MÜSİAD'IN, HANGİ ÇİLELERİ ÇEKTİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYORUM


Başbakan Erdoğan, burada yaptığı konuşmada MÜSİAD'ın kurulduğu günden beri Türkiye'nin demokratikleşmesi, sivilleşmesi, hak ve özgürlüklerin, demokratik standartların ilerletilmesinde her zaman dik, onurlu ve ilkeli bir duruş sergilediğini kaydetti. 75 milyonun hükümeti olduklarını ve fertler arasında ayırım yapmadıklarını vurgulayan Erdoğan, fertler arasında ayırım yapmadıkları gibi sivil toplum örgütleri, dernekler ve vakıflar arasında da asla bir ayrıma gitmediklerini söyledi. Erdoğan, MÜSİAD'ın her zaman milletin yanında olduğunu, milli iradenin ve demokratikleşmenin tarafında yer aldığını kaydederek, "Ben, MÜSİAD'ın bu seviyelere nasıl geldiğini, nasıl ulaştığını çok iyi biliyorum. MÜSİAD'ın, bugünlere gelene kadar, hangi çileleri çektiğini, hangi badireleri atlattığını, hangi engelleri aştığını, yıldırmalara, baskılara nasıl göğüs gerdiğini çok ama çok iyi biliyorum. Statükocular ve sırtını devlete dayayan sermaye çevreleri, Anadolu'nun genç, dinamik, cevval işadamlarını, sadece ve sadece bayi olarak görmek istedi. Ama ne zamanki, Anadolu sermayesi gücünü birleştirdi, Anadolu sermayesi heyecanını, coşkusunu, ideallerini hayata geçirdi, işte o zaman Anadolu'nun aslanlarından, Anadolu'nun kaplanlarından korkmaya başladılar. Ben artık fırın satmayacağım, ben fırın üreteceğim diyen, ben fırın ihraç edeceğim diyen işadamı, hesapları alt üst etti. 'Ben Kayseri'ye, Çorum'a, Konya'ya, Denizli'ye, Gaziantep'e hapsolmayacağım, ben New York'a, Sidney'e, Pekin'e, Bişkek'e, Paris'e, Londra'ya açılacağım' diyen Anadolulu iş adamı, bütün pazarları bozdu. Hiç kimse kusura bakmasın, 28 Şubat, aynı zamanda Anadolu'nun işte bu başarılı iş adamlarına karşı yapılmış bir müdahaledir. 28 Şubat, MÜSİAD'a, MÜSİAD'ın üyelerine karşı, o üyeler gibi nice başarılı iş adamının kolunu kanadını kırmak için yapılmış bir müdahaledir. 'Şu markayı almayacaksınız', 'Şu markayı şuraya sokmayacaksınız', bunlar yaşandı" diye konuştu.


MÜSİAD'IN ÜYE SAYISI GERİLEDİ.


Erdoğan, bugüne kadar, müdahalelerden kimlerin, hangi rantı sağladığını sorarak, "Müdahaleler kimlerin ekmeğine yağ sürmüştür? Müdahaleler, kimlerin önünü kesmiş, kimlerin ocağını söndürmüş, kimlerin kepengini kapatmış, kimleri de palazlandırmıştır? Bütün bunların artık Türkiye'de sorgulanması gerekiyor. MÜSİAD, 28 Şubat'ın hedeflerinden biri olurken, başka birileri neden 28 Şubat'a aleni destek verdi? O malum 5'li çete, 28 Şubat sürecinde nasıl oldu da, hangi gerekçeyle askeri müdahaleye çanak tuttu, askeri müdahalenin parçası haline geldi? Her konuda söz söyleyenler, her konuda siyaseti baskı altına almak isteyenler, nasıl oldu da, 28 Şubat'ta, 27 Nisan'da çıtlarını dahi çıkarmadılar? 1997 yılında, MÜSİAD'ın üye sayısı 2 bin 825 iken 2002 yılında üye sayısı bin 800'e geriledi. Neden? Çünkü cadı avı yaşanıyor. 'Ben MÜSİAD üyesi olursam yandım' diyor ve o nedenle kendileri istifa etti. Cadı avı mağdurları görmek isteyenler, 28 Şubat sürecine baksınlar, MÜSİAD'a baksınlar, MÜSİAD gibi Anadolu'nun, Trakya'nın, kendi yağıyla kavrulan iş adamlarına baksınlar. Bu iş adamları 'Yeşil sermaye', 'İrticacı sermaye' denilerek, etiketlendi ve yaftalandı" dedi.


CADI AVI


O dönemde gazetelerde çarşaf çarşaf firma listelerinin yayınlandığını ve belli ürünlerin belli marketlere girmesi, belli yerlerde satılmasının yasaklandığını kaydeden Erdoğan, "Anadolu'da bunlar yaşanırken, her ne hikmetse, İstanbul'da büyük firmaların yönetimlerinde ekonominin e'sini bilmeyen enteresan isimler, enteresan emekli vatandaşlar görev aldılar. İşte bütün bunlar olurken, bütün bunlar yaşanırken, Anadolu'nun her karışında cadı avı yapılırken, siyasetin merkezi Ankara sustuğu kadar, iş dünyasının merkezi İstanbul da maalesef susmuştur. Bugün eğitim meselesinde statükoyu savunanlar, eğitim meselesinde kaplan kesilenler, bugün demokrasiyi hatırlayanlar, 28 Şubat'ta maalesef suspus olmuş, ellerini ovuşturmuştur. Türkiye'nin bu acı manzarayı, bu acı tabloyu tekrar yaşamaması için, işte bizim cesaretle bunları sorgulamamız gerekiyor. Gençler bunları tekrar yaşamasın diye, çocuklar böyle bir Türkiye'de yaşamasın diye, bizim bu süreçleri çok güçlü şekilde, cesaretle, kararlılıkla sorgulamamız, hakkımızı aramamız, o günlerin de hesabını, hukuk yoluyla sormamız gerekiyor. 'İntikam' ve 'Cadı avı' söylemleriyle konuyu saptıranlara aldırmadan biz 28 Şubat'ı da, 12 Eylül'ü de, 27 Mayıs'ı da sorgulayacak, tarihin bu karanlık dönemlerini inşallah hep birlikte aydınlatacağız. İşte onun için parlamentoda Darbeleri Araştırma Komisyonu'nu hamdolsun kurduk" diye konuştu.


15 GÜN İÇİNDE TAM 3 KEZ ÇARK ETTİ


Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, 28 Şubat'la ilgili yargının ilk tasarrufunda, "intikam" kelimesini telaffuz ettiğini, ardından, kamuoyundan, kendi tabanından gelen tepkiyle çark ettiğini ve "Ben darbelere karşıyım" dediğini belirterek, "Yargının son tasarrufları karşısında, yeniden çark etti, yeniden 'intikam' dedi, 'Cadı avı' dedi. Neden? Çünkü diyeti var, 28 Şubatçılara borcu var, 28 Şubat'ta kendisini SSK koltuğuna yeniden oturtanlara karşı diyet borcu var. 15 yıl önce 28 Şubat'ı yapanlar, bugün en azından yaptıklarının arkasında durmak gibi bir tutarlı duruş içindeler. Ama 28 Şubat'ın bürokratı, bugün de CHP'nin Genel Başkanı olan zat, bırakınız 15 yılı, 15 gün içinde tam 3 kez çark etme becerisini göstermiştir. Biliyorsunuz, televizyon kanallarında, ekranın altından borsa verileri, ekonomik veriler akar ve onlar saniye saniye güncellenir. Böyle giderse, CHP Genel Başkanı'nın o anki duruşunu, tavrını gösteren veri bantları yayınlanmaya başlanacak. CHP Genel Başkanı şu an demokrat, şimdi darbesever, şu anda Ergenekon'un avukatı, şimdi Anayasa Mahkemesi'ne gidiyor, şu saatte başörtüsünü savunuyor, şu saatte katsayı uygulamasının değiştirilmesini destekliyor. Çıkıyor, '28 Şubat müdahalesi, 27 Nisan bildirisi AK Parti'yi güçlendirmiştir, AK Parti'nin işine gelmiştir' diyor. Zulüm karşısında, onurunuzla, şerefinizle dik durursanız, kaybetmezsiniz, kazanırsınız. Onlar, işte bunu hiçbir zaman anlamadı ve anlamayacak" dedi.


BUGÜN YAŞAYAN KUŞAK, ASLINDA BU TARİHİ BÜYÜK ÖLÇÜDE BİLMİYOR


CHP'nin darbeler karşısında dik duramadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"Hiçbir zaman dik durmadılar, müdahaleler karşısında eğildiler, müdahalelere alkış tuttular ve işte onun için de milletim bunlara tek başına iktidar vermedi ve ben inanıyorum milletime hiçbir zaman da vermeyecek. 27 Mayıs'ta bunu anlamadılar, bugün de bunu anlamış değiller. 27 Mayıs'ta nasıl ikircikli bir tutum sergiledilerse, işte bugün de, bir milim sapma göstermeden aynı ikircikli, aynı samimiyetsiz tavrı sergiliyorlar. Çünkü bunların zihniyetleri hiç değişmedi. Gen aynı gen. Dünyada genlerle oynuyorlar, bir de bunların genleri ile oynasalar. Çok şey değişir. Son günlerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin tarihine ilişkin son derece önemli belgeler, Dersim katliamıyla ilgili, Kürt meselesiyle ilgili belgeler açıkladı. Kitapların yasaklanması, camilerin satılması, kapatılması, ahır haline getirilmesiyle ilgili belgeler açıkladı. Biz, CHP'nin tarihini gündem oluşturmak, gündemi başka yerlere çekmek için değil, değişmeyen, bugün de varlığını idame ettiren bir zihniyeti deşifre etmek amacıyla gündeme getiriyoruz. Çünkü bugün yaşayan kuşak, aslında bu tarihi büyük ölçüde bilmiyor. Bunun bilinmesi lazım. 28 Şubat sürecinde, bizim de sizlerin de neler yaşadığını bir biz biliyoruz, bir de Allah biliyor. Eğer bunu yapanlar, bunun mimarları, bunun mühendisleri, bunun kuklaları, piyonları deşifre olmazsa, eğer bunlardan hesap sorulmazsa, aynı felaketi biliniz ki çocuklarımız da yaşayacaktır, torunlarımız da yaşayacaktır. Eğer, 28 Şubat sürecinde, emirle, talimatla yazı yazanlar, psikolojik operasyonlara ruhlarını satanlar deşifre olmazsa, biliniz ki, ilk fırsatta bunlar bu ülkenin aydınlık geleceğini yeniden karartmak isteyecektir. İşte onun için dik durduk, ama dikleşmedik. Ve dik duruyoruz, dik duracağız. Allah'ın izniyle eğilmeyecek, bükülmeyecek, çocuklarımızın yakamıza yapışıp, 'Bize böyle bir Türkiye mi miras bıraktınız?' demesine asla mahal vermeyeceğiz."


SAHTEKAR DİN ADAMLARIYLA İNANÇ MÜHENDİSLİĞİ YAPMAYA ÇALIŞAN BİR ZİHNİYET VAR


Erdoğan, bugün Türkiye'nin hangi kronik meselesine bakılırsa, altında 1940'lı yılların baskıcı rejiminin görüldüğünü ifade ederek, "Kürt meselesinin temelinde tek parti CHP yönetimi vardır. Azınlıklar meselesinin temelinde, tek parti CHP yönetimi vardır. Sivilleşme, özgürleşme, demokratikleşme meselelerinin temelinde tek parti CHP yönetimi vardır. Dine, inanca, inanç özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların altında aynı şekilde bir CHP zihniyeti vardır. Ekonomik meselelerin temelinde de işte o zihniyetin etkisi vardır. Bu zihniyetle hesaplaşılmadığı, bu zihniyetle yüzleşilmediği sürece Türkiye kronik meselelerini çözemez. Bugün hala 27 Mayıs'ın ilerici bir darbe olduğunu savunanlar, hala Dersim katliamını savunanlar, kitap yasaklamalarını meşrulaştırmaya çalışan, camilerin kapatılmasını, satılmasını inkar eden, bu gerçeği sulandırmaya çalışan bir zihniyetin var. Devasa o muhteşem Sultanahmet Camii'ni 6 yıl kapatan zihniyeti biz anlatmayacak mıyız? Her milletin gururlandığı, övündüğü abide eserler vardır. Kaldı ki, bunlar, bizim aynı zamanda dinimizin gereği olan ibadetlerimizi toplum olarak bir arada yerine getirdiğimiz o muhteşem eserler. Tıpkı 1940'larda olduğu gibi, tıpkı 28 Şubat sürecinde olduğu gibi bugün de devşirme, sahte ve sahtekar din adamlarıyla toplum ve inanç mühendisliği yapmaya çalışan bir zihniyet var. Özellikle Güneydoğu'da. Herhalde ne demek istediğimi anladınız. Bugün hala, başörtüsü yasağını savunan, katsayı uygulamasını savunan, kesintisiz eğitime karşı çıkıp bunu Anayasa Mahkemesi'ne götüren, yasakçı, baskıcı, inanç düşmanı bir zihniyet var. Bu zihniyeti deşifre etmek, bizim boynumuzun borcudur. Bu zihniyeti milletimize, genç nesillere her fırsatta hatırlatmak, bizim millete borcumuzdur. Bir tarafta cuma namazı kılınıyor. Orada bir tane cambaz çıkmış, din adamlığı yapıyor. O da orada cuma kıldırıyor. İşte burada kılınıyor. Cuma, adı üzerinde birleşmektir. Sen halkı bölmek için orada ikinci bir cemaat oluşturuyorsun. Bunları deşifre etmeyelim mi? 'O devletin imamıymış'. O? 'Biz, diyor Kürtlerin imamıyız.' Bizim dinimizde Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Abhaza var mı?" diye konuştu.


(BB)