Diyarbakır'da Dicle Üniversitesi'ne ait personel servis aracı Fiskaya Köprüsü üzerinde dün gece yüzleri maskeli bir grubun saldırısına uğradı. Saldırganlar, servis aracını taş yağmuruna tuttuktan sonra durdurup, içinde bulunan personeli indirdi. Önce yanlarında getirdikleri molotofları atan saldırganlar, daha sonra sloganlar eşliğinde benzin dökerek otobüsü ateye verdi.

Alev alev yanan otobüsü haber verilen itfaiye ekipleri söndürürken, araç kullanılamaz hale geldi. Polis, saldırganları yakalamak için başlattığı geniş çaplı soruşturmayı sürdürüyor.

Dicle Üniversitesi Genel Sekreteri, Sosyal Araştırma Merkezi Başkanı Prof. Dr. Sabri Eyigün, üniversite araçlarına yönelik daha önce de birçok kez saldırı yapıldığını, dün gece de personel servisinin saldırıya uğradığını söyledi. Saldırının Fiskaya Köprüsü üzerinden Dicle Üniversitesi istikametinde saldırının gerçekleştiğini belirten Eyigün, bu yolu genellikle personelin yanı sıra, özellikle hasta ve hasta yakınlarının kullandığını ifade etti. Dicle Üniversitesi Hastanelerine genellikle acil hastaların geldiğini belirten Prof.Dr. Eyigün, şöyle dedi:

SALDIRGANLAR AYRIM YAPMIYOR

"Acil olamayanlar şehirdeki özel hastanelere gidiyorlar. Özel hastanelerin kabul etmediği, acil olan, hasta sahiplerinin zaten son derece tedirgin olduğu kişiler bu hastaneye geliyorlar. Fiskaya sadece hastaneye geliş yolu ve bizzat benim de şahit olduğum şiddet olayları ile karşılaşıyoruz. Hasta araçları taşlanıyor, otobüsler taşlanıyor, vatandaşların araçları, resmi araçlar taşlanıyor. Bana gelen hasta yakını ve personel şikayetlerinde gördüğümüz şu, orada hiçbir şekilde ayrım yapılmıyor. Orada bilinçli bir düşünce, fikir, ideoloji adına bir eylem adına sonucu hesaplanarak, sonucu düşünülerek bir eylem yapılmıyor. Orada bizim sosyolojide anomi dediğimiz, kuralsızlık dediğimiz şehirlerde özellikle göç alan, gecekondu semtleri gibi yerlerde görülen şiddet eylemidir.

İDEOLOJİYLE İLGİSİ YOK

Diyarbakır'da bunun boyutu biraz farklıdır. Yine sosyolojide bir kural vardır. Toplumsal eylemlerin yaygınlaştığı, siyasal kutuplaşmanın arttığı dönemlerde içinde kriminal eylemler olan, bazı kişilik sorunları olan, sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal etkenlerden de kaynaklanan bazı sorunlar yaşayan, şiddetin beslediği kültürden gelen kişilerde mutlaka çatışan tarafların birisinde yer alırlar. Onlar için fark etmez, A grubu, B grubu, onlar için önemli olan kriminal eylemin duygularını tatmin etmek. O eylemlerde kişiliklerini bulmaktır. Bu gün o eylemciler polise taş atar, yarın bakarsınız ki polisle birlikte başka bir gruba taş atıyor. Onlar için önemli olan taraf değildir kendi o kriminal eylemlerini tatmin ederek kişilerini bulmaktır. Ancak şöyle bir sorun var toplum şiddeti meşru görürse, bu şiddete karşı gelmezse ve bunu bir çözüm aracı olarak görürse, bu onların beyninde şiddeti iyice meşrulaştırıyor ve normalleştiriyor. Bu kez bir ideoloji adına yaptığını zannediyor o havayı ve etkiyi veriyor. O etkiyi verdiği için de korku imparatorluğu oluşturuyor. Orada üç beş kişi kendi adına bunu yapsa çok daha farklı görülebilir. Ama arkasında başka güçler var imajını veriyor. Verdiği, içinde daha etkili oluyor. Türkiye batı kamuoyuna da onların yaptığı her eylem bir grup, parti ve ideolojiye mal oluyor. Bunu bizzat kendim yaşadığım için söylüyorum bu çocukların, bu tarz ideolojiyle hiç bir alakası yok."

SAĞDUYUSUNA GÜVENDİĞİM BAYDEMİR ÇIKIP AİLELERE SESLENSİN

Prof.Dr. Eyigün, yaşanan şiddet olaylarına karşı çıkılmadığını belirterek Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir'e de çağrıda bulunup, şöyle dedi:

"Bizdeki sıkıntı şu sivil toplum kuruluşlarının ciddi biçimde buna karşı çıkmaması, burada parti ayırımı yapmıyorum. Diyarbakır'da hayatı zehire çeviren bir durum söz konusu, Diyarbakırlıyı da hastayı da, esnafı da, şoförünü de, öğretim görevlisini de, memurunu da hayatını azaba çeviren bir bölge söz konusu. Diyarbakır aslında samimiyetimle söylüyorum bir çok şehirden daha güvenilir bir kent, ancak belli bölgelerde Fiskaya gibi yerlerde bir çete oluşmuş, bu çete gücünü bir yere dayamış gibi gösteriyor ve inanılmaz eylemlere sebebiyet veriyor. Bu olaylar başta bölge insanını ciddi bir şekilde rahatsız ediyor. Aracı yakılan kişi gariban bir Diyarbakırlı şirket sahibi, bu hastaneye memur taşıyor. İçerisinde 20 kişi vardı. Düşünebiliyor musunuz bunlar kimin için geliyor buraya? Hastalara yardım etmeye geliyorlar. Bunu yapan Diyarbakırlı adına, Diyarbakır adına yapsa bölge insanı adına yapsa onlar zarar verir mi. Burada mağdur olan Diyarbakırlı esnaf, güvenlik elmanı, memur, işçi ve bölge insanıdır. Onun için biz mağdur oluyoruz ve daha çok bizim buna sahip çıkmaması lazım. Ben buradan Diyarbakır'daki bütün sivil toplum kuruluşlarına, siyasi partilere çağrıda bulunmak istiyorum. Gelin hep beraber herkese düşen görevi birlik olarak yapalım. Bu toplumdaki çetelerin, gençlerin, çocukların şiddet eylemlerine karşı çıkalım. Bu onlara yaptığımız en büyük haksızlıktır. Bizim onlara karşı görevlerimiz var. Bugün çocuğumuz şiddet eylemlerine karışmasına izin verirsek ileride onun mafyalaşmasının önüne geçemeyiz. O şiddetle kazanmaya yönelecektir. Ben buradan başta Diyarbakır Valisi olmak üzere sağduyusuna güvendiğim Büyükşehir Belediye Başkanımızın çıkıp bu gençlere ve ailelere seslenmesini istiyorum. Yani üniversitenin ve herkesin bu görevi yapmasını itiyorum. Bu o çocuklara ve bölge insanına hepimizin vebalidir. Bize personelimizden sürekli şikayet geliyor. Hocam biz Fiskaya yolunu kullanmayacağız diye. Ama hastalar için bu söz konusu olamaz çünkü hasta için 1 dakika çok önemlidir."

Eyigün, bundan sonra üniversitesi personelinin özellikle akşam saatlerinde Fiskaya güzergahını kullanmayacağını söyledi.