Abant Platformu'nun, Bolu Abant Tabiat Parkı'nda bulunan Büyük Abant Otel'de düzenlendiği toplantının ikinci gününde, 'Avrupa Birliği yolunda Türkiye' konusu tartışıldı. TOBB Üniversitesi'nde görevli Larry White, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecini sürdürmek istediğini söyleyerek, “Avrupa Birliği olsa da olmasa da reform yapılmalı. Bu içeriden gelen istek. Bir çok insanı da bu istek yürütüyor. Türkiye reformlar olana kadar bu yola devam etmek istiyor" dedi.

Fatih Üniversitesi'nde görevli Mohamed Bakarı, Avrupa Birliği'ne girmek için dayatılan reformların tüm dünyayı ilgilendirdiğini belirterek, “Türkiye'de kültürel ya da sosyal eksiklikler olabilir. Bu reformların getirilmesi lazım. Bu reformlar tüm dünyayı ilgilendiriyor. Bu reformlar küresel kültürün haline geldi. Kenyalıyım ve Kenya Avrupa Birliği üyesi değil. Biz de bu reformlar üzerine çalışıyoruz. Kültürel eksiklikler nedeniyle bunları başaramıyoruz. Türkiye'deki reformlar da devam ediyor. Bunlar modern toplumun yapması gereken şeyler" diye konuştu.

GAZETECİ VE AKADEMİSYENLERİN TUTUKLANMASI

Abant Platformu Başkanı Levent Köker ise, gazeteci ve akademisyenlerin tutuklanmasının hukukun üstünlüğü standartlarına uymadığını ifade ederek, şöyle konuştu:

“Gazetecilerin ve akademisyenlerin tutuklanmasından bahsediyoruz. Bunlar hukukun üstünlüğü standartlarına uymuyor. Avrupa mahkemesi kararlarına rağmen, Avrupa İnsan Hakları standartlarına uymayan kararlara rağmen Türkiye mahkemeleri yerel hususlarda bu tür kararlar veriyor. Kültürel sorunlar var. Ama Türkiye içinde yasal ve siyasi kültür içinde devletçilik anlayışı var. Hükümet partisi milliyetçi ve muhafazakar kökenli. Muhalefet ise sol ya da sosyal demokrat kanadında gösteriyor ama onlar da milliyetçi. Her biri de demokratikleşme reformlarını Avrupa Birliği standartlarında yürütüyorlar. En büyük sorun bence bu."

AB ÜLKELERİ PKK'YI DESTEKLİYOR

Pakistanlı gazeteci Naveed Ahmad, AB ülkelerinin dolaylı şekilde PKK'yı desteklediğini açıklayarak, “Birçok AB ülkesi PKK'yı birden fazla yoldan destekliyor. Türkiye bu tür destekleri bloke etmeden şu ana kadar bir başarıya ulaşamadı. Ve ulaşamayacaktır. Ayrıca Avrupa Birliği'nin de kendi tarihi var. Kendi topraklarında yaşayan farklı kültürlere davranışları çok iyi olmadı. İslamatik bir eğilimden bahsediyoruz. Türkiye sadece ekonomik açıdan Avrupa Birliği'nde de sorun yaşamıyor. Başka alanlarda da yaşıyor" dedi.

AK PARTİ'YE GÜVEN SORUNU VAR

Güney Afrikalı gazeteci Bruce Graves ise, yüzde 50 oy almasına rağmen Ak Parti'ye güven sorunu yaşandığını söyleyerek, “Ankara kriterleri çok önemli. Bu hükümeti eleştiriyorum. Başbakan Erdoğan müzakere sürecinde 2005 yılında şunu söyledi. 'Bu reformları AB için değil, Türkiye için yapıyoruz' demişti. Ancak Türkiye siyasetindeki günlük yaşama bakınca büyük kısırlaşma var. Bir tarafta AK Parti'ye oy verenler ve diğer tarafta da oy vermeyenler var. AK Parti yüzde 50 oy oranına sahip olsa da büyük reform yapamaz. Güven sorunu ve toplum içinde kutuplaşma var. Kutuplaşma sürecinde AB, Türkiye'nin demokratikleşmesi için 3'üncü bir yol. Almanya ya da Fransa içindeki tartışmaları anlayamıyorum. Türkiye'nin AB sürecinin seçim malzemesi olarak kullanılmasını anlamıyoruz. Türkiye'nin üyeliğine karşı referandum başlatabilirlerdi, yapmadılar. 50 yıl geçti Türkiye'yi hala eleştiriyorlar. Bazı durumlarda haklılar. Toplumun son yıllarında oluşturulan toplum yapısı ve devlet yapısı nedeniyle bir çok Avrupalı yanımızda değil. Bu yüksek kutuplaşma nedeniyle reformları yapamayız. Mantıken terslik var. Türkiye'ye eleştiri yapılmasına rağmen hala reform yapacağız diye uğraşıyoruz" diye konuştu.

Helsinki Yurttaşlar Derneği üyesi Ümit Fırat, Türkiye'nin kendi iç dinamiklerini dikkate alarak yenileşmeye gitmediğini belirterek, şunları söyledi:

“Türkiye'de yaşadığımız bir süreç var. Türkiye kendi iç dinamiklerini dikkate alarak yenileşmeye hiç gitmedi. Genel olarak dış baskılar ya da ihtiyaçlar ve etkiler sonucu bu yenileşmelere girdi. Türkiye durduk yerde reformlar yapmadığı gibi, hatta iç talepler söz konusu olduğu zaman Türkiye bunları masaya yatırmak yerine, bunları yasaklamak ve örtbas etmek gibi geleneği olan bir ülke. Türkiye'de bizler için özgürlükleri, katılımcı yönetim biçimini, ana dilde eğitimden demokratik taleplere, Kürt meselesinin çözülebilir zemine kavuşabilmesi için iyi bir adalet sisteminin işlemesi için Avrupa'nın bataklık olan sürecinin getirdiği hukuki siyasi değerler için Avrupa Birliği'ne girmeyi istiyoruz. AB'de geçmişte Türkiye'ye önemli bir destek yarattı. Türkiye'de Kopenhag kriterleri çok önemliydi. AB'yi onun için çok istedik. Türkiye'nin kendi başına oturup siyasi ve hukuki düzenleme yapacağını beklemiyorduk. AB'deki yolsuzluklar bize enteresan gelmiyor. Burada çok alaları da yaşandı. Biz Merkel'i ve Sarkozy'i nasıl görüyorsak, onlar da Deniz Baykal'ı, Devlet Bahçeli'yi orada nasıl görüyor?"



KY(MÇ/AAA)