Diyarbakır Dicle Üniversitesi'nde Türkiye'de sosyal barışın tesisinde din eğitim, öğretiminin yeri ve ilahiyat fakültelerinin rolü konulu sempozyum düzenlendi. Sempozyuma Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmez de katıldı. Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdülkerim Ünalan, internet ve kitle araçlarının evlere girdiği günden beri başdöndürücü teknolojik gelişmelere paralel olarak, dini ve ahlaki çöküntüyü tetikleyen faktörlerin çoğaldığını savundu. Ünalan, şöyle dedi:

"Çevremizde ve dünyada büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Toplumun huzurunu temelden sarsan cinayetler, intiharlar, boşanmalar, uyuşturucu, içki, kumar gibi fiiller sıradan olaylar haline gelmiştir. Özellikle bölgemizde yaşanan olaylardan dolayı hemen her gün dolayı kan ve gözyaşları birbirine karışmakta, çocuklar yetin, gencecik gelinler dul kalmaktadır. Bölgemizde olayların sıçramadığı ve etkilemediği bir aile hemen hemen yok durumundadır. Bu olaylar mahkemeleriyle, hastaneleriyle, emniyet teşkilatıyla devlete de ağır bedeller ödettirmektedir. Her ne kadar bu olayların ekonomik ve sosyal boyutları var ise de hepsinin temelinde dini ve ahlaki eksikliğin olduğu kanaatindeyiz. Bütün bu problemleri çözecek veya en azından asgariye indirecek en önemli faktör dini ve ahlaki ve ahlaki disiplindir ki bunu öğretecek ve yaşatacak olan diyanet teşkilatı ve eğitim, öğretim kurumlarıdır."

Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ayşegül Jale Saraç, bir slayt sunumu yaparak, Diyarbakır'ın medeniyet, manevi ve kültür şehri olduğunu belirtti. Kentin birçok güzelliklerine rağmen yanlış bir imajla tanındığını kaydeden Rektr Saraç, yönetimi geldikleri 3,5 yıl içinde özellikle kentin imajını düzeltmek için büyük bir gayret sarf ettiklerini söyledi.

GÖRMEZ: DİN EĞİTİMİNİ TÜRKİYE KADAR TARTIŞAN NADİR ÜLKE VAR

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, toplantının Peygamberler şehri Diyarbakır'da olmasının oldukça önemli olduğunu söyledi. Prof.Dr. Görmez, "Türkiye kadar din eğitimi konusunu tartışan nadir bir ülke var dünyada zannediyorum. Gerçekten bir açıdan bütün dünyaya ihraç edeceğimizi bir zenginliğe de sahip olmuşuz bu vesileyle. Cumhuriyetin başında en önemli tartışma konusundan biride din eğitimi olmuştur. Ancak 30'lu yıllara gelindiğinde birazda dışarı da dünyada, küresel ölçekte din ile ilgili olumsuz gelişmeler ülkemizde zihinleri din ile ilgili olumsuz gelişmeler bu konuda vehimlere, korkulara, endişelere sevk etmiş. Ve tek ilahiyat fakültemiz olan Darülfünun İlahiyat Fakültesinin o yıllarda kapatıldığını hepimiz biliyoruz" dedi.

DİN KÜLTÜRÜNE SAHİP OLMAYAN İSTİKLAL MARŞI'NI ANLAMAZ

Prof.Dr. Görmez, Türkiye'de geçmişte yaşanan olumsuzlukların aşılarak 53 İlahiyat Fakültesi açıldığını belirterek, fakültelerin önemini anlattı. Prof.Dr. Görmez, şöyle dedi:

"İlahiyat bilgisinin olamayan bir akademisyenin nasıl bir sosyolog olabileceğini şahsen merak ediyorum. Çünkü insanlığın, dünyanın ve toprakların tarihinde dinin ne kadar önemli olduğunu, medeniyeti inşa eden en büyük dinamiğin dine ait olduğunu hepimiz biliyoruz. Felsefe, ilahiyatsız, teolojisiz olmamıştır. Sosyoloji diğer sosyal bilimler hatta fen bilimleri, bilimleri ikiye ayırmak, dünya ilimleri veya ahiret bilimleri diye ayırmak yahut din bilimleri, ya da din ve dünya bilimleri diye ayırmak İslam tarihinin de en önemli kırılma noktasıdır. Halbuki bu bilgiler birlikte olunca daha kapsamlı düşünen insanların ortaya çıkması sağlanabilir. Asgari bu topraklarda yaşayan bir insanın asgari din kültürüne sahip olamayan bir insanın bu toprakların türkülerini,ve şarkılarını anlamsı mümkün değil. Aşık Veysel'in, türkülerini de anlayamaz. Mevlana'nın bir hikayesini güncelleştirerek günümüze taşıması mümkün değil. Dahası asgari din kültürüne, dini kavramlara sahip olmayan bir insanın bu ülkenin İstiklal Marşı'nı anlaması mümkünü müdür acaba dostlar? Sosyal barışa konuyu getireceğim ama sosyal barıştan önce bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak yaşamak için dahi, asgari din bilgisine, din kültürüne sahip olmak gerekiyor. Bizim birbirimizi tanımamız, birbirimizin dünyasına vakıf olmamız ezan, Cuma, bayram nedir? Bilebilmemiz için asgari din kültürüne, din eğitimine ihtiyaç vardır."

İSLAMOFOBİA BATI'DAN DOĞU'YA İHRAÇ EDİLİYOR

Prof.Dr. Görmez, Türkiye'de din eğitimini tartışılırken, sadece misakı milli sınırları içerisindeki Türkiye Cumhuriyetini düşünme lüksüne sahip olmadıklarını söyledi. Görmez, şöyle dedi:

"Bunu her fırsatta ifade ediyorum. Küresel ölçekte İslam dinin içinden geçtiği süreçte, Batı'da İslam dini bir korku dinine dönüştü. İslamafobia kasıp kavuruyor her tarafı. Hatta islamafobia Doğu'ya ihraç ediliyor. Buna hikmetiyle karşılık verecek çok yüksek bir din eğitimine ihtiyaç var. İslam dünyası aynı şekilde küçük mensubiyetlerini kimliğe dönüştürerek, büyük mensubiyetinin önüne geçilmenin zararlarını yaşıyor. Mezhep kavgaları yaşanıyor. Bütün bunların sebebi cehalet. İki gündür Diyanet İşleri Başkanı ve Din İşleri Kurulu olarak uğraştığımız bir mesele bizim Türkiye'de ve İslam dünyasında ne denli güçlü olduğumuz ilim adamlarına, bilgi üreten mekanizmalara ne derece bilgiyi hale dönüştüren üniversite ve fakültelere muhtaç olduğumuzu ortaya koyuyor. Bir dost ve kardeş ülkenin en yetkili din adamı açıklama yapıyor. Bir soruya cevap verirken diyor ki, bu topraklarda iki dinin olması asla kabul edilemez. Dolayısıyla bütün kiliselerin ve başka dinlerin mabetlerinin yıkılması lazım. Bu Türkiye'de çok fazla üzerinde durulmadı ama biz takip ediyoruz. Batının yüzlerce gazetesine manşet oldu. Batı'nın bütün dini kurumlar şu anda bunu konuşuyor. Avrupa'daki bütün kiliseler bunu tartışıyor, bunu konuşuyor. İslamofobia destekleyecek, körükleyecek ve körüklemekten başka bir işe yarar mı Allah aşkına böyle bir açıklama."

BU TOPLANTIYI ULUSLARARASI YAPMA ZARURETİMİZ VAR

Bu tür toplantıların uluslararası anlamda da yapılaması gerektiğini kaydeden Prof.Dr. Görmez, "Bütün bunlar bizim sadece Türkiye çapında değil, sadece bütün İslam dünyasında, İslami bilgi üreten üniversitelerin, fakültelerin kendi müfredatlarını ve programlarını insan alim yetiştirme düzeneklerini yeniden gözden geçirme zarureti var. Belki bu toplantıyı bir de uluslararası yapmamız lazım. Belki İstanbul'da İslam üniversitelerinin, Malezya, başka diğer ülkelerin üniversitelerinin yetkilerini, dekanlarını İstanbul'da toplayarak bunu aslında sadece bu başlıkta değil. Türkiye'de sosyal barışın tesisinde değil, dünyada sosyal barışın tesisinde, İslam dünyasında barışın sosyal tesisinde, İslami ilimlere olan ihtiyacımız, alim yetiştirme programlarımız bütün bunları bizim gözden geçirme zaruretimiz var ve bu çok önemli" dedi.

AFRİKA'DA YÜZDE 70 OLAN MÜSLÜMAN YÜZDE 21'E DÜŞTÜ

Prof.Dr. Görmez, artık dünya öyle bir noktaya geldiğini, Türkiye'nin tek başına ilahiyat müfredatlarını ele almasının doğru olmadığını söyledi. Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şöyle dedi:

"Sadece Türkiye üzerinde bunu ele alamamamız doğru değil. Artık bütün İslam dünyasının Rusya'nın içerisindeki 20 milyon Müslümanın buna ihtiyacı var. Kafkasya'daki Müslümanlarının buna ihtiyacı var. Türk Cumhuriyetlerindeki bütün kardeşlerimizin buna ihtiyacı var. Çünkü onlarda din eğitimi konusu daha farklı boyutlarda tartışılıyor. Onlar din eğitimini henüz kimliğe inşa eden bir unsura dönüştüremediler. Hepimiz biliyoruz ki kimliği inşa eden unsurlar var. Din, tarih, kültür, coğrafya ama tarih bize şunu gösteriyor. İnancını kaybeden bir toplum tarihinde, kültürünü kaybediyor, dolayısıyla kimliğini de kaybediyor. Dolayısıyla kimliğin en önemli husus dindir, inançtır bunu hepimiz biliyoruz. Tarih bize bunu gösteriyor. Ancak cehaletle birlikte din kimlik inşa edemez. Yanlış anlayışlarla din kimliği daha da yanlış inşa eder. Yurt dışında yaşayan 6 milyon millet varlığımız var. Ve onların din eğitimine ihtiyacı var. Bunu düşünmemiz lazım Afrika şu anda bakir bir alan olarak bu yüzyılın başında nüfusunun yüzde 70'i Müslümandı. Şimdi Afrika'nın nüfusunun sadece yüzde 21'i Müslüman. Neyle kaybedildi bunlar, tamamen yanlış dini terkinlerle, yanlış din ihracı, bilgisizlik ve cehaletten kaynaklandı. Fakirlikle birlikte cehalete mahkum edilmesinden kaynaklandı. Sadece Türkiye'yi değil bütün dünyayı İslam dünyasını düşünerek hareket etmek gerekiyor."