Diyarbakır'ın merkez Sur İlçesi İçkale Mevkii'nde bulunan, 1990'lı yıllarda Jandarma Merkez Komutanlığı, Diyarbakır Cezaevi ve Adliye binasının bulunduğu alanda başlatılan restorasyon çalışması sırasında 12 Ocak günü insanlara ait kafatası ve kemikler çıktı. Bunun üzerine konuya Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı el attı. Savcılığın gözetiminde sürdürülen kazılarda, bugüne kadar 38 kişiye ait kafatası ve kemikler bulundu. Aralarında KESK, Türk Tabipler Birliği, TMMOB, ÇHD, İHD ve Adli Tıp Uzmanları Derneği temsilcilerinin bulunduğu heyet, bugün kazıların yapıldığı alanda inceleme yapmak istedi. Ancak, bölgenin güvenliğini sağlayan polis ekipleri, başsavcılıktan kendilerine bu konuda bilgi gelmediği için heyetin kazı alanına girmesine izin vermedi.

"VAHŞETE TANIKLIK ETMEK ÜZERE BURADAYIZ"

Kazı alanına giremeyen heyet üyeleri, bunun üzerine İçkale girişinde basın açıklaması yaptı.Türk Tabipler Birliği 2'nci Başkanı Prof.Dr.Özdemir Aktan, bir kez daha vahşete tanıklık etmek üzere burada olduklarını, aldıkları bilgilere göre şu ana kadar 35 ayrı kişiye ait kafatası ve kemiklere ulaşıldığımı söyledi. Bu kemiklerin kimlere ait olduğunu öğrenmenin toplumun hakkı olduğunu belirten Prof.Dr. Aktan, şöyle devam etti:

"Bu toplum, bu acının hesabını sormalı ve hepimiz bu acı ile yüzleşmeliyiz. Bu yüzleşmeyi mutlaka devlet yapmalı ve bu ayıbı sahiplenmelidir. Kazıların durması veya yavaşlaması, bunun da diğer olaylar gibi örtbas edileceği kaygısı uyandırıyor. Bu hikaye net bir ortaya çıkana kadar bu işin takipçisi olacağız."

"MİNNESOTA PROTOKOLÜ UYGULANMALI"

Adli Tıp Kurumu Uzmanları Derneği Başkanı Prof.Dr.Ümit Biçer ise, Türkiye'nin geçmişindeki acılarla yüzleşmek ve bu acıları ortadan kaldırmak için sahip olunan şansın iyi değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Prof.Dr. Biçer, şöyle konuştu:

"Türkiye'de toplu mezarlar yıllarca konuşuluyor. O kemiklerin, hala acıları olan ailelere ait olduğuyla ilgili bir gerçek var. Adli Tıp Uzmanları Derneği olarak bu konunun dünyadaki örnekleri gibi, Türkiye'nin de taraf olduğu Minnesota Otopsi Protokolü'ne uygun yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'de bugüne kadar toplu mezarlarda kepçelerin kullanıldığı, mezarların tarumar edildiği kulağımıza geliyor. Arkamızdaki mezarlarla ilgili alınan gizlilik kararı nedeniyle çalışmaların nasıl yapıldığını bilmiyoruz. Bu incelemelerde mutlaka bağımsız uzmanların yer alması gerektiğinin altını çiziyoruz. Biz de burada inceleme yapmak istedik. Ancak başsavcılıktan izin almamız istendi. Buradaki kanıtların kepçelerle yok edilebileceğini söylüyoruz. Yapılacak tek işlem, uzmanlarca bağımsız heyetler gözetiminde yürütülmesi."

Heyet üyeleri, basın açıklaması ardından kazı alanında inceleme yapmak için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuru yapmak üzere bölgeden ayrıldı.

MİNNESOTA OTOPSİ PROTOKOLÜ NEDİR?

Minnesota protokolü, "Yasadışı Yargısız Infazlarla İlgili BM Otopsi Protokolü" olarak biliniyor. ABD'nin Minnesota eyaletinde 1990 yılında kaçak göçmen işçilere yönelik ölümle sonuçlanan yargısız infazlar nedeniyle hazırlanmış ve Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilerek uluslararası bir belge haline gelmişti. İnsan hakları ihlallerinde ölüm olgularının, ayrıntılı biçimde incelenmesini sağlayan yöntem ve otopsi kurallarını içeren protokolü, Türkiye de taraf olarak kabul ediyor. Minnesota Otopsi Protokolü, Birleşmiş Milletler tarafından onaylanıp üye ülkeler tarafından kullanılabilecek işkence izlerinin saptanması için bir işkence muayene protokolü olarak hayata geçti. Birleşmiş Milletler'in ölenlerde işkence muayene usullerini ve standartlarını belirleyen Minnesota Otopsi Protokolü'nün (The Manual on the Effective Prevention and lnvestigation of Extralegal, Arbitrary and Summary Executions) kabulü, işkence olgularının uygun olmayan otopsilerle gizlenmesinin önüne geçmekte önemli rol oynadığı kabul ediliyor.



FB,BB(GG/İD)