İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından Zaman Gazetesi ve bağlı kuruluşlarına kayyum atanması, Türkiye'de basın özgürlüğü sorununu yeniden tartışmaya açtı.Konuyla ilgili konuşan basın örgütü temsilcileri, iktidarın Türkiye medyasını 'tek sesli' hale getirmek istediğini belirterek, medyadaki çokseslilik ve çeşitliliğin sona erdirilmeye çalışıldığına vurgu yapıyor.

Son dönemde Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün casusluk suçlaması ile 92 gün hapis yatması, IMC TV'nin mahkeme kararı beklenmeden Turksat uydusundan çıkarılması, İpek Medya Grubu'nun kayyum yönetimindeyken kapatılması muhalif medya üzerindeki baskıları yeniden gündeme taşıdı. Ana akım medyanın önemli kuruluşlarından biri olan ve Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen Zaman Gazetesi'nin yargı kararı ile kayyuma devredilmesi, muhalif basına yönelik kısıtlamaların son halkasını oluşturdu.
Türkei Zeitung Zaman unter staatliche Aufsicht gestellt

Peki Türkiye'de muhalif medyanın maruz kaldığı engel ve kısıtlamalar, basın özgürlüğü açısından nasıl bir tablo yaratıyor? Basın örgütü temsilcileri, Türkiye'nin ifade özgürlüğü açısından karanlık bir dönemden geçtiğini belirtiyor. Gazetecilere Özgürlük Platformu (GÖP) Dönem Sözcüsü Ahmet Abakay, yaptığı açıklamada, Zaman'a kayyum atanmasının ikitdarın 'gazeteciliğe, basın ve ifade özgürlüğüne açık müdahalesi' olduğunu söylüyor.

Bu durumun demokrasilerde asla kabul edilemeyecek bir eylem olduğunu vurgulayan Abakay, "Bunun anlamı, iktidarın muhalif gördüğü bir gazeteyi daha yok etme girişimidir. Benzer olay, kısa süre önce İpek Medya grubundaki basın kuruluşlarına uygulanmış, Kayyuma devredilen gazete ve televizyonlar kapatılmış, 500 dolayında çalışan da işten atılmıştır. İktidar yayın politikasını beğenmediği basın kuruluşlarına 'ya benim olursunuz, ya sizi yok ederim' anlayışını sürdürüyor" diye konuşuyor.

"Ya hapis, ya tazminat, ya kayyum"

AKP iktidarının bir yandan kendisine muhalif gördüğü gazetecileri, yazarları zorlama gerekçelerle cezaevine doldurduğunu, tutuklayamadıklarını da tazminat davalarıyla mahkeme koridorlarında tehdit altında tuttuğunu anlatan Ahmet Abakay, şunları söylüyor:

"Şimdi de gazete ve televizyonları kayyum yoluyla ortadan kaldırıyor.Bütün bunlar demokrasilerde olmayan uygulamalardır. Tüm bu nedenlerle Türkiye basın ve ifade özgürlüğü sıralamasında dünyada, Afrika ülkeleriyle birlikte anılıyor. GÖP olarak, İktidarı demokrasiye, basın ve ifade özgürlüğüne saygılı olmaya davet ediyoruz."

Erol Önderoglu

Erol Önderoğlu

"Eleştirecek, sorgulayacak medya istenmiyor"

Sınır Tanımayan Gazeteciler Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da, 1 Kasım seçimleri sonrasında AKP ve Saray'ın hızla toplumun muhalif kesimlerini elemine etmeye dönük politikaları yürürlüğe koyduğuna dikkat çekiyor. Bu dönemde iktidarı eleştiren medya sistemlerinin çökertilmeye çalışıldığını dile getiren Önderoğlu, "Türkiye'deki medya çeşitliliği büyük tehdit altında. Hızla medyadaki çeşitliliği asgariye indirecek adımlar atılıyor. Bölgesel politikaları eleştirecek, yolsuzluk iddialarını araştıracak, çatışma bölgelerinde haber yapacak medya kuruluşları istenmiyor. AKP bu amaçla sert mücadeleleri göz almış görünüyor" diyor.

Yaşananların halkın gerçeğe ulaşma hakkı açısından son derece dramatik olduğunu belirten Erol Önderoğlu, "Küçük ölçekli gazete ve internet siteleri hala yayın yapmaya devam etse de etki alanları her geçen gün daralıyor. Zaman gazetesi gibi ana akım içerisindeki bir yayın organının susturulması ise çok daha ciddi bir darbe. Bu, ana akımdaki muhalif dilin de çökertilmeye başladığı anlamına geliyor" değerlendirmesi yapıyor.

Bulaç: Bir Osmanlı geleneği diriltiliyor

Kayyuma devredilen Zaman Gazetesi yazarlarından ve muhafazakar medyanın önde gelen isimlerinden Ali Bulaç ise DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada, "Türkiye malesef otokratik bir yönetime doğru gidiyor" diyor.

Türkiye'nin bugüne kadar Ortadoğu ülkeleri içerisinde parlamenter sistem konusundaki en deneyimli ve olgun ülke olarak bilindiğini hatırlatan Bulaç, "Ancak belki de çok partili rejime geçilen 1945'ten beri en ciddi türbülansı yaşıyoruz" diye konuşuyor. Yalnızca Zaman Gazetesi değil, tüm muhalif medyaya hukuk dışı uygulamalar yapıldığına işaret eden Ali Bulaç, şunları söylüyor:

"İktidar bir Osmanlı geleneği olan 'müsadere'yi diriltiyor. Yani özel mülke yöneliyor.Bu sıkınıtlı dönemin çok uzun süremeyeceğini düşünüyorum. Çünkü kamunun eleştiri hakkı böylesine yollarla elinden alınırsa toplumda şeffaflık ve hesap veriliebilirlik kalmaz. Halkımızın buna uzun süre göz yumacağını düşünmüyorum. Sabretmemiz lazım."

CHP: İktidar için tüm muhalifler suç örgütü

Zaman'a el konulmasına siyasetten de tepki geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Zaman gazetesine kayyum atanmasına dair yaptığı açıklamada, "Bu kararlar, Cumhurbaşkanlığı makamının ve AKP Hükümeti'nin, kendisine muhalif tüm sesleri birer suç örgütü olarak gören diktacı ve otoriter yaklaşımlarının kanıtıdır" değerlendirmesinde bulundu. Kayyum kararının son yıllarda Türkiye'de sıkça görülen medya özgürlüğünün ortadan kaldırılmasına dönük uygulamaların yeni bir örneği olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Daha önceki deneyimler göstermiştir ki kayyum kararları, kayyum atanan medya organlarının yönetimini öngörmemektedir. Kayyum heyetleri, kayyum atanan kuruluşları yönetmek yerine tasfiyeleri doğrultusunda adımlar atmaktadır" diyerek, geçen hafta kayyum yönetmindeyken kapatılan İpek Medya Grubu'nu hatırlattı.

DW/Aram Ekin Duran / İstanbul