Kemal Kılıçdaroğlu, öğle saatlerinde karayoluyla Ankara'dan Zonguldak'ın Çaycuma İlçesi'ne bağlı Bakacakkadı Beldesi'ndeki 100'üncü Yıl Tesisleri'ne geldi. Burada yemek yiyen Kılıçdaroğlu, daha sonra gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle sohbet toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıdan sonra seçim otobüsüyle Zonguldak'a hareket eden Kılıçdaroğlu, kentte, 'Başbakan Kılıçdaroğlu' sloganlarıyla karşılandı. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın fotoğrafları ve onunla ilgili pankartlarla süslenen Madenci Anıtı önünde kurulan platforma çıkan Kılıçdaroğlu, yaklaşık 8 bin kişiye hitap etti.

Haberal ile bütün dünyanın gurur duyduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Bülent Ecevit'in, Başbakanlığı döneminde Haberal'a Cumhurbaşkanlığı teklifinde bulunduğunu, ancak onun bunu reddettiğini söyledi. Haberal'ın, "Ben Cumhurbaşkanı olmak istemiyorum. Çünkü Cumhurbaşkanı'nın parlamentodan çıkması lazım. Ben demokrasiye inanıyorum. Parlamenter rejime inanıyorum" diyerek Cumhurbaşkanlığı teklifini kabul etmediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

MALVARLIĞINI ÜLKENİN GENÇLERİNE ADADI

"Aradan yıllar geçti, Haberal'ı içeriye aldılar ve tutukladılar. Haberal özgürlüğüne kavuşamadı. Düşünebiliyor musunuz; 'Cumhurbaşkanı olmak istemiyorum, milletvekili değilim. Parlamentodan çıkması lazım' diyen adamı darbeci diye tutukluyorsunuz. Bu kadar demokrasiye, parlamenter rejime bağlı olan birisinin darbeci olması mümkün mü? Biz de biliyoruz mümkün değil. Doğru da değil zaten. Bütün malvarlığını bu ülkenin gençlerine adadı. Bir üniversite kurdu. Binlerce çocuk okuyor. Cebine 5 kuruş para girmiyor. Tamamı kamunun, devletin malı. Böyle birinden darbeci mi çıkar allahaşkına."

Haberal'ın milletvekili olma sürecini de anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

HABERAL HELAL OYLARINIZLA SEÇİLDİ

"Haberal geldi, 'Milletvekili olacağım' dedi. Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçesini verdi. Araştırdılar, 'Senin milletvekili olmanda hiçbir engel yoktur' dediler. Dosyasını YSK'ya gönderdik. 'Bu milletvekili olmak istiyor, bir engel var mı?' dedik. İncelendi, geçmişine bakıldı ve aynı karar verildi. Sonra aynı karar Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olduğu Başbakanlığa gönderildi. Bakıldı, Resmi Gazete'de yayınlandı. Ve 'Milletvekili olması için önünde hiçbir engel yoktur' denildi. Biz de Zonguldak'tan listeye koyduk, sizin oylarınıza sunduk. Ve Haberal sizin helal oylarınızla milletvekili seçildi. Savcıların, yargıçların, 'Milletvekili seçilmesinde hiçbir engel yoktur' dediği Haberal şimdi tutuklu. Mahkum mu? Hayır. Aleyhine karar çıkmış mı? Hayır. O zaman demokrasilerde şu soruyu sormaya hakkımız var; Milletin helal oylarıyla seçilmiş, yargı denetimden gemçiş bir seçim sürecinde millevtekili olmuş bir kişiyi hangi gerekçeyle hapiste tutarsınız? Bu soruyu her yerde soracağız. Sadece biz mi? Başbakan Erdoğan Pakistan'a gitti. Bir bilim adamı sordu; 'Mehmet Haberal niye hapiste?' Türkiye'de demokrasiyi işletmezseniz, Pakistan'da da sorarlar, Amerika'da da, Almanya'da da sorarlar. Samimi söylüyorum İran'a gitse, orada da sorulacak."

'DEMOKRASİYİ BU KARA LEKEDEN ARINDIRMAK ZORUNDAYIZ'

Başbakan Erdoğan'ın partisini kurma sürecinde yargı kararıyla milletvekili olamadığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, "Anayasa'yı değiştirdik, yasaları değiştirdik, demokrasi adına önünü açtık. Beyefendi şimdi, 'Yargı kararı var, ben onlara ne diyeyim' diyor. İngiliz viski şirketleri için de yargı kararı vardı. Kanunla cezalarını kaldırdın. MİT Müsteşarı için de yargının kararı vardı, kanun çıkardın. Demokrasilerde hukuk herkes için eşit olarak uygulanır. Tutuklu milletvekilleri 21'inci yüzyıl Türkiyesi'ne yakışmıyor. İnsanlığımıza, halkın iradesine yakışmıyor. Biz demokrasiyi bu kara lekeden arındırmak zorundayız" dedi.

Haberal ile birlikte Mustafa Balbay ve tutuklu diğer milletvekillerine selam gönderen Kılıçdaroğlu, "Öğrenciler, gazeteciler, bilim insanları, herkes hapiste. Türkiye'yi yarı açık cezaevine döndürdüler. Onun için hep beraber mücadele edeceğiz. Halkın desteğini aldığımız sürece bu zulmü, bu işkenceyi bitereceğiz" diye konuştu.

MEHMET AKİF'İN DİZELERİYLE SESLENDİ

Öğrencinin çantasından çıkan yumurtanın terör silahı, gazetecinin araştırmasının terör planı, basılmamış kitabın terör reklamı olarak görülüp yorumlandığını ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu millet asla zulme boyun eğmeyecektir. Biz 7 düvele boyun eğmedik. Bu hükümete mi boyun eğeceğiz. Bizim ruhumuzu en iyi okuyan Mehmet Akif Ersoy'dur; 'Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım, hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.' Beraber haykıracağız. Parça parça bir şeyler yapıyorlar. Emeğimizi çalıyorlar, özgürlüklerimizi çalıyorlar, demokrasimizi kemiriyorlar farkında mısınız? Farkındaysak bütün Türkiye'ye bunu haykıracağız. Demokrasi ve özgrülük isteyen herkese çağrıda bulunuyorum. Ayağa kalkacağız, cesur olacağız, yürekli olacağız. İstedikleri kadar baskı uygulasınlar. Zalimin zulmünün bir sınırı vardır. Ne dedi Mustafa Kemal; 'Geldikleri gibi giderler.' Bunlar da geldikleri gibi gidecekler" dedi.

'BEYİNLERİ DIŞARIDA, GÖVDELERİ TÜRKİYE'DE'

Umutsuz olmayacaklarını, geleceğe güvenle bakacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "CHP'lileri tanımıyorlar, bilmiyorlar. Bilmiyorlar ki CHP'liler 19 Mayıs 1919'un koşullarında mücadele etti ve başarıya ulaştı. 2012'nin koşullarında da mücadele edecek ve başarıya ulaşacağız. CHP'yi diğer partilerden, AKP'den ayıran temel bir fark var. Onların beyni dışarıda, gövdesi Türkiye'de. Bizim beynimiz de elimiz de ayağımız da aklımız-fikrimiz de burada. Çünkü o akıl fikir halkın aklı fikridir" diye konuştu.

TERÖR SORUNU

Terör sorununa da değinen Kılıçdaroğlu, şöyle dedi:

"Türkiye'de 30-35 senedir çözülmeyen terör sorunu var. Çözümü kim üretiyor, CHP. Dedik ki 'Bir araya gelelim, oturalım konuşalım.' Bir arada oturup konuşmak, uzlaşmak demokrasinin gereğidir. Bir ülkede temel bir sorun varsa, o sorun konusunda siyasal partiler çözüm üretemiyorsa, çözüm başka mahvillerde üretilir. 4 parti kavga ediyor da bu sorun çözülüyor mu? Şehitlerimizin arkası kesiliyor mu? Hayır. O zaman 4 parti, arzu ediyorlarsa parlamento dışındaki partiler de bir araya gelebilir. Konuşmak ayıp mıdır? Konuşacağız ki anlaşacağız, bir araya geleceğiz ki dertlerimizi anlatacağız. Anlaşmazlık üzerine, kavga üzerine siyaset olmaz. Bir arada konuşup dertleşmek, bir arada oturup çay kahve içmek, merhabalaşmak niçin bize yabancılaştı. Neden birbirimize karşı bu kadar soğuğuz. Neden birbirimizi ötekileştirdik. Yakışıyor mu bu Türkiye'ye. Çözümün yeri TBMM'dir. Bizim gayrimeşru ilişkilerle harcayacak zamanımız yok. Meşru zeminlerde bir araya geleceğiz. Parlamentoda bir araya gelmeyecekler de nerede konuşacaklar. Nerede nasıl halka gidecekler. Milletin yüzüne nasıl bakacaklar. Bize verdiğiniz oyların helal olması için ya bu sorunu çözeceğiz, ya bu sorunu çözeceğiz."

Birbirini dinlemeyen sürekli kavga eden hükümetleri Irak, Libya, Suriye ve Mısır'da gördüklerini anlatan Kılıçdaroğlu, "Yıllar yılı biraraya gelmediler. Vatandaşı tepeden gördüler, ötekileştirdiler. Sonra demokrasi mi geldi? Hayır. Biz de diyoruz, 'Bir araya gelelim.' Bize oy verdiler. Meclis'te kavga edelim diye değil" dedi.

'ANNELERİ MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI KADROSUNA ALACAKLAR'

Yeni eğitim sistemini de eleştiren Kılıçdaroğlu, "5 yaşındaki çocuklarınızı okula göndereceksiniz. Öğretmen yok, okul yok, çocuğun altındaki bezi alacak kimse yok. Anneler hazırlanın. Sizi herhalde Milli Eğitim Bakanlığı'nın kadrolarına alacaklar. Beraber eğitim yapacaksınız. Böyle bir hükümet olur mu? Okullar açılınca göreceksiniz. Yeterince tartışılmadı, konuşulmadı. Hükümet programında yok. Anneler, babalar, öğretmenler, üniversiteler gözardı edildi. 'Ben söylerim, ben yaparım, ben çalarım, ben oynarım.' Eylül geliyor, buyurun oynayın bakalım nasıl oynayacaksınız" diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, mitingin sonunda kendisine verilen madenci baretini takarak güvercin uçurdu.



EE,DS,GG(AAA)