İl Özel İdare Kültür Sitesi Salonu'nda düzenlenen, 'Azerbaycan Hocalı Katliamının 20'nci Yıldönümü' konulu panel öncesi söz alan Giresun Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof.Dr. Aygün Attar, günü Azerbaycan ve Türkiye arasında  ortak acının, ortak kederin ve ortak tarihin ağıtlarla süslenmesi gereken acılı bir gün olarak değerlendirdi ve “Merak etme gardaş, yalnız değilsin. Haykırışın seda bulacak. Yeminin yerde kalmayacak. Haksız bir şekilde, etnik ve dini kimliği nedeniyle masum insanlara karşı uygulanan Hocalı Soykırımı hak ettiği şekilde dünyada karşılığını bulacak” dedi.

HAKSIZLIĞA SESSİZ KALMAYIZ

Prof.Dr. Attar, Türklerin savaşa savaşla katliama katliamla karşılık veren bir millet olmadığını vurgulayarak şunları söyledi: “Asaletimiz, medeniyetimiz ve engin hoşgörümüz zaten buna müsait değil. Ama haksızlığı da sessiz kalmayız. Peygamberimiz, ‘Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır’ demiştir. O nedenle haksızlığa tepki göstermemiz gerekiyor. Tepkimizi de bilimsel şekilde dile getirmeliyiz. Merak etmeyiniz, Türk tarihi kesinlikle sizi unutmuş değil. Tepkimizi AB’ye, Fransa’ya, AİHM’e itirazımızı bildirmemiz gerekiyor.”

HOCALI'DA TARİHİN EN ZALİMCE VAHŞETİ YAŞANMIŞTIR

Azerbaycan'ın Türkiye Büyükelçisi Faik Bagırov da yaptığı konuşmada, “Hocalı’da yaşanan gerçeklerin dünyaya anlatılması için atılan her bir adım, tüm insanlık adına yapılan önemli hizmetlerden sayılmalıdır” dedi. Azerbaycan halkının tarihinde büyük facialar yaşadığını, ancak kendileri için en derin, en dehşetli yaranın Hocalı katliamı olduğunu ifade eden Bagırov, “26 Şubat 1992’de, modern dünyanı gözü önünde Ermeni silahlı birlikleri tarafından Azerbaycan'a karşı, uluslararası hukuk bakımından bütün insanlığa karşı işlenmiş cinayetler kapsamına dahil edilebilecek bir katliam gerçekleştirilmiştir” diye konuştu.

613 KİŞİ KATLEDİLDİ

Bagırov, Ermeniler tarafından silahsız insanlara karşı yapılan saldırılar neticesinde 63 çocuk, 106 kadın ve 70’ i yaşlı insan olmak üzere 613 kişinin katledildiğini, 25 çocuğun anne babasını kaybettiğini ve bin 275 kişinin esir alınarak bunlardan 155’inin durumunun asla öğrenilemediğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Hocalı katliamında Ermeniler sadece Azerbaycan’ın topraklarına göz dikip arazilerini gasp etmemiş, bunun yanı sıra halka karşı soykırım uygulamak için vahşi bir yola düşmüşlerdir. Hocalı hadiselerinde bu açıkça görülmüştür. Hocalı soykırımı, Ermenilerin Türklere karşı tecavüzü, vahşeti, insana karşı en rezil usullerle istifade etmesi nedeniyle insanlık tarihine kara harflerle yazılmıştır. O gece hayatını kaybeden vatandaşlarımız, yeni Azerbaycan devletinin üstünlüğü yolunda şehit olmuşlardır.”

Giresun Valisi Dursun Ali Şahin ise Türkiye’nin, Azerilerin Hocalı’da karşı karşıya kaldıkları vahşetin acısını her zaman kalbinin en derinlerinde hissetmesi gerektiğini kaydetti.

EN BÜYÜK SORUMLU RUSYA

Daha sonra panele geçildi ve ilk konuşmayı Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç.Dr. Mustafa Budak yaptı. Doç.Dr. Budak, “Hocalı tam bir katliamdır. Sözün bittiği yerdir. Hocalı’da bir katliamın olduğunu İnsan Hakları Savunma Merkezi, İnsan Hakları İzleme Örgütü, The New York Times gibi dünyanın önde gelen sivil toplum örgütleri ve basın kuruluşları, 1992 yılından itibaren bir katliam olduğunu ifade etmişlerdi. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin 30 üyesi bir bildiri yayımlayarak, meclisin bunun katliamdan öte bir soykırım olduğunu anlatan bildiriyi kabul etmesini istedi. Meksika ve Pakistan’ın da aralarında bulunduğu 51 parlamenterden oluşan İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamentolar Birliği de Hocalı’da yaşananları soykırım olarak tanıdı” dedi ve konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Avrupa kendine geldiğinde hep olumlu değerlendirmelerde bulunmakta, ama iş Müslüman ve Türk’e geldiğinde dilleri konuşmaz, kulakları duymaz hale gelir. Bu olayda da konuşmaz, duymaz oldular. Hocalı soykırımı uluslararası bir çok anlaşmaya da aykırıdır. Cenevre Sözleşmesi, İnsan Hakları Beyannamesi, Sivil ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Kadın ve Çocukların korunması Beyannamesi, BM Soykırım Suçlarının Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin sözleşme. Bütün bu uluslararası antlaşmalar da Hocalı soykırımını bir soykırım olarak nitelemektedir.”

Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Budak, Kafkasya tarihinde yaşanan olayların, Kafkasya’yı Müslümanlardan ve Türklerden arındırma siyasetinin son ve acı halkası olduğunu kaydetti ve "Kafkaslardan Müslüman ve Türkleri arındırma siyasetinin baş mimarı Rusya’dır. Kafkasya’nın Müslümanlardan ve Türklerden arındırılması siyasetinin baş müsebbibi, en büyük sorumlusu tıpkı Hocalı’da yaşananlar olduğu gibi Rusya’dır. Zamanın Çarlık Rusyasıydı. Sovyet Rusya, yıkılma sürecinde.  Rusya Federasyonu bütün bu olayların müsebbibidir. Hocalı katliamı ve daha geniş çerçevede Karabağ sorunun çözümlenemeyişinin baş sorumlusu da Rusya’dır. Rusya’nın istemediği hiçbir çözüm kabul edilemez ve uygulanamaz. Her şeye rağmen Ermenistan’ın varlığı, zaman zaman İran, Karabağ sorunu, 1 milyon insanın topraklarından uzakta yaşamaya, hatta bir neslin doğmasına neden olmaktadır. Ama dünyanın umurunda değil. Özellikle Rusya faktörünün bu sorunun oluşumunda ve çözümünde baş aktör olarak bilinmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu gerçeği sadece Türkiye devlet olarak değil Azerbaycan’ın da milletiyle bu gerçeğin farkına vararak ona göre hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum” diyerek sözlerini noktaladı.

SARKİSYAN BAŞSORUMLU

Türk Tarih Kurumu Ermeni Masası Başkanı Prof.Dr. Kemal Çiçek de panelde konuştu. Prof.Dr. Çicek, "1915 sözde Ermeni soykırımı, Ermeniler için ne anlam ifade ediyorsa, Hocalı'da yaşananlar da bizim için o olmalıdır. Hocalı’da yaşananlar soykırımın ta kendisidir.  Karabağ’dan geldiler, Ermenistan Meclisini bastılar, 6 milletvekilini öldürdüler ve iktidarı bu şekilde ele geçirdiler. Bugün Ermenistan’ı maalesef bu çeteler yönetiyor. Sarkisyan, Hocalı katliamının baş sorumlularındandır. Ermenistan’la ilişkilerimizi düzeltelim, yüzleşelim, sınırları açalım diyenler karşımızda bir devlet başkanı değil bir katilin olduğunu unutmamalı” dedi.

Paneli yöneten Attar da, kapanış öncesi yaptığı konuşmada da, Hocalı’da yaşananları sözün bittiği yer olarak nitelendirdi ve "Hocalı’da yaşananlar, eşi benzeri olmayan bir vahşet, kin ve nefrettir. Hocalı’da yaşanan görüntüler bizim 1905, 1907, 1915, 1918 ve 1923 yıllarında Türk coğrafyasında yaşanmış görüntülerdir. Doğu Anadolu'da, Güneydoğu Anadolu'da, İranla sınırımızda, Türkiye'nin içinde ve dışında, İran Türklerinin yaşadığı yerlerde gerçekleştirilen katliamların bire bir aynısıdır. Dünya değişse de, insanlar ne kadar modern olduklarını iddia etseler de, beyinlerinde düşmanlık, husumet, hınç olduğu sürece bu tip insanlık dışı görüntüler oluşacaktır. Hocalı'da yaşananları izledikten sonra, 'Hepimiz Ermeni'yiz , hepimiz Hrant'ız' diyenler ve Ermenilerin yapmış olduğu katliama hakkaniyet kazandırmak isteyenlere atıfta bulunarak söylemek istiyorum. Bu görüntüleri seyrettikten sonra kendilerine sormak istiyorum; Siz kimsiniz? Hepiniz hala Ermeni, hepiniz hala Hrant mısınız?" diye konuştu.



HK-(TM/-AAA)