Antalya'da 4 Ekim akşamı ihbar üzerine kontrol için gittikleri otomobilden Çağrı Danışman'ın ruhsatsız av tüfeğiyle açtığı ateş sonucu Yunus Timi'nde görevli polis memuru 30 yaşındaki Mehmet Çolak şehit oldu, yanındaki meslektaşı polis memuru Fatih Dinç ise yara almadan kurtuldu. İddiaya göre, şehit ettiği polis Mehmet Çolak'ın tabancasını da alıp otomobille kaçan Danışman, 3 kilometre ilerideki Cezaevi Kavşağı'nda karşılaştığı barikatta polis memurları 34 yaşındaki Abdullah Bülbül ve 45 yaşındaki Mustafa Kılınç'ı da şehit ettikten sonra, ormanlık alana yaya kaçarak izini kaybettirdi. İlk saldırıdan yaklaşık 2.5 saat sonra polislerle çatışmaya giren Çağrı Danışman, yaralı olarak yakalandı. Şizofreni tedavisi gören Danışman, yaralı olarak Atatürk Devlet Hastanesi'ne götürülürken yolda yaşamını yitirdi.

Çağrı Danışman'ın TEDAŞ'tan emekli babası Cemil Danışman, sağ olarak yakalanan oğlunun, raporundan dolayı serbest kalma ihtimali nedeniyle infaz edildiğini iddia etti. Oğlunun şizofren raporu olmasına rağmen bir karıncayı bile incitmeyecek yapıda olduğunu, bugüne kadar hiçbir suç kaydının olmadığını söyleyen Cemil Danışman, "Tüfeğini yalnızca bir yılana doğrulttuğunu biliyorum. Onun dışında kaldığı yer itibarıyla güvenlik amacıyla bulundururdu. Onun kaldığı yerde bir gün kalınca bunu anladım" dedi.

Olay günü jandarma görevlilerinin eve gelerek oğlunun fotoğrafını istediğini söyleyen Cemil Danışman, "Jandarmaya fotoğrafı verdim ve şizofren olduğunu söyledim. Keşke bunu söylemeseydim. Ceza almayacağını bildikleri için sağ olarak ele geçirdikleri oğlumu katlettiler. Onlarca kişinin gözü önünde resmen infaz edildi" diye konuştu.

'PROFESYONEL DAVRANILMADI'

Çağrı Danışman'ın davasını kabul eden Avukat Münip Ermiş ise olayın 3 aşamada değerlendirildiğini, TRT Caddesi'nde başlayan ardından Cezaevi Kavşağı'nda ikinci kez çatışmanın yaşandığı ve son olarak Danışman'ın öldürüldüğü yerde meydana gelen son çatışmada olayın gayet açık olduğunu söyledi. Çağrı Danışman'ın TRT Caddesi'nde çatışma başlamadan önce polis ile hiçbir sürtüşmesinin olmadığını söyleyen Ermiş, şunları kaydetti:

"Çağrı burada sakinleştirilebilecekken üzerine gelindiği için uzaklaşmak istedi. Ayağından vurulunca dönüp karşılık vermiş. Bu, raporlarda açıkça gözüküyor. Ardından ateş ettiği polis memurunun silahını aracına alarak evine gitmek istemiş. Şizofren olduğu bilinen ve böyle bir olayın ardından evine gidecek bilinçte olan bir kişinin ikinci kez çatışmaya girmesi tamamen polisin hatasıdır. Cezaevi Kavşağı'nda 'dur' ihtarı çeken polislerin ikazına uymayan Çağrı Danışman, üzerine ateş açılınca, ilk olayda aldığı tabanca ile karşılık vermiştir. Daha sonra da evine gitmek istemiştir. Olaylar öncesinde polis, Çağrı Danışman'ın evini biliyordu. Biraz profesyonel davranılsaydı ne polisler şehit olacaktı ne de Çağrı öldürülecekti."

'MERMİ KOVANLARI HER ŞEYİ ANLATIYOR'

Avukat Münip Ermiş, dosyadaki en önemli delilin mermi kovanları olduğunu söyleyerek "Tüm ifadeler ve polis tutanaklarında Çağrı Danışman'ın kendilerine silahla 2-3 kez ateş ettiği, bunun üzerine kendilerinin de karşılık vermek zorunda kalındığı ifade ediliyor. Oysa Antalya Kriminal Polis Laboratuvarı tarafından düzenlenen rapora göre, olay yerinden alınan 13 mermi kovanının tümü operasyona katılan polislere ait silahlardan atılıyor. Bu rapora göre Çağrı Danışman ele geçirilirken kesinlikle silah kullanmamış" diye konuştu.

Tüm belgelerin ışığında şizofren olduğu bilinen bir kişinin ceza almayacağı için öldürüldüğünü ileri süren Münip Ermiş, olayın üzerinin örtülmemesi ve ölen 4 kişinin ailelerinin de aydınlatılması için savcılığa dilekçe verdiklerini, kamuoyunun o gece olanları gizli saklı hiçbir şey kalmayacak şekilde öğrenmesi gerektiğini söyledi.



ÖE(SU/CK)