BirGün gazetesinde yayımlanan ve günümüzdeki siyasal gelişmelere ışık tutan, Türkiye'deki irtica hareketlerinin geçmişten günümüze yükselişini örneklerle sunan, "Yarım yüzyıllık örgütlenme: Rabıta’nın çocukları" başlıklı yazıya yer veriyoruz.

Geçen hafta Politikyol sitesinde yayımlanan röportajda İlahiyat Profesörü Hayri Kırbaşoğlu İslamcılığa dair önemli tespitlerde bulundu.

Kırbaşoğlu geçmişte Suudi Arabistan’ın desteklediği Müslüman Kardeşler'in Ortadoğu’da İslami kesimleri ABD safına çekerek Yeşil Kuşak projesine hizmet ettiğini belirtti: “Komünistler bir zamanlar bize ‘Sizin kıbleniz 6. Filo’ diyorlardı, galiba pek de haksız değillermiş!” Uğur Mumcu Suudi Arabistan’ın liderliğinde 1962’de kurulan Rabıta’nın (Dünya İslam Birliği) Türkiye’de İslamcılık üzerindeki etkisini 1980’lerin ikinci yarısında detaylı şekilde anlatmıştı. Mumcu’dan 20 yıl önce, 19 Mart 1968’de Ant dergisi aynı konuyu “Türkiye’de irtica hareketini kimler idare ediyor?” başlığıyla masaya yatırıyordu. Siyasal İslam’ın örgütlenme şeması, kilit isimleri ve dış bağlantılarını ifşa eden Ant, laik Cumhuriyet'e yönelen tehdide karşı uyarıyordu. Son derece detaylı hazırlanmış Ant’ın yayımladığı dosya, nokta atışı verilerle 1968’den bugüne uzanan yolu öngörüyordu. Bu istihbaratın Ant dergisine; gidişattan endişe duyan sol Kemalist kadrolar tarafından verildiği akıllara geliyor. 1968’de tüm öngörüleri gerçekleşen bu dosyayı hazırlayan donanımlı kadrolar devletten yıllar içinde tasfiye edilirken, yerlerine İslamcıların doldurulmasıyla gelinen nokta ortada: Ordusu dağılmış, güvenlik ve istihbaratı çökmüş paramparça bir devlet.



Müslüman Kardeşler

Örgütlenme şemasının en tepesinde Müslüman Kardeşler var. Kırbaşoğlu’nun bugünkü tespitleriyle 48 yıl önceki dosya birebir örtüşüyor: “Türkiye’de irtica Ortadoğu’daki Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile bağlantılı olarak faaliyet göstermektedir… Uluslararası bir nitelik taşıyan Müslüman Kardeşler hareketinin ardında ise Anglo-Amerikan emperyalizmi bulunmaktadır. Özellikle Ortadoğu’daki Arap devletlerinde milliyetçi ve sosyalist akımların kuvvetlenmesi, iktidarları ele geçirmesi üzerine petrol çıkarlarını tehlikede gören Anglo-Amerikan emperyalizmi, İslamı politize etmek gereğini duymuş ve Müslüman Kardeşler hareketini CIA vasıtasıyla desteklemeye başlamıştır. Ortadoğu’daki Müslüman Kardeşler hareketini, Suudi Arabistan Kralı Faysal himaye etmektedir.” Peki ABD öncülüğünde, Suudi liderliğinde, Müslüman Kardeşler üzerinden Türkiye’de örgütlenen kişi ve kuruluşlar kimler?

Erbakan sahnede

Dönemin Türkiye Odalar Birliği Başkanı Necmettin Erbakan örgütlenmedeki kilit isim. 1969’da Konya’dan bağımsız milletvekili seçilerek Meclis'e giren ve ardından İslamcı Milli Nizam Partisi'ni kuran Erbakan, 1990’lara gelindiğinde İslamcılığı holdingleşmiş cemaatler ağıyla bir rant şebekesi hâline dönüştüren isimdi. Ant dergisi 1968 gibi erken bir tarihte Erbakan’ı “bir başbakan adayı” olarak tanıtırken, dönemin Başbakanı Demirel’i de “ateşle oynuyor” diye uyarıyor: “AP Lideri tarihte eşine ender rastlanır bir gaflet içinde hala irtica tehlikesini görmezden gelmektedir.” Ant dergisi Erbakan’ın Odalar Birliği'ndeki muavininin, AKP Gençlik Kolları Başkanı olarak Hürriyet’i basan Abdürrahim Boynukalın’ın dedesi Rıfat Boynukalın olduğunu yazıyor. Örgütlenme şemasındaki herkes gibi onun da yolu Suudi Arabistan’dan geçiyor. Boynukalın çocuklarını İslami usullerde yetiştirmek için bir dönem Suudi Arabistan’da yaşamış.

Özal’in başdöndüren yükselişi

“Devlet sektörünün kilit noktalarına Müslüman Kardeşler’in adamları getirilmektedir” diyen Ant, Türk sağına damgasını vuracak ancak o dönemde pek bilinmeyen 40 yaşındaki bir bürokrata dikkat çekiyor: “Mesela Devlet Planlama Teşkilatı’nın başına Turgut Özal, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın başına kardeşi Korkut Özal.” 1977’de Erbakan’ın Milli Selamet Partisi’nden (MSP) İzmir adayı olan ama seçilemeyen Turgut Özal, neoliberal dönüşümü başlatacak 24 Ocak Kararları'nın mimarlarındandı. 1980 darbe hükümetinin ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcısı ve 1983 seçimleri sonrasının başbakanı olarak baş döndürücü bir hızla siyasette yükseldi. Başbakan olur olmaz yaptığı ilk iş Suudi sermayesinin faizsiz bankacılık adı altında Türkiye’ye girişine izin veren 16 Aralık 1983 tarihli kararnameyi imzalamaktı. Özal’ın kapıları açtığı Suudi sermayesi Türkiye’ye iki koldan hücum etti: MSP’nin koalisyon ortağı olduğu 2. Milliyetçi Cephe Hükümeti'nde İçişleri Bakanlığı gibi kritik bir görevi üstlenen kardeş Korkut Özal’ın liderliğinde Al Baraka Türk ve Faisal Finans.

Suudilerin sağ kolu: Salih Özcan

yarim-yuzyillik-orgutlenme-rabita-nin-cocuklari-175971-1.

Faisal Finans’ın başındaki isim Salih Özcan’dı. Kimdi bu Salih Özcan? Ant’ın yayımladığı dosyaya bakalım. Ant’ın Rabıta’nın kurucuları arasında duyurduğu Özcan, Suudilerin Türkiye’deki adamı. Örgütlenme şemasında gösterilen İttihad gazetesinin sahibi Özcan, Türkiye’de İslamcılığın Suudi yörüngesine girmesinde Kral Faysal adına çalıştı. Özcan Suudi sermayesinin desteğiyle Müslüman Kardeşler'in ideologları Hasan el Benna, Seyyid Kutub, Mevdudi’nin eserlerini Türkçeye çevirerek yayımladı. Bu ithal kitaplar Elmalılı, Babanzade, Çantay gibi Osmanlı ilim insanlarının klasiklerinin yerini alıyordu. Kısaca Suudi sermayesiyle Müslüman Kardeşler’in çeviri kitapları Salih Özcan tarafından İslamcıların başucuna kondu. “Bediüzzaman’ın Hariciye Vekili” diye anılacak kadar önde gelen bir Nurcu olan Özcan, Cumhurbaşkanı Sunay’ın 1968’de Suudi Arabistan ziyaretinde Sunay’ı Rabıta Başkanı Surur Sabban ile görüştürecek kadar devlette itibarlıydı. Erbakan, Suudilerin Türkiye’deki kolu Özcan’ı 1977’de MSP’den Meclis'e soktu. Nurcular, Suudiler Erbakan, Özal kardeşler arasındaki bağlantının merkezindeki isim Salih Özcan, 1980 Darbesi'nden sonra Suudi sermayesinin Türkiye’ye girişine askerleri ikna etmek için Kral Faysal’ın oğlu Muhammed Faysal’ı altı orgeneral ve Başbakan Bülent Ulusu ile de görüştüren kişiydi. Böylece askerler de Suudi yörüngesine giriyordu.

Mehmet Şevket Eygi: Siyasal İslam'ın kıblesini NATO’ya çevirdi

Müslüman Kardeşler örgütlenmesinde yer alan iki gazete ve sahipleri de son 48 yılda önemli misyon üstlendi: Bugün gazetesi ve sahibi Türkiye’de gericiliğin önde gelen “düşünürlerinden” Mehmet Şevket Eygi; Babıali’de Sabah gazetesi ve sahibi Topbaş ailesinden Suudi rahle-i tedrisinden geçen Muammer Topbaş. “NATO’ya aleyhtar Moskofcular sokakları kirlettiler” manşetleri atan Bugün’ün başyazarı Eygi, “NATO’ya hayır ha! Allah hepinizin belasını versin” diyecek kadar NATO sevdalısıydı. Eygi, Suudi Arabistan izlenimlerini “Şeriat ülkesinde” başlığıyla Suudi propagandasına dönüştürüyordu. Diğer gazete Babıali’de Sabah’ın sahibi Muammer Topbaş da Suudi Arabistan ile yakın ilişki içinde olan bir diğer isim. Ailenin bir diğer üyesi Eymen Topbaş, Korkut Özal ile birlikte Al Baraka Türk’ü kurarken; Topbaş ailesinin önde gelen fertleri İlim Yayma Cemiyeti ve Bereket Vakfı'nda önemli görevler üstlendiler. Ailenin bir diğer üyesi ve AKP döneminin parlayan yıldızlarından Mustafa Latif Topbaş, 2012’de Forbes dergisi tarafından Türkiye’nin en zengin 14. kişisi olarak gösteriliyordu.

Şemada yer alan İlim Yayma Cemiyeti, Suudi Kralı'ndan o dönemde bağışlar alıyordu. Yine bu cemiyetle bağlantılı olarak gösterilen İslam Enstitüleri, 1967 yazını Türkiye’de geçiren Yusuf Kardavi’nin konuşmasına ev sahipliği yapıyordu. Kardavi ve Türkiye’deki İslamcılar arasındaki bağlar geçen yarım yüzyılda giderek güçlendi. Bugün Müslüman Kardeşler’in önde gelen ideologlarından olan Kardavi, nisan ayında geldiği Türkiye’de “Erdoğan Müslümanların ve İslam'ın umududur” diyordu.

MTTB’den Meclis Başkanlığı'na: “Kahraman” laiklik karşıtlığı

Ant’ın yayımladığı dosyadaki bir diğer dikkat çeken kuruluş Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) ve o zamanki başkanı, bugünün TBMM Başkanı İsmail Kahraman. MTTB’yi İslamcı çizgiye çeken ve İslamcı kuşakların yetişmesinde “abilik” yapan Kahraman, tıpkı bugün olduğu o dönemde de laiklik karşıtıydı. Kahraman’ın başında olduğu MTTB “düşman evimize girmiştir” bildirileriyle anti-komünizmin bayraktarlığını yapıyordu. 1970’li yıllarda Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül gibi AKP’nin lider kadrosu da MTTB’de yetişti. Ant’ın dosyasında Komünizmle Mücadele Dernekleri'nde ırkçılıktan ümmetçiliğe doğru yaşanan dönüşüm de vurgulanıyordu. 1960’larda Komünizmle Mücadele Dernekleri'nde faaliyet gösteren isimlerden biri de Fethullah Gülen’di.

Sakıp “Ağa’nın” ne işi var?

Müslüman Kardeşler şemasında yer alan ve ilk bakışta şaşırtıcı gelen isim Sakıp Sabancı. Ancak Sakıp “Ağa’nın” o dönem İlim Yayma Cemiyeti’ni maddi olarak desteklediği, Turgut Özal’ı 1970’lerde Sabancı Holding’de üst düzey yönetici pozisyonuna getirdiğini hatırlatalım. 12 Eylül sonrasında 8 Mayıs 1981’de Hürriyet’te yayımlanan ve Kur’an’dan alıntılar yaptığı yazısında Sabancı “ilkokullarda din öğretimine yeterince başlamalıyız” diyordu: “Ay’a gidebilecek bir teknolojiye ve beceriye sahip olmak. Fakat bu teknoloji ve beceri gücüne sahip olabilmişken, ‘Allah’ın gücünü ve desteğini’ aramaya devam etmek.”

ABD ile aynı çizgide

yarim-yuzyillik-orgutlenme-rabita-nin-cocuklari-175972-1.

1968’de yayımlanan dosyada yer alan isimler ve kuruluşlar Türkiye’nin geçmiş yarım yüzyılına damga vurdu. O dönem için ortak yönleri yükselen sola karşı panzehir olarak görülen “imanlı” kadrolarla Suudi Arabistan ve ABD desteğini de alarak mücadele etmekti. Aradan geçen yıllarda dış bağlantılarına bağlılıklarını korudular. 1991 Körfez Harekâtı sırasında Türkiye’de ABD Büyükelçisi olarak bulunan Morton Abramowitz Özal’ı; “Türkiye’nin kaderini Amerika ile birleştirdi” şeklinde tanımlar. Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Türkiye’nin Batı'ya tek yönlü bağımlılığını sorgulayan ve çok kulvarlı dış politika izlemesi gerektiğini vurgulayan yaklaşımlar oldu. TSK içinde ulusalcı kanat ABD’yi dışlamadan Rusya ve İran ile yakınlaşmayı savunurken, 5 yıl Türkiye’nin dış işleri bakanlığını yürüten İsmail Cem “Avrasya, 21. yüzyılın küresel gelişme merkezi olacaktır” diyerek dış politikanın coğrafi odağına Avrasya’yı koyuyordu.1 AKP’nin iktidara gelişi ve 2000’ler boyunca ABD’den aldığı destek, Türkiye’de İslamcılığın tarihsel ittifaklarıyla birlikte düşünülmelidir. İslamcılar ABD’yi içeride muhaliflerini saf dışı edecekleri süreçte kritik müttefik, ABD ise AKP’yi köktendinci İslamcı akımlara karşı küresel düzenle uyum içinde çalışan Ortadoğu’ya model olacak “stratejik ortak” olarak gördü. 14 Ocak 2004’te Yalçın Akdoğan “TBMM içinde büyük bir çoğunluğa sahip AKP hükümetinin talepleri ile Batı’nın talepleri birbirini tutmaktadır. AKP’yi iktidara getiren kitlenin talepleri ile (dinamikleri ile), ABD’nin ve AB’nin talepleri aynı çizgide birleşmişlerdir” değerlendirmesiyle bu ortaklığın zeminini tanımlıyordu.2 Bu ortaklığın nasıl kurulduğunu ve neden bozulduğunu bir sonraki yazıya bırakalım.

1. Mehmet Ali Tuğtan, “Kültürel Değişkenlerin Dış Politikadaki Yeri: İsmail Cem ve Ahmet Davutoğlu,” Uluslararası İlişkiler Dergisi, 2016.

2. Erol Manisalı, “İç ve Dış Dinamikler Nasıl Örtüşür,” Cumhuriyet, 16/01/2004.