Geçen yıl Mayıs ve Kasım aylarında polisin gerçekleştirdiği operasyonlarla ilgili, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun aralarında bulunduğu 2’si aranan, 2’si başka suçtan tutuklu olmak üzere, toplam 23’ü tutuklu 130 sanığın yargılandığı davanın dördüncü günkü duruşması, bugün saat 09.30'da İzmir Özel Yetkili 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Duruşmaya tutuklu sanıklar ile aralarında Başkan Kocaoğlu’nun da bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar, avukatlar ve sanık yakınları katıldı. Savunmaları alınan beş tutuklu sanık ise bu duruşmaya kendi istekleriyle gelmedi. Duruşma salonunda, her oturumda olduğu gibi tutuklular ile yakınları bir süre özlem giderdi. Tutuksuz sanık Ersu Hızır ile KSK Kulüp Başkanı Hüseyin Çalışkan yan yana oturdu.

İlk olarak savunması alınan DİSK Genel İş 3 Nolu Şube Başkanı Cafer Konca, şunları söyledi:

“140 günde nasıl haksızlığa uğradığımı anlatacağım. Bütün hayatım boyunca işçi olarak çalıştım. 1996'da tekrar belediyeye işçi olarak girdim. İşyerinde sendikal örgütlenmeye yönelik örgütlenme çalışmalarına da katıldım. 2000 yılında İZELMAN’da bir örgütlenme gerçekleştirdik. 2001'de Şube Başkanı oldum ve görev yaptım. Vicdanımdan telafi etmeyecek hiçbir şey yapmadım. İşçilere layık olmaya çalıştım. Görev bilinciyle hareket ettim. 2011 Kasım ayında evime polisler kamerayla gelip alınarak organize suçlara götürüldüm. Neyle suçlandığımızı bilmiyorduk. Oraya gittiğimizde arkadaşlarımın da orada olduğunu gördüm. İfadede ihaleye fesat karıştırdığımızı, telefon görüşmeleriyle suçladılar. Tehdit ettiğimizi söylediler. Bu içimi acıtıyor, biz eşkıya mıyız, elalemi tehdit edelim? İZELMAN’ın sermayesi Büyükşehir’e bağlı hizmet eden bir kuruluştur. Bu suçların hiçbirini yapmadığımı asla kabul etmeyeceği şahsıma ve arkadaşlarıma hakaret olarak gördüğümü söylüyorum.”

CUMHURİYET DEĞERLERİNE SÖVMEDİM

Polis sorgusunda canlı teşhisin de usulüne uygun yapılmadığını dile getiren Konca, “Büyükşehir Belediyesi benim işyerim. İşverenimiz Büyükşehir Belediyesi, hemen hemen her gün bürokratlarla görüşüyorum. Sendikamıza bağlı Büyükşehir’de 10 bin kişi çalışıyor. Benim sinkaflı konuştuğum, Türkiye Cumhuriyeti'ne hakaret ettiğimle ilgili bir iddia var. Bunu kabul etmek mümkün değildir, Cumhuriyet toplumun ortak değerleridir. Cumhuriyet kolay kurulmadı. Bu değere sövmek densizlik olur. Bunu kabul etmiyor hakaret olarak görüyorum” diye konuştu.

"İTİBARIMI GERİ İSTİYORUM"

Cafer Konca, ihalelere girmek isteyen bazı firmaların temsilcilerini tehdit ettiğine yönelik suçlamaları kabul etmedi, telefon görüşmelerine eklemeler yapıldığını savunan Konca, “Biz bir örgütüz doğrudur ama sendikayız. Kimseden emir almayız. Hiçbir siyasi partinin arka bahçesi değiliz. Tüm emekçilerin başımızın üzerinde yeri var. Bu iddialarla kamuoyunda işçilerin gözünde pasifize edilmek beni üzüyor. İtibarsızlaştırıldım. İtibarım geri verilmesini, tahliye ve beraatimi istiyorum” dedi.

ERGİN: İHALE UMRUMDA DEĞİL

Savunmasının devamında dinlenen bazı telefon numaralarının kendisine ait olmadığını ileri süren Cafer Konca’nın ardından ifadesine geçilen Ömer Devrim Ergin, şunları söyledi:

 “Maalesef sizlerin karşısında olmamım sebebi 6’ncı Balkan Halk Dansları Festivali ve bazı organizasyon ihalelerine fesat karıştırmak suçlaması. Bu sektörde işe başlamadan önce 9 yıl boyunca yabancı sermayeli bir şirkette yöneticilik yaptım. Orada pazarlama ve sponsorluk işlerinden sorumluydum. 2007 yılında işten ayrıldım. Daha sonra Hakan Say’ın sahibi olduğu Smyrna organizasyonda işe başladım. Aynı görevi yapıyordum. Ben bir organizatör olmadığım gibi, yapmaya çalıştığım iş özel sektörle ilgilidir. Büyükşehir Belediyesi ile uzaktan yakından alakası yoktur. Maaşla çalıştığım şirketin Büyükşehir Belediyesi’nden ihale alması umrumda değildir. İhale olsun olmasın benim şirketim, Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde, Yaşar konserini gerçekleştirecekti. Ben 335 gündür Buca Cezaevi’nde yatmaktayım. Nagehan Genç’le yaptığım görüşme, gizli olmayan kaşe fiyatlarıdır. Yaklaşık maliyet değildir. Sadece konuştum, bilgi sızdırmış filan değilim. Hesap karıştırmış değilim. Ben ihale dosyası filan hazırlamadım. Eğer ortada bir örgüt varsa, ben buna üye değilim.” 

Mahkeme Başkanı’nın ifadeyi yazdırması sırasında “Hangi Yaşar bu” demesi gülüşmelere sebep oldu.

“ORTALIK DAHA TEMİZ KAN DÖKÜLMEDİ”

Muzaffer Köse’nin Hakan Say'la yaptığı ve “Ortalık daha temiz kan dökülmedi” ifadesinin geçtiği tapeyle ilgili Ergin, “Hakan Bey, çekindiği birileriyle görüşecekti. Bu kişi Muzaffer Köse’dir. Merak ettiğim için kendisini telefonla arayıp, durumunu sordum. Muzaffer Köse’nin kendisine ihaleye girmemesini çek verip, çekilmesini söylediğini bana söyledi. Buna rağmen Say, ihaleye girdi. İzmir de iki üç tane organizasyon firması vardır. Muzaffer Köse’yi tanımam. Tahliye ve beraatimi istiyorum” dedi.

Bazı sanıkların avukatları dosya ve iddianamenin içerinde bulunan tape ve delilerin yasal olmadığını bunların çıkartılmasını talep etti. Savcı Sedat Özer, tüm delillerin yasal olduğunu belirterek talebi reddetti. Mahkeme heyeti de yapılan dinlemelerin mahkemelerin usulüne uygun verdiği kararlara dayandığını belirtti.

“BİLGİLERİ BİLSEK, DÜŞÜK MALİYET VERİR MİYİZ”

Mahkeme Heyetinin verdiği beş dakikalık aranın ardından tutuklu sanıklardan organizasyon firması sahibi Hakan Say’ın ifadesine geçildi. Say, savunmasında şunları söyledi:

“2 Mayıs 2011 tarihindeki operasyonla çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasıyla tutuklandım. Benimle birlikte iki çalışanım da tutuklandı. 11 ayı geçkin süredir tutuklu bulunmaktayım. İddianame sonucunda örgüt kurma ve yöneticiliği kaldırılmış. Dört ayrı ihaleye fesat karıştırdığım iddia edilmiştir. Bir ihaleyle ilgili gizli bilgi olması için yaklaşık maliyet olması gerekmektedir. Ancak Ahmed Adnan Saygun Merkezi’ndeki ihale ilan edilmiştir. Sanatçı kaşelerinin internette olduğu bir dönemde, bunların gizli olması zaten mümkün değildir. Ergin ile Genç arasındaki konuşmada, bu bilgilerin herkes tarafından bilindiği yönündedir. İlandaki bilgilerin bilinmemesi durumu olamaz, Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Biz yaklaşık maliyet alsak bu kadar düşük maliyet vermeyiz. Yirmi yıldır bu işi yapıyorum. Sanatçı kaşesi isteme gibi bir ihtiyacım yok. Bilirkişi raporunda adım geçmemektedir. Tape kaydım da yoktur. Adımın geçmediği bu ihaleyle ilgili takdiri size bırakıyorum.”

“ANKARA’DA, İSTANBUL’DA SUÇ OLMUYOR, BURADA OLUYOR”

Dördüncü Balkan Halk Dansları Festivali’ndeki ihalelerle ilgili Say, “Firmalarla ilgili birilerini engellemeye çalışmak, herhangi birimden gizli bilgi almak gibi eylemim yoktur. En ufak bir delil de yoktur. Bunla ilgili bilirkişi raporunda adım geçmiyor. Bunları anlamakta güçlük çekiyorum. Bu şartnameleri ben hazırlamıyorum. İhale yayınlanır. Ben dosyasını satın aldım. Kimseyle anlaşmaya gitmedim. Ben hazırlanır ihaleye girerim. Tüm suçum bu benim" dedi. Tüm kurumların ihalelerini kontrol ettiğini, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin şartnamelerini de okudğunu kaydeden Hakan Say, "Onlarda da iş deneyim belgesinin yüzde 50 olması esas alınmış. Orada suç olmuyor da burada nasıl oluyor, anlamış değilim. Hakkımda istenen cezanın psikolojik travmasını düşünün. Bütün yaptığım ihaleye girmektir” diye konuştu. Say, Beşinci ve Altıncı Balkanlar Halk Dansları Festivalleri ihaleleriyle ilgili de aynı yönde ifade verdi. Örnekler de veren Say, şunları söyledi:

“Sanatçıya haber vermeden ihaleye çıkılabilir mi? Bunların sanatçıya iletilmesi zorunludur. Mesela 9 Eylül de Tarkan konseri gibi. Tarkan’ın haberi olmadan bu yapılabilir mi? Sanatçının haberi olmadan binler meydanda toplanır. Ama sanatçının haberi olmadığı için telafisi imkansız zararlar doğurur. Bir firmanın sanatçıyla konuşup konuşmadığını belgelemek için sanatçı yetki belgesi olması lazım. Yetki belgesinin sayısı olmaz. 10 firma da yetki belgesi alabilir. Sanatçılar raflarda satılan bir araç değil ki. Çin malı gibi ikinci yan sanayisi yok. İkinci Tarkan yok. Ayrıca, sanatçılarla suç unsuru oluşturan konuşmalarım da olmamıştır.” 

Avukatın sorusu üzerine Say, Cengiz Başkurt’u yıllardır tanıdığını ancak herhangi bir bilgi almadığını dile getirdi.

“BUNLAR PARAYLA PULLA ÖLÇÜLMEZ”

Duruşmanın öğleden sonraki oturumda organizatör, tutuklu sanık Hakan Say’ın, soru cevapla savunmasına devam edildi. Say, “Ben tutuklandığımda kızım dört, şimdi beş yaşında. Empati olsun diye anlatıyorum bunları. Kızım okula başladı, resim çizmeye başladı ve ben onun yanında olamadım. Bunlar parayla pulla ölçülmez” dedi.

Kendisinin, Mehmet Hulusi Gülşen’le arasındaki tape konuşmalarını da okuyan Say, ”Bana örgüt kuruculuğu ve yöneticiliği giydirilmeye çalışıldı. 9 ay boyunca düşündüm. Ben böyle bir konuşma yaptım mı diye. Hulusi Gülşen’den yardım istedim mi diye. Kendimden şüphe ettim. Ta ki tapeyi ele geçirinceye kadar. İddianamede, önce Hızır’ın daha sonra Genç’in grubu arasında yer alıyorum. 13 aylık fiziki takip sonucunda Ersu Hızır’la kaç defa bir araya gelmişim. Talimat mı almışım. Onunla bir tane tape kaydım yok. Genç’le de bir tane tape kaydım var. Ben 20 yılımı verdim bu işe. 6 Mayıs’tan beri tutukluyum. Bir tane tape koydular önüme. Ama ben, Genç’le alacağıma yönelik konuştum. Şu an Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik alacak davam devam etmektedir. Ben örgütün kasasıyım, gazete haberlerinde bu şekilde yer aldı. Bu haberlerin ardından bir anda firmamla ilgili çalışanlar, cüzamlı hasta gibi benden kaçtılar” dedi.

BÜYÜKŞEHİR’E YÖNELİK İCRA DAVAM VAR

Say, “Ayrıca Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik icra davam da var. Hani nasılsa örgüt var. Bu konu niye icra yoluyla çözülsün. Büyükşehir Belediyesi’ni KİK’e şikayet ediyorum. Örgüt üyesi, bağlı bulunduğu kişiyi nasıl şikayet eder, icra davası açılır. Başkan Kocaoğlu ile bir yerde görüldüğüme dair bir kayıt var mı? Bürokratların yüzde 80’inini burada tanıdım. Bu kadar basit değerlendirmelerle delilsiz olarak bu örgüt nasıl kuruluyor, anlamadım" dedi. Kendisinin tek bir eyleminin olmadığı görüşünü savunan Hakan Say, "Tek bir eylemim yok, tape kaydım yok. Hakkımdaki tüm iddiaları reddediyorum. Tahliyemi istiyorum. Adil ve vicdanlı davranacağınıza inanıyorum” diye konuştu.

300 bin lira ödenek aktarılmasıyla ilgili soruya karşılık Say, “Genç’le yaptığım görüşme, alacağımla ilgiliydi. Sonuçta ben alacağımla ilgili görüşme yapmaya gitmişim. Bir daha Genç’le de görüşmedim ve alacak davamı açtım” dedi. Say iddianame de yer alan 'Kırmızı dosya' ile ilgili de, “Alacağımla ilgili kalemlerin olduğu dosyadır” dedi. Say, hakkında dedikodu ürettiğini ileri sürdüğü eski çalışanları Ata Karataş ve Sedat Sakur’a yönelik tehdit olayının bununla ilgili olduğunu ihaleyle alakası olmadığını belirtti.

NEDEN ÇEKİNDİKLERİNİ BİLMİYORUM

Hakim, ayrıca, belediyenin kendisinden neden korktuğunu anlatmasını isteyince Hakan Say, “Benden neden çekindiklerini bilmiyorum. Aziz Kocaoğlu’ndan seçim çalışmalarıyla ilgili bir organizasyon alacağım var. Bununla ilgili olabilir. Bunun basına yansıtılmasından çekiniyor olabilirler” dedi.



TT(İÖ/AAA)