Aydın Baro Başkanı Sümer Germen, Balıkesir Barosu Başkanı Yaşar Ayrancı, Bursa Barosu Başkanı Ekrem Demiröz, Çanakkale Barosu Başkanı Bülent Şarlan, Denizli Barosu Başkanı Müjdat İlhan, Manisa Barosu Başkanı Zeynel Balkız, Muğla Barosu Başkanı Mustafa İlker Gürkan ve Isparta Barosu Başkanı Gökmen Hakkı Gökmenoğlu, yayınladıkları ortak bildiride Avukatlık Kanunu’nun kendilerine 'hukuk devletini savunma' görevi verdiğini belirtti. Baro başkanları ortak açıklamada, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 'kuvvetler ayrılığı' ile ilgili görüşleri ile ODTÜ’deki olaylara dikkat çekerek, “Kuvvetler ayrılığını savunacağız. Şiddete karşı mücadele edeceğiz” dedi.

Her kim olursa olsun ya da nereden gelirse gelsin, 'Kuvvetler ayrılığı ilkesine' ve 'Hukuk Devletine' yapılan saldırıda kendilerini karşısında bulacağını belirtilen ortak açıklamada, “Hukuk devletini savunuyoruz ve savunmaya devam edeceğiz. Kuvvetler ayrılığı ilkesi, vatandaşlar için günlük, somut ve yaşamsal bir anlam taşır. Devletin/İktidarların adamı var, silahı var, parası var, gücü var. Vatandaşın ise hukuku var. İktidar sahipleri, hukuku önlerinde engel olarak göremezler. Bu onların hakkı da değildir, haddi de değildir. Bilinmelidir ki hukuk devletin içinde değil, devlet hukukun içinde bir kavramdır. Bunun tersi arabayı atın önüne koymak olur ve o araba eninde sonunda devrilir” denildi.

DEVLET ŞİDDET UYGULAMAZ, UYGULAYAMAZ

ODTÜ’de Başbakanı protesto eden öğrencilere polisin müdahalesini 'devlet terörü' olarak nitelendiren baro başkanları, toplumda güç kullanma yetkisini elinde tutan kolluk güçlerinin bunu yasalara uygun kullanmak zorunda olduğunu hatırlattı. Baro başkanlarının ortak açıklamasına şöyle devam edildi:

“Yetki, keyfilik biçiminde kullanılırsa bunun adı “zulüm' olur. Keyfiliğin en yaygın biçimi orantısız güç kullanmak ise en ağır biçimi önleyicilik gerekçesiyle kolluğun şiddet kullanmasıdır. ODTÜ’de öğrenci gençlere hiçbir yeterli uyarı yapılmadan, doğrudan 'Başbakanı protesto edecekler' gerekçesiyle copla, biber gazıyla, plastik mermiyle en ağır biçimde saldırmak işte bu önleyici devlet denilen yanlış anlayışın ürünüdür. Başbakanı protesto etmenin bedelinin, plastik mermilerle gaz bombalarıyla beyin kanamasına uğramak olması, ülkemizin gençlerinin geleceğe ve demokrasiye olan umudunun da katledilmesi demektir. Oysa demokrasi, Başbakanın protesto edilebildiği ve protestocuların bundan hiçbir zarar görmediği rejimin adıdır. Devletin önleyici işlevi adı altında yapılan bu hukuksuzluk orantısız güç kullanımı değil, önleyicilik gerekçesiyle, haklı hiçbir neden yokken insanlara, topluluklara karşı keyfi güç kullanmaktır. Bunun adı da şiddettir. Devlet şiddet uygulamaz, uygulayamaz. Devlet şiddetinin istikrar kazanması ise devlet terörüdür. Devlet teröründen bahsedilen bir ülkede ise demokrasi ve hukuk devletinden söz edilemez.”

İfade ve düşünce özgürlüğünün bastırıldığını savunan baro başkanlarının açıklamasında, “Özellikle son günlerde ülkemizde her türlü düşünce ve ifade etme özgürlüğünün bastırıldığının ötesinde en ufak eleştirilerde dahi süratle davalar açılabilmesi yine, hukuk devleti ve demokratik kurallara aykırıdır. Bunun en önemli belgesi de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türk Hakiminin son günlerde Türkiye ile ilgili insan hakları ihlaline ilişkin açıklamalarıdır. Bu çerçevede biz imzası bulanan baro başkanları, kuvvetler ayrılığı ilkesini ve hukuk devletini savunmaya, şiddetin her türlüsüne ve özellikle devlet şiddetine karşı mücadele etmeye kararlı olduğunumuzu kamuoyuna ilan ederiz” denildi.



LS(İÖ/AAA)