Maya takvimine göre, 21 Aralık Cuma günü kıyamet kopacağı iddiaları toplumun büyük kesiminde merak uyandırırken, ÇOMÜ Ulupınar Gözlemevi Müdürü Prof. Dr. Osman Demircan'ı kızdırdı. Kıyamet senaryolarında çok şey olduğunu ama bilimsel temellerinin bulunmadığını belirten Astrofizik Uzmanı Prof. Dr. Osman Demircan, bu senaryoyu oluşturanların da bilim insanı olmadığını, senaryoya göre kıyametin kopmasına 4 gün kaldığını, ancak henüz ortada hiçbir belirtinin bulunmadığına dikkat çekti.

İKNA OLMAYANLA İDDİAYA GİRİYORUZ

Geçen yıl da böyle bir kıyametin mümkün olmadığını bilimsel temellere dayalı nedenlerle ortaya koymaya çalıştığını anlatan Prof. Dr. Osman Demircan, “İnsanları bilimsel temellere dayanarak böyle bir şeyin olmadığı yönünde ikna etmeye çalışıyoruz. İkna edemediğimiz için de belki komik ama işi iddiaya döküyoruz. Ben mesela, ’10 bin lirasına iddiaya varım’ diyorum. Eğer gerçekten kıyamet olacak diyorsa birileri benimle iddiaya girsinler. Ben de olmayacak diyorum. Bilimsel temellere dayalı bir belirteç yok. Böyle bir kıyamet olmayacak. Bu açıklamalarımdan sonra beni telefonla arayabilirler. Aziz Nesin'in dediği gibi, yüzde 92.5'u bilgi cahili insanların. Bu bakımdan insanlar bu inanışa yatkın. Ben kıyametin kesin olarak olmayacağına inandığım için arayan herkesle 10 bin lirasına iddiaya girerim. Bilim insanları bunun olmadığını, olmayacağını duyurmak için ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar. Bir de böyle deli saçması işlerle uğraşma durumunda değiliz aslında” dedi.

BELİRTEÇLER ORTAYA ÇIKMALI

Dünyanın böyle büyük bir felakete kurban gidebilmesi için belirteçlerin aylar öncesinden ortaya çıkmış olması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Osman Demircan, şöyle konuştu:

“Böyle büyük enerji gerektiren bir olayda kıyameti oluşturacak enerji ne kadar büyükse onun belirteçleri de o kadar önceden ortaya çıkmaya başlamalı. Hatta bu büyüklük kütle olarak ortaya konmalı. Mesela uzaydan gelecekse böyle bir felaket, bir göktaşının, bir uzay cisminin dünyaya çarpması lazım. Bu cismin de birkaç yüz kilometre çapında olması lazım. Bu cismin kütlesi, çarpı hızının karesinin yarısını aldığımızda kinetik enerjisi bulunuyor. Bu kinetik enerji ısıya dönüştüğünde eğer sıcaklık milyon kelvin dereceleri geçebiliyorsa o zaman dünya gerçekten bütün olarak bir felaket geçirir. Ama böyle bir şeyin olabilmesi için de o gök cisminin aylar öncesinden dünya üzerinde var olan teleskoplarla kaydedilebilmiş olmasını gerektiriyor. Mesela bugünlerde bu tür gök cisimlerinin gözlemleri yapılıyor. Hatta birkaç gün önce Ordu'ya bir göktaşı düştü. Bu göktaşı parçalanmadan bütün düşse büyük felaket olabilirdi. Biz bunların ne zaman geleceğini çok aylar öncesinden, hatta yıl öncesinden biliyoruz. Dolayısıyla uzaydan böyle bir felaket beklenmiyor. Şurada birkaç gün kalmış. Böyle bir gökcismi yok ortada, böyle bir felaketin de olması mümkün değil. Eğer dünyanın içinden gelecek bir felaketse, o da magmanın özelliklerine bağlı. Bunu da jeofizikçiler daha iyi biliyor. En azından trilyon ton mertebesinde bir kütlenin olayın içine karışması lazım. Yani dünyanın içinden trilyon ton mertebesinde bir kütlenin yer değiştirmesi lazım. Yine onun kinetik enerjisi dünyayı sarsabilir. Ama böyle bir belirti de yok. İşte bu nedenlerle 21 Aralık'taki kıyamet öngörüsü doğru değil.”