Anadolu’nun en ücra köyünde değil de, Türkiye’nin üçüncü büyük kenti İzmir’in bir ara sokağında amatörce yapılan eğitim meşalesinin ateşi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi Serdar Han’ın, Beyazay Derneği İzmir Şubesi Başkanı, görme engelli Salih Arıkan’la tanışması ile yakıldı. Engellilere yardımı insani bir görev sayan Han, Arıkan’ın çocuklarına verdiği derslerin ardından diğer görme engelli çocuklar ile görme engelli ailelerin çocuklarının da eğitimde sıkıntılar yaşadığını fark etti. Çalıştığı kendi derslerinin yanında boş zamanlarında onlara da zaman ayırmayı başaran Serdar Han, hemen üniversitedeki arkadaşlarından yardım isteyip gönüllü birer öğretmen olmalarını istedi. Han’ın çağrısını seve seve kabul eden Dokuz Eylül Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerinde eğitim gören öğrenciler, kolları sıvayıp görme engelli her yaştan çocuklar ile görme engelli ailelerin çocukları için bir araya geldi, eğitim çalışması başlattı.

ŞİMDİLİK 3 SAAT

Bir anda çığ gibi büyüyen dayanışma sonucu, yıkılma tehlikesi de bulunan dernek binasında şimdilik cumartesi günleri, 3 saatlik dersler verilmeye başlandı. Gönüllü üniversite öğrencileri, bin bir heyecanla yanlarına oturan görme engelli çocuklara, zorlandıkları hangi ders olursa olsun, ellerinden geldiğince anlatmaya çalıştı.

Görme engelli ailelerin okullarda okuyan çocuklarına da üniversiteliler bire bir ders vermeye başladı.

Üniversitelilerin yapımı 1895’li yıllara dayanan, 4 oda, 1 salon ve 1 bahçeden oluşan, sıvaları da dökülmeye başlayan binada yakılan eğitim meşalesi, hem gönüllü öğretmenlerin hem de görme engelli çocuklar ve görme engelli ailelerin çocuklarının yüreğini ısıtmaya yetti, sıkıntıları bir nebze olsun azalttı. Sandalye üzerinde verilen dersler, samimi ortamda geçerken, aileler de mutfakta bir şeyler hazırlayıp teneffüs aralarında karın doyurma derdine düştü.

"HAYATA HAZIRLIYORUZ"

Üniversite öğrencilerinin hem de görme engelli çocukların azimleriyle gurur duyduklarını belirten Dernek Başkanı Arıkan, şöyle dedi;

"Görme engelli çocuklarımızı, bu derslerle hayata hazırlıyoruz. Derslerine iyi hazırlanmaları, test tekniğini kavrayabilmeleri için, gönüllü üniversite öğrencilerimizle böyle bir eğitim çalışması başlattık. Bire bir eğitimle daha çok ilerleme kaydediyorlar. Şu an için ilgi çok güzel daha da artabilir. Bizler, körler okullarında çok zor şartlarda dersler gördük. Yaşadığımız sıkıntıları, bizim çocuklarımızın çekmesini istemiyoruz. Eğitimin yanında sosyal hayata katılımları için de bu faaliyeti gerçekleştiriyoruz. Tek sıkıntımız; bir sınıfımızın bulunmaması ve binamızın çok eski olması. Yıkılma tehlikesi var. Yıkılana kadar burada olacağız. Fiziki koşullarımızı düzeltebilirsek daha bir çok projeyi de hayata geçirebiliriz."

"BİZ KIVILCIMIZ"

Gönüllü üniversite öğrencilerinin önderi Serdar Han ise önce küçük dersler vermeye başladıklarını, ailelerinin çektiği sıkıntıları çocukların da çekmemesini istemediklerini söyledi. Han, şöyle devam etti:

"Biz de Anadolu’dan geldik ve birçok sıkıntı çektik. Görmüyorlar ama görmezden de gelinemezlerdi. Onları anlayarak kendilerini kurtarabilecek eğitimleri vermek istedik. Onları sınıfları ayırdık. Bizden yaşça küçükler dışında bizden büyüklere de elimizden geldiğince dersler veriyoruz. Arkadaşlarım, bu gönüllülük ortamından çok memnun. Amatör olarak bu çalışmayı yapıyoruz. Ancak, daha kurumsal hale gelebilirsek, sınıfımız olursa, dar mekanımız genişlerse; anlatma, hem de anlama potansiyellerimiz artacak. Verim de yükselecek. Biz bir kıvılcımız. Bu ortamı amatörden kurtarabilirsek, bizden sonrakiler de bu eğitimlere devam edebilirler."

Çocuklara ders verenlerden, kendisi de görme engelli olan, atama bekleyen Türkçe öğretmeni Murat Öner de verdikleri eğitime, kaynaşma, dayanışma ve sosyal faaliyetleri arttırma ortamını yarattıklarını söyledi. Murat Öner, "Onların derslerdeki sıkıntılarını çözüyoruz. Bire bir eğitim, görme engelliler için çok önemli. Sınıfta kaçırılan bilgileri burada irdeliyoruz. Daha köklü, daha ayrıntılı dersler, çok faydalı oluyor. Benim için de öğretmenlik öncesi iyi bir tecrübe" diye konuştu.

KIŞ TEHLİKESİ

Öğrencilere bina bahçesinde ders veren hukuk öğrencisi Sıdıka Erden ise, önümüzdeki günlerde ağırlaşacak kış koşullarının kendilerini tedirgin ettiğini söyledi. Erden, arkadaşlarının teklifi ile heyecanlandığını ardından ilgilendiğini belirterek şöyle dedi:

"Elimden geldiğince onlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Özellikle Matematik derslerine ihtiyaçları çok. Mekan da çok yeterli değil ama derslerimiz zevkli. Önümüzdeki günlerde kış daha da sert kendini gösterecek. Öğrencileri, şimdilik ikili, üçlü ayırdık ancak havalar soğuyunca uygun bir odada bir araya geleceğiz. O daha da zor olacak hem yer darlığı hem de gürültü, verimimizi düşürecek. Daha geniş, uygun bir yer bulmamız şart."

"ÖĞRETMENLERİMİZİNDE ÖĞRENCİ OLMASI ÇOK GÜZEL"

Derslerini dinlerken ailelerinin de uzaktan izlediği, ısınamamaları nedeniyle montlarını bile çıkarmayan öğrencilerden Berkay Metin, "Okuldaki gerçek öğretmenlerden farkları; onların da öğrenci olmaları. Bizim için böyle çok daha iyi oluyor. Zorlandığımız konularda yardımcı oluyorlar. Sonu ders çalışmak ise her sıkıntıya varız, her şeye katlanırız" dedi. Yusuf Can Eroğlu da, bulundukları ortamda ders işlemenin çok güzel olduğunu, kendilerine vakit ayrıldıkça kendilerini daha iyi hissettiklerini anlatırken, Bekir Sıddık Aydoğdu ise, "Burada daha iyi çalışabiliyoruz. Çok memnunuz. Bizim için burası yeni bir ortam, yeni bir hayat oldu. Ancak keşke daha sıcak bir ortam olsa. Yağmur yağdığında burada çalışılmaz. Hasta olacağız. Derslerimiz de aksayacak” diye konuştu.