Derneği Başkanı diş hekimi Meltem Gürbüz, 2006'da yapılan çalışmanın 2009'da bilimsel bir dergide yayınlanarak açıklanmasına rağmen kentte bir çalışma yapılmadığını söyledi. Gürbüz, şöyle konuştu:

"Söz konusu çalışma bütün gerçekleri ortaya koyuyor. Ama Zonguldak'ta bu raporla kimse ilgilenmedi. Oysa zehirli ağır metallerin çok yoğun oranda olduğu görülüyor. Vücut direncini düşüren, gelişim bozukluklarına yol açan zehirli maddeler. Termik santrallerden çıkan külü, onların verdiği zararı görüyor ve yaşıyoruz zaten. Bu da görünmeyen etki. Bu zehirli maddeleri topraktan, gıdalardan, bitkilerden, nefes alırken havadan vücudumuza alıyoruz. Çok sağlıksız nesiller yetişiyor. Birkaç yıl sonra çok daha büyük sıkıntılarla karşılaşabiliriz. Gelişmemiş, ya da gelişmesi anormal olan bebekler dünyaya gelebilir. Durum buyken Zonguldak'ta sanayileşme daha da artıyor. Ve bu sanki bir müjdeymiş gibi Zonguldak halkına duyuruluyor. Biz gerçekten Zonguldak'ın geleceğinden endişe duyuyoruz."

Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyesi Melahat Çöğendez de üniversitenin çalışmasının aslında her şeyi anlattığını söyledi. Çöğendez, "Raporda zehirli metallerin çok yoğun olduğu görülüyor. Bunların sonucunda da kanserle karşı karşıyayız demektir. Aldığımız her nefes, geriye dönüşü olmayan hastalıklara neden olmakta. Artık daha duyarlı olmak zorundayız. Biz bu şehrin suyunu içiyoruz, toprağından besleniyoruz. Daha çevreci olmamız gerekiyor" diye konuştu.



EE,GG(EE/AK)