Tunceli'nin Ovacık İlçesi Cumhuriyet Başsavcı Murat Uzun’un PKK'lı teröristlerin silahlı saldırısı sonucu şehit olmasının üzerinden 3 ay geçti. Şehit savcının hemşire eşi Cihan Uzun, bu süre içerisinde yaşadığı acıyı anlattı. 3 ayın kendileri için çok zor geçtiğini çocukları 1 yaşındaki Hakan Taner ve 5 yaşındaki Emir Kaan ile birlikte bu acıyı yaşadıklarını söyleyen Cihan Uzun şunları anlattı:

"Eşimin aramızda olmayışını kabullenmeye çalışıyoruz. Bu acı hafiflemez. Unutulmaz da ama ancak alışılır. İki oğlum var, onları da yıkmadan, babalarının her zaman yanında olduğunu anlatarak bu üç ayı geçirmeye çalıştık. 5 yaşında büyük oğlum babasının aramızda olmadığını bir daha geri gelmeyeceğini ama çok iyi rahat bir yerde olduğunu biliyor. Böyle bir saldırıda şehit olduğunu bilmiyor. Diğer oğlum, yaşı küçük oluduğu için olanların farkında değil. Ancak gelecekte bütün bunları görmeleri için 3 ayda yaşadığımız her şeyi tüm gazete kupürlerini, kamera kayıtlarını hepsini topladık. Zamanı geldiğinde olayın detaylarını da bilecek ve ona göre yetişecekler. İkisine de bütün detayları anlatacağım. Unutturmam, asla unutmalarına izin vermem."

'SON ÇAY İÇTİĞİ BARDAĞI SAKLIYORUM'

Olay sonrasında Sağlık Bakanlığı tarafından tayininin Ovacık'tan Samsun Gazi Devlet Hastanesi'ne alındığını söyleyen Cihan Uzun, eviin bir odasını eşi için ‘anı odası’ haline getirmeye çalıştığını söyledi. Uzun şöyle dedi:

"Eşime ait bütün eşyayı, kitaplarını, resimlerini, kıyafetlerini bu odada sergileyeceğiz. Son giydiği kıyafet, hatta evde sabah kahvaltısında en son içtiği çayın bardağı olduğu gibi duruyor, saklıyorum. Bunun yanında bana Türkiye’nin dört bir yanından destek mektupları geliyor. Onları da saklıyorum. Eşimle ilgili bütün televizyon ve gazete haber kayıtlarını da biriktirip saklıyorum."

'KAFAMA TAKILAN SORULAR VAR'

Metanetli ve güçlü bir yapısı olduğunu vurgulayan Cihan Uzun duygularını şöyle dile getirdi:

"Benim için bir son değil bu. Bir sezon finali yaptık eşimle, devam edecek. Güçlü, ayakta, dimdik olması gerektiği gibiyim. Çocuklarımı da babaları gibi yetiştireceğim. Biz eşimle konuşurduk, 'Biri başsavcı, biri hakim olacak' derdik. Nasıl planladıysak o şekilde devam edecek. Cumhuriyet Savcısı şehit ediliyor. Benim nasıl aklımda sorular varsa, onlar da büyüyüp cumhuriyet savcısı oldukları zaman o soruları kendileri cevaplayacaklar. Bir yerde bir eksiklik mi vardı? Bir yerde bir ihmal, bir hata var mıydı? Bu derin bir konu. Bunu zaten muhataplarıyla konuştuk, gerekli yasal prosedür hangi konuda nasıl hakkım varsa hepsini sonuna kadar kullanacağım, uygulayacağım. Çocuklarım, büyüdükleri zaman olayın peşini bırakmadığımı görecekler."

'ÇOCUKLARIM GEREKİRSE OVACIK'A GİDİP GÖREV YAPAR'

Gelecekte iki oğlunun hakim ve savcı olması halinde gerekirse yine aynı bölgede görev yapabileceğini söyleyen Cihan Uzun, "Tayinimiz çıktığında eşime, 'Rapor alalım, daha rahat taşınırız' dedim. Bana 'Hayır orada başka savcı yok. İş beklemez. Burada çalışacağız devletin bayrağı inmez' dedi. Eşim gitti, çalıştı. Çocukları da gider. Orası bizim sınırlarımızda olan bir yer, Suriye’den Irak’tan bahsetmiyoruz. Tabii ki gider. Hakkari, Bitlis, Van neresi olursa gider" diye konuştu.

'OVACIK'A GELDİKTEN SONRA SİLAH ALMAYA KARAR VERDİK'

Bu zamana kadar onlarca polis ve askerin şehit olduğunu söyleyen Cihan Uzun, eşinin koruması dahi olmadığını dile getirdi. Şehit eşi Cihan Uzun sözlerini şöyle sürdürdü:

"Eşim bir Cumhuriyet Savcısı. Koruması yok, silahı yok. Olsa da eli tetikte olan bir meslek grubu değil zaten. Terörle ilgili olaydan, eşim şehit olmadan yaklaşık 1 ay önce duyum aldık. Hakim savcılara yönelik bir eylem planı hazırlandığına yönelik bilgimiz vardı. Ve eşim silah talebinde bulundu. Koruma için ben ısrar ettim. En azından işten eve gidiş gelişlerde ya da lojman önünde bekleyen birisi olsun dedim. 'Ben talep ederim, yapabilirim ama 20 yaşında bir çocuğun vebali olmak istemiyorum' dedi. Eşimin silahı yok. Talepte bulunmuştu. Sonuçta biz 'Kendimiz alalım' dedik. Silah bulunsun yanımızda. Ovacık'a geldikten sonra en başta silah almaya karar verdik."

'3 AY SONRA TAZİYE Mİ, ZİYARET Mİ DİYE SORDUM'

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in bu ay içerisinde kendisini ziyaret ettiğini söyleyen  Cihan Uzun, "Memnun olduk tabi" dedi ve ekledi:

"Üç ay sonra taziye mi diyeyim buna, ya da ziyaret mi onu düşündüm. Kendisine de sordum. Çünkü daha önce de bakanımız Samsun'a gelmişti, herhalde programında biz yoktuk. Bunu kendisine de söyledim. Aradan üç ay geçmiş artık birisi bana 'Allah sabır versin' deyince ilk günkü kadar etkili oluyor mu tahmin edersiniz. Ama sağolsun geldi. Çok memnun olduk. Başbakanımızın programının çok yoğun olduğunu söyledi. Zaten Başbakanımızla biz bir ay önceye kadar diyalog halindeydik. Kendisi de ziyarette bulunacağını söylemişti. Kendisine bazı endişelerimin olduğu, bazı konularda aklımda soru işaretleri olduğunu, muhatap aradığımı söyledim."

'ALEX'İ KISKANDIM'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la görüştüğü dönemde Suriye ile ilgili krizin yaşandığını dile getiren Uzun, aynı dönemde Başbakan'ın futbolcu Alex'i uğurladığını belirtti. Başbakan Erdoğan'ın programının yoğun olduğunu dile getirerek kendisini ziyarete gelemediğini söylediğini hatırlatan Cihan Uzun şunları söyledi:

"Alex'in ayrılışı insanları, devlet erkanını çok üzmüş. Başbakanımızın, onun vedasını gördüm kıskandım. Alex bir futbolcu. Bunu kötülemek anlamında asla söylemiyorum ama, ben kimim, eşim kim, Alex kim ben bunu hazmedemedim. Bu beni ciddi anlamda olumsuz yönde etkiledi. Kadere inanıyorum, eşimin ömrü o kadardı, bu kaderdi. Bu şekilde oluşu kader miydi, asla değildi. Başka bir şekilde de kaybedebilirdik onu."

'CHP'Lİ AYGÜN'ÜN KAÇIRILDIĞINA İNANMIYORUM'

Cihan Uzun, eşine tetiği çeken kişi ile aynı zihniyette dağlarda onlarca kişi olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı:

"CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün'ün kaçırılma olayı olduğunda biz oradaydık. Kaçırılmasına inanmıyorum. Eşimin şehit edilmesinden 1- 1.5 ay önce olan bir olay. Dahil olduğu partinin ona bakış açısı nasıldır? Hepsi aynı zihniyette mi acaba? Bunu soruyorum. Teröristlerle kucaklaşan milletvekili adı altındaki kadınların görüntüleri gözümün önünde. Eşimi şehit eden, tetik çeken kişilerle ya da kişiyle çiçek çocuklar deyip bir mağarada yaşamış insandan hiç farkı yok. Meclis'te de daha önce dağda yaşayan kişi şimdi bey hanım olarak hitap ediliyor. Çiçek gibiler. Lafım nereye gidiyor insanlar anlar bunu. Mağaralarda inlerde yaşayan onlarcası var. Hepsinin sonu layığını zaten neyse bulacaklar. Onları düşünmüyorum bile."



YK(MS/COŞ)