Türkiye'de iki önemli sorunun olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Şehit cenazeleri geldiği zaman birinci sorun terör. Ama şehit cenazeleri gelmediği zaman birinci sorun işsizlik. Bu iki sorun var. Bu sorunlar aşağı yukarı 10 -20 yıldır Türkiye'nin gündeminde olmaya devam etti" diye konuştu.

Türkiye'de ekonominin iyi gitmediğini savunan Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

"Ana muhalefet partisi liderliğini bir tarafa bırakıyorum. Sade ekonomiyi okumuş, maliyeyi okumuş, uzun yıllar bürokraside bu konularda çalışmış ve alın teri dökmüş birisi olarak söylüyorum. Ekonomide büyüme var mı? Var tabi. Kimse 'Büyüme yoktur' diyemez. Ekonomi bu büyümeye karşın kırılganlığı aştı mı? Hayır. Türkiye ekonomisi ile ilgili yorum yapan çevreler, Türk ekonomisini kırılganlığının sürdüğünü söylüyor. Eğer bir ekonomi iyi yönetilseydi, 10 yılda 6 kez mali af çıkmazdı. Niye mali af çıkar? Çünkü insanlar sigorta primlerini ödeyemiyorlar. O noktaya geliyorlar, ödenemez noktaya gelindiğinde hükümet af çıkarıyor. Eğer insanlar kazansa niye vergilerini ödemesinler. Giderler vergilerini öderler. En son affın da affını çıkardılar. Ekonomi büyürse işsizliğin azalması lazım. Ama biz de ekonomi büyüyor ama işsizlik azalmıyor. Nedeni ne ? Çünkü üreten bir ekonomi değiliz."

"BÜTÜN HERŞEY AKY'NİN EMRİ ALTINDA"

Orta Anadolu'da başta Niğde olmak üzere 300 bin ton patatesin çürümek üzere olduğunu ve binlerce patates üreticisinin mağdur kaldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, "Yeni bir olay. Ben oraya gidip miting yaptım ve milletvekillerimizi gönderdim. Raporlar geldi. Raporları kamuoyu ile paylaştık ama maalesef bunlar gazetelerin ekonomi sayfalarında yer almadı. Onların sorunlarına ilgi gösterdiğimiz için bizden memnunlar. Ama onlar istiyorlar ki bu sorunları hükümet de duyabilsin. Eğer hükümet duymuyor ise çözüm üretme konusunda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalıyorlar" dedi.

Başbakan Erdoğan'ın kullandığı üslubun bir siyaset adamının kullandığı üslup olmaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Daha saygılı bir üslup olması lazım. Biz AKP ile mücadele eden bir parti değiliz aslında. Biz AKP'nin tek devleti ile mücadele ediyoruz. Vali, AKP'nin politikalarını uyguluyor, Kaymakam AKP'nin politikalarını uyguluyor. Bütün her şey AKP'nin emri altında. Onun talimatları ile yürüyor. Önümüzde devlet dediğimiz bağımsız bir kurum yok. Devlet ile iç içe geçen bir siyasi parti var" diye konuştu.

'EVET HZ. ALİ İSLAM DÜŞÜNÜRÜDÜR"

Kılçdaroğlu, geçen salı günü TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada Hz. Ali için "İslam düşünürü" dediği hatırlatılınca da şunları söyledi:

"Evet, Hz. Ali önemli bir İslam düşünürüdür. Kitapları vardır. Siz onu nasıl olur görmezsiniz? 'Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum' diye düşünen bir insanı nasıl düşünür olarak görmezsiniz de sadece elindeki kılıç ile onu anarsınız. Onun yüreğinde önce insan sevgisi vardır. Önce insanı sever o. Kılıç en son akla gelen şeydir. Dolaysıyla benim bunu dillendirmem bazı çevreler 'bilgi yetersizliği' olarak yorumlayabilirler. Ama ben onu önemli bir İslam düşünürü olarak görürüm. Benim din argümanını kullandığım bir alan vardır, o da şudur; İnsanın yoksulluğunun teşhir edilmemesi gerektiğine inanan bir insanım. Bu hem insan onuru ile bağdaşmaz."

TUTUKLU GAZETECİ VE VEKİLLER

Tutuklu bulunan milletvekilleri ve gazetecilerle ilgili olarak Kılıçdaroğlu, "Hiçbir demokrasi bu kadar tutuklu gazeteciyi kaldıramaz. Hiçbir medya da bu kadar tutuklu gazeteci varken sessiz kalamaz. Tek mücadelesini veren parti biziz. Tutuklu milletvekilleri mahkum değil, sanıktır. Daha bunlarla ilgili bir yargı kararı çıkmış değil. Bunların milletvekili olmalarında bin engel var mı? Hayır" dedi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın da bulunduğu 6'sı BDP'li 8 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için hazırlanan fezlekeleri değerlendiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

"Fezlekeleri değerlendiren Anayasa Komisyonu Burhan Kuzu'nun başkanlığında toplanıyorlar. Eğer onlar uygun görürse dokunulmazlıkların kaldırılması için dosyayı hazırlayıp Genel Kurul'a indirebilirler. Biz, siyasal düşüncesi dolaysıyla ve düşünce özgürlüğü dolaysıyla insanların yargılanmalarını ve mahkum edilmelerini öteden beri karşı olan bir siyasi anlayışa sahibiz. İdamlara da baştan karşıydık. Düşünce özgürlüğünün de her ortamda savunulması gerektiğine inanıyoruz. Düşüncelerin kısıtlandığı demokrasiye sağlıklı demokrasi denilemez. Herkes düşüncelerini özgürce dile getirebilmeli. Düşüncelerinden ötürü insanlar yargılanmamalı. KCK operasyonu eğer bir olay bir terör olayı ise elbette o çerçevede değerlendirilir. Ama bunu değerlendirecek olan mekanizma yargıdır. Yargı olayı nasıl görüyor? Deliller nelerdir onları bilmeden yorum yapmak doğru değil."

"BAŞBAKAN'DAN RANDEVU İSTEDİM"

"Kürt sorununun çözümüne yönelik bir yol haritası hazırladık" diyen Kılıçdaroğlu sözlerini söyle tamamladı:

"Yol haritasında herhangi bir öneri söz konusu değil. Sadece usule yönelik bir yol haritası bu. İçeriğini bağımsızlık bıraktık. 'Bu sorun nasıl çözülür' diye oraya katılan insanlar özgürce tartışsın. 30-35 yıldır devam eden bir sorun var. Hükümet programında terörle ilgili tek satır bile cümle yok. Sorunun önündeki en büyük engel siyaset kurumudur. Çözüm üretmedi. Biz üstümüze düşeni yaptık. Parlamentoda nasıl Anayasa Uzlaşma komisyonu kuruyorsak, oraya bu işin uzmanlarını getirip, milletvekillerini getirip 'Türkiye'nin çağdaş bir anayasaya sahip olmalıdır' diye düşünüyorlarsa benzer bir olay bu sorunu da ele alıp çözecek bir yol olabilir diye düşündük. Bu sorunun çözümüne katkı verecek birikimli insanlarımız var. Çözüm için Meclis içi ve dışı iki ayrı komisyon oluşturulmalı. TBMM Başkanı Cemil Çiçek, İç Tüzük'te yer almayan ama geleneksel olarak bu tür uzlaşma komisyonlarını burada da kurabileceğini ifade etti. Bu nedenle ben Başbakan Erdoğan'dan randevu talep ettim. Dün bu talebimizi Başbakanlığa ilettik. Önümüzdeki gündemde uygun bir ortamda umarım buluşuruz."