ONLAR BİZİM CANLARIMIZDI


Tören sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Arınç, Madımak Oteli davasında verilen zamanaşımı kararını değerlendirdi. Arınç, Sivas'ta yaşanan oayın üzerinden 20 yıla aşkın bir zamanın geçtiğini hatırlatarak, "Yakın siyasi tarihimizde her zaman üzüntüyle hatırladığımız, pek çok insanımızın canına mal olmuş bir feci olayı ve o olayla ilgili mahkemenin dün verdiği kararı tekrar üzüntümüzü arttıracak biçimde öğrenmiş olduk. Biliyorsunuz, bu olaylarla ilgili geçmişte yargılamalar yapıldı. Mahkum eilenler oldu, hatta ceza süresini bitirip, çıkanlar da oldu. Daha sonra yakalanıp, davaları görülenler oldu. Bir kısmı yakalanamadı. Bu olayla ilgili olarak da dün mahkeme zamanaşımı süresinin dolduğuna hükmetti ve davanın düşürülmesine karar verdi. Bir bina yakılarak, insanımızın hayatına son verildi. Onlar bizim canlarımızdı, insanımızdı. Gönlümüz isterdi ki, o olayın bütün failleri yargılanabilsinler, layık oldukları cezalara çarptırılsınlar ve bu olayın bütün sonuçları ortaya çıkarılabilsin" dedi.


AİHM SÜRECİ VAR


Arınç, Ceza Hukuku'ndaki bir takım hükümler nedeniyle 5 kişi hakkında davanın düşürülmesine karar verildiğini söyleyerek, "2005 yılında Ceza Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle insana, insanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımını düzenleyen hüküm burada tatbik edilemedi. Çünkü mevcut hükmün sanıklar lehine olduğuna karar verdi mahkeme. Aynı zamanda da bu hükmün kamu görevlileriyle ilgili olduğuna hükmetti. Dolayısıyla yargılanan kişiler, kamu görevlisi olmadığına göre bu zamanaşımı süresi işlemez hükmünün yürümeyeceğine mahkeme karar verdi. Beğenelim, beğenmeyelim ama eleştirelim. Bu kararla ilgili olarak Yargıtay süreci var. Bu süreç henüz tamamlanmadı. Şüphesiz, Türkiye'de süreç tamamlanırsa da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) süreci var. Belki o zamana kadar Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru imkanı da yürürlüğe girecektir. Dolayısıyla o imkanın da kullanılması da mümkün" diye konuştu.


KAMU GÖREVLİLERİ HAKKINDA BİR SORUŞTURMA BAŞLATILABİLİR


Kendisinin farklı bir açıdan meseleye baktığını anlatan Arınç, şunları dile getirdi:

"Eğer mahkemenin verdiği karar mevcut sanıkların kamu görevlisi olmaması ile ilgili ise, burada yapılacak bir başka işlem daha var. Dün gazetelerde yayınlandı, eski Sivas Milletvekili ve o zaman iktidar ortağı olan Sosyal Demokrat Halkçı Parti'de görev sahibi olan, geçtiğimiz yıllarda da sanıyorum, Eşitlik ve Demokrasi Partisi ismiyle yeni bir parti kuran Ziya Halis'in açıklamalarına dikkat etmek lazım. Ziya Halis olaylar sırasında başta vali olmak üzere dönemin İçişleri Bakanının, Başbakanının, Başbakan Yardımcısının olayda ihmali olduğu kanaatinde. Daha önce '28 Şubat' belgeselinde Sayın Mehmet Ali Birand'a bu konuya ışık tutan bazı açıklamalar yapmıştı. Ben de biliyorum ki, ne zaman Madımak olayı konuşulsa, dönemin valisi ile Ankara'daki bürokratların olaya kayıtsız kaldıkları, Sivas'ta mevcut askeri olayları yatıştırmak üzere devreye sokmadıkları, olaya basit bir olay gözüyle baktıkları ve göz göre göre insanların otelde mahsur kalarak yakılmasına sebebiyet verdikleri yolunda ciddi iddialar var. Madem ki, mahkeme 'Kamu görevlisi olsaydı yargılamaya devam ederdik' diyor, belki yıllar sonra olacak ama olayın bu boyutunun yeni bir sayfasını açması da mümkün. O da şudur, bu katliam gibi feci olayda kusuru bulunan veya kusurlu oldukları düşünülen kamu görevlileri hakkında bir soruşturma başlatılıp, bunlarla ilgili bir yargılama yapılabilir. Dönemin valisinden, içişleri bakanından, hükümetten, sorumlu kişilerden ve olay sırasında görüşmeler yapıldığı iddia edilen kişilerden, olaya kayıtsız kalanlardan, bu olayın sonuçlanmasında şu veya bu şekilde katkısı bulunanlardan, kimlerse, o kişiler hakkında soruşturma yapılarak asli fail olmasalar bile olaya dolaylı olarak sebebiyet verdiği iddia edilen kişilerin yargılanması da bence bu yargılamadan daha önemlidir. Savcılarımızın bu iddia üzerine bir soruşturma yapmasında ben şahsen fayda görüyorum. Bu olayda hayatını kaybedenlere tekrar Allah'tan rahmet diliyorum. Bu karar sebebiyle yargı siteminde bir arıza olduğu düşünülüyorsa, Yargıtay'ın incelemesini müteakip bu konuda yeni bir yasal düzenleme yapılmasının da faydalı olacağına inanıyorum."


İNSAN HAYATI BU KADAR UCUZ GÖRÜLMEMELİ


Arınç, Esenyurt'ta bir inşaat şantiyesinde çıkan yangında 11 kişinin hayatını kaybetmesine ilişkin de "Dün sayın Başbakanımız da grup toplantısında ifade ettiler. Trilyonluk yatırımların yapıldığı, milyarlık harcamaların yapıldığı bir işyeri inşaatında insan hayatı bu kadar ucuz görülmemeli. İnsan hayatı her şeyden daha değerli. İşçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda her firma, üzerine düşeni mutlaka yerine getirmek zorunda. Eğer yanıcı maddelerden basit çadırlarda insanlar barınmaya muhtaç edilmişse, bu bir insanlık suçudur. Dolayısıyla en azından bu olay sebebiyle iş güvenliği konusunda, işverenlerin insan hayatına verdikleri değerler konusunda, işçilerimizin çok basit koşullar altında hayatlarını sürdürmeleri konusundaki tüm eksiklikler gözden geçirilmeli ve bu konuyla ilgili mevcut yasalardaki imkanlar işletilmeli, eksik geliyorsa da ne gerekiyorsa yapılmalı. Bence 236 milyon dolarlık olduğu iddia edilen inşaatın 10 tanesini bir araya getirip, 100 tanesiyle çarpsanız, orada vefat eden bir yurttaşımızdan daha kıymetli değil. Bu kardeşlerimize de Allah'tan rahmet diliyorum" diye konuştu.


CIA, BÜTÜN DÜNYADA DİKKATLE İZLENEN BİR İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, CIA Başkanı ile görüşmesi hatırlatılıp, Başbakan'ın görev açısından CIA Başkanı ile denk konumda olmamasını nasıl değerlendirdiği sorulunca Arınç, "Diplomatik kuralların veya protokol kurallarının nasıl ölçüldüğünü bilemem. Ama CIA, sadece ABD için değil, bütün dünyada dikkatle izlenen bir istihbarat örgütü. Türkiye bölgesel güvenlik açısından ülkemizi ziyaret eden böyle bir kurumun başında olan kişiyle en azından MİT Başkanının görüşmesi kadar, Sayın Başbakanımızın da sormak istediği konular varsa kendilerini kabul etmesinde bence hiçbir sakınca yok" dedi.


MUHALEFET, İÇTÜZÜĞÜN HÜKÜMLERİ GEREĞİ ENGELLEME HAKKINI KULLANABİLİR


Arınç, eğitim sistemindeki 4+4+4 düzenlemesine ilişkin olarak da, "Bu konu çok değerlendirildi. Yeni bir şey söylemek istemiyorum. Umarım 4+4+4 yeni eğitim sistemimizin parlamentodaki görüşmeleri sırasında muhalefet, yasayla ilgili olarak, yasanın daha mükemmel çıkmasıyla ilgili olarak, en azından uygun bulmuyorlarsa içtüzük hükümleri gereğince engelleme haklarını kullanarak, parlamenterlik görevlerini yaparlar. İçtüzüğün içerisinde bağırıp, çağırıp, hakaret etmek yok. Kürsü işgali yok. Önerge verebilirler, konuşabilirler, içtüzüğün izin verdiği ölçüler içerisinde engelleme haklarını kullanabilirler.


Ama bir kilogram ağırlığındaki bant kutusunun birisinin yüzüne fırlatılması, bir başkasının tekmelenmesi, öbürüne karşı dizinden vurulması, boğazına sarılması, havada uçuşan sözlere baktığımız zaman en ağır hakaretlerin yapıldığı bir meclis, Türkiye'de olmamalı. Biz arkadaşlarımızın hangi yasa olursa olsun yasal haklarını kullanma noktasındaki özgürlüklerine olağanüstü bir ilgi ile bakarız. Ama bunların içinde hakaret, dövüş ve birisini ortadan kaldırma teşebbüsü olmamalı" diye konuştu.