ZAMANAŞIMI İÇİN ÇAĞRI


Kimseyle kavgasının olmadığını tek kavgasının 1993 yılının aydınlatılmasıyla ilgili olduğunu ifade eden Özal, "Türkiye'nin gerçek karanlık yılı 93'le başlamıştır. 17 Nisan 2013 tarihine kadar dava açılmazsa veya soruşturma devam ettirilmezse, rahmetli Özal'ın şüpheli dosyası rafa kaldırılıyor. Çünkü zamanaşımına giriyor. 24 Ocak 2013'te Uğur Mumcu'nunki rafa kaldırılıyor. Daha sonra Adnan Kahveci'ninki, Eşref Bitlis Paşa'nınki Şubat ayında kaldırılıyor. Bununla beraber bir sürü insanınkisi rafa kaldırılıyor. Buradan sesleniyorum, faili meçhullerde kesinlikle zamanaşımı olmaması gerekir. Zamanaşımının mecliste bir kanun değişikliğiyle kaldırılması gerekir. bu kanun değişikliğini Sayın Tayyip Erdoğan'dan AK Parti'den ve diğer partilerden rica ediyorum. Çünkü bu benim meselem değil sadece, bu mesele herkesin meselesi" diye konuştu. Merhum Başbakan Adnan Menderes'in idam kararının yok sayılmasıyla ilgili olarak iade-i itibar konusunu anımsatan Özal, "Aynı şeyin Deniz Gezmiş için de yapılması lazım" dedi.


ADLİ TIP KURUMU GAZETELERDE ÇIKAN HABERLERİ YALANLAMADI


Özal, Adli Tıp Kurumu'yla ilgili çeşitli haberlerin gündeme geldiğini ifade ederek, "Striknin kreatin maddesi, Adli Tıp 24 saat içinde bunu yalanladı. Çünkü striknin kreatin diye bir madde yok. Kreatin diye bir madde var, striknin diye bir madde var. İkisi ayrı maddeler. Fakat raporda kreatin maddesi var ve çok yüksek değerde. Özal'ın yapılan bütün tetkiklerinde, 87'den 93'e kadar hiç bu kadar yüksek olmamış. Dolayısıyla DDK Raporu'nun tıbbi ve teknik tarafı neredeyse Adli Tıp'a yakın ciddi bir çalışma yapılmış, bunların hepsi teknik terimlerdir. Daha sonra bu Adli Tıp'ta 4 tane daha zehir gazetelerde çıktı. Bu zehirlerden 2 tanesi savcıya verilen raporda maalesef yok. Adli Tıp, bu gazeteler çıktığında bunları yalanlamadı. Yalanlamadı fakat raporda da yok. Ben şunu öneriyorum, Adli Tıp'ın teknik bulguları, bilimsel kurul olarak sadece 1. İhtisas Komisyonu'nun elinde değil, yurt içi ve dışındaki teknik uzmanlara verilmeli ve onlar da bunun yorumunu yapmalı. Bir teknik bilgi nasıl olur da oylanabilir? Oylandığı zaman ne faktörler girer araya onu da siz taktir edin. Bir gün açıklanacak bunlar merak etmeyin Türkiye'de hiçbir şey gizli kalmıyor. Sızan haberler yarın, öbür gün muhakkak ve muhakkak birileri trafından yine sızdırılıp ortaya çıkacaktır hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye'de artık yeni bir idare var. Sadece hükümetten bahsetmiyorum, devletten bahsediyorum. Yeni bir devlet anlayışı var. Bugün hepimizin üzerinde durduğu Ergenekon 1, Ergenekon 2 ve Balyoz davalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Fakat şunu da biliyorum, Sayın Başbakan'ın da geçen ifade ettiği gibi, 'Derin yapıyı yok ettik diyemeyiz' diyor. Doğru söylüyor" diye konuştu.


30 DAKİKA ÖNCE ÖLMÜŞ BİR İNSAN HASTANEYE YÜRÜYEREK GELİR Mİ?


Turgut Özal'ın vefat ettiği gün ambulans olmadığını söyleyen Ahmet Özal, "Hasta taşıma aracı bulundu. 1970 model üçüncü vitese geçmeyen, doktor olmayan, yürüyemeyen bir araba verildi. Nereden çıktı ben de bilmiyorum bir anda geldi oraya. Bu arabayla Cumhurbaşkanı hastaneye götürülmeye çalışıldı. Gülhane Askeri Tıp Akademisi'ne (GATA), haber verilmesine rağmen oradaki insanlar bütün ekipleriyle babamı tedaviye almak için kapıda beklerken, nedense bir anda araba döndürülüyor Hacettepe Hastanesi'ne. Hacettepe Hastanesi'nde kimsenin haberi yok. Çocuk Bölümü'ne götürüyorlar. Çocuk Bölümü'nden büyük acile götürüyorlar hastane içinden. Korumalar 'doktor' diye bağırıyorlar koridorlarda doktor da yok. Çünkü haber verilmemiş. Bazı şahitlerin ifadelerine göre orada yarım saat ile 40 dakika arasında bekletiliyor" dedi. Cumhurbaşkanı Özal'ın Hacettepe Hastanesi'ne getirildiğinde "ölü" olduğunu yönünde ifade veren doktorların rapordaki ifadelerini okuyan Özal, Anadolu Ajansı (AA) tarafından merhum Cumhurbaşkanı Özal'ın hastaneye getilirken çekilen fotoğrafını gösterdi. Söz konusu fotoğrafta babasının yürüdüğünün görüldüğünü vurgulayarak, "Bu ifadelerle ben de merak ediyorum ve soruyorum, bu hastane girişiyle, ifadelerdeki hastane girişi benziyor mu birbirine? 30 dakika önce ölmüş bir insan bu şekilde hastaneye gelir mi? Tıbben ben bunu doktorlara soruyorum. Babamın ölümüyle ilgili 19 senedir uğraşıyorsam bu da oğlu olarak benim hakkımdır. Hiç kimse bana bu konuda hakaret edemez. 1998 yılında Kartal Demirağ'ın babamı öldürmeye çalıştığı, o da mı hikayeydi, yalandı. Bununla ilgili araştırma var mı? Hayır, yok. Ben iddia ediyorum, buradan savcılara sayın savcılara çağrı yapıyorum. Bu konunun açılması lazım. Yargılanan tek kişi o davada Kartal Demirağ, inanılacak gibi değil" dedi.


SAÇ VERİLMİŞ OLSAYDI, MEZAR AÇILMAZDI


Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Ahmet Özal, babası Turgut Özal'ın saç örneğiyle ilgili olarak, "Saçlar konusunda çok spekülasyonlar oldu. Onu da konuştum annemle. Alınan saçlar hatıra olarak 3-4 tel saç alınmış üstünden kesilerek. Bu saçlar şu anda annemde. Ne zaman isterse savcı, istemesine de gerek yok, önümüzdeki hafta o saç telini gidip teslim edeceğiz. Ancak, bir insan saçı ayda bir uzar. Eğer bir zehir vücuttan saçın içine zühur edecekse 1 ay beklemeniz lazım, saçın uzaması için. Bu kadar basit. O saçtan bir şey çıkmaz. O saç niye verilmedi? O saç verilmiş olsaydı, bu mezar açılmazdı" diye konuştu.


DERİN YAPI ÇOCUKLARINI HARCADI


Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan teknik bilgi raporunun açıklanması gerektiğini vurgulayan Özal, Malatya'daki Zirve Yayınevi Davası'ndaki bir Uzman Çavuşun 9 ay önce savcıya verdiği ifadede Turgut Özal'ın zehirlenmesine yönelik teknik bilgi verdiğini anlatan Özal, "Niye kimse bir şey yapmıyor. Bugün, yarın Adli Tıp'tan o bilgiler, o rapor çıkacak, çıkacağından da eminim" dedi. Özal'ın ölümüyle ilgili 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 'Eceliyle öldü' açıklamasının hatırlatılması üzerine Ahmet Özal, Demirel'le ilgili Emin Çölaşan'ın 2002'de yazdığı bir köşe yazısını aktardı. Özal, şunları dile getirdi: "Derin yapıyla ilgili ne yaptık bugüne kadar Ergenekon ve Balyoz. Ergenekon ve Balyoz'u iyi bir inceleyelim, 130 küsur paşa var, 133 tanesi emekli, bunları hapise atıyoruz. Ergenekon çözüldü mü? Nedir hadise? Bunlar seneler önce aptal bir plan yapmışlar, hükümeti devirmek, ihtilal yapmak faaln. Yıllar sonra bunlar çıkmış, zaten bu adamlar emekli olmuştu. Ergenekon ve Balyoz davası derin yapının kendisi tarafından önümüze atılmış bir aslanın yavrularıdır. Geçen gün Sayın Başbakan itiraf etti. Derin yapı çocuklarını harcadı toplumu tatmin etmek için. Derin yapının kaportası çizilmedi. Bu derin yapının çözülmesi yıllar alır. Ergenekon, Balyoz, Silivri, bunların hepsi bir tiyatro. Tiyatroda herkes rolünü güzel oynuyor."


DÖNEMİN MUHAFIZ ALAY KOMUTANI HASAN IĞSIZ


Özal, babasını taşıyan hasta taşıma aracının GATA'ya giderken Hacettepe Hastanesi'ne kimin emri ile yönlendirildiğinin sorulması üzerine "Yönlendiren Aslan Güner, Başyaver. Söylediği sebep şu, diyor ki, 'Trafik olabilir. Araba her an bozulabilir diye döndük Hacettepe'ye'. Herkes bilir Cumartesi sabahı 1993 yılında trafik hiç bir yerde olmaz Ankara'da. Aslan Güner'i kaç defa aradım. Yıllardır arıyorum. Nedense konuşmak istemiyor" dedi. Köşk'teki görevli sağlık personeline de o gün bilinçli bir şekilde izin verildiğini iddia eden Ahmet Özal, izni veren kişinin de Başyağver Aslan Güner yada Kaya Toperi olduğunu söyledi. Köşke yaklaşık 50 metre mesafedeki Cumhurbaşkanlığı Muhafız alayında 2 bin asker ve her zaman 2 tane tam donanımlı ve doktorlu ambulans bulunduğunu anlatan Özal, "O gün onlar da yoktu. Hiç kimse gelmedi. Fakat o dönem Muhafız Alay Komutanı kim biliyor musunuz? Bu gün Ergenekon'dan yatan Hasan Iğsız. Biraz bunları bir araya getirmeye çalışın" diye konuştu. TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in "Mezar ticareti yapıyor" sözü hatırlatılınca Özal, "Adını vermeyeceğim. O insan çok derin duygular içindedir. Farkında mısın? Çok derin duyguları vardır. Anlatabildim mi ne demek istediğimi? Her zaman derin duygular besler. Zaten geçenlerde Sayın Burhan Kuzu'nun bir açıklaması vardı. 'Kahveci ve Özal'ın ölümü şüphelidir' dedi. Bu derin duygular besleyen arkadaş, ona da karşı çıktı. 'Belgen varsa ver' dedi. Niye bu kadar rahatsız oluyorsun? Eylül veya Ekim ayıydı. Rahmetli Menderes'in mezarı başında, mezar ticaretini benden iyi yaptı" dedi.


Basın mensuplarının, Özal'ın naaşının yıkandığı sırada çekilen bir fotoğrafta Bedrettin Dalan'ın da görüntülendiğini belirtmesi üzerine Özal, "O zaman hiç aklıma gelmemişti. Ben de şimdi onu çok merak ediyorum. Çok düşündüm. Hatta bugün bir yerlerde okudum. Suikast sırasında da daha ateş edilmeden önce Bedrettin Dalan yere yatmış. Bu da ilginç. Bazı iddialara göre isim söylemeyeceğim Kartal Demirağ bir gazetecinin sırtından siper alarak ateş etmiş. Araştırırsanız o gazeteciyi de bulursunuz" dedi.