Ankara'dan Eskişehir'e gelen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ilk olarak Vali Kadir Koçdemir'i makamında ziyaret etti. Dinçer valilikte basın mensuplarının terörle ilgili sorularını yanıtsız bıraktı. Bakan Dinçer, Valilikten sonra Eskişehir Osmangazi Üniversitesi'nin (ESOGÜ) 2012-2013 akademik yılı açılış törenine katıldı.

Rektör Prof.Dr. Hasan Gönen, törenin yapıldığı ESOGÜ Meşelik Kampüsü Kongre Merkezi'nin önünde bakan Dinçer'i karşıladığı sırada bir grup Türkiye Gençlik Biriliği (TGB) üyesi öğrenci, pankart açıp slogan atmak isteyince, önce üniversitenin özel güvenlik görevlilerinin, ardından da çevik kuvvet polislerinin müdahalesiyle karşılaştı. Çevik kuvvet polisleri TGB üyesi 10 örenciyi kelepçe takıp yaka paça gözaltına aldı. Gözaltı sırasına bir öğrencinin dudağı patladı.

Bu sırada Bakan Ömer Dinçer, törenin yapıldığı kongre merkezine girdi. Bu olaydan yaklaşık yarım saat sonra da bu kez Öğrenci Kolektifi üyesi 5 öğrenci Kongre Merkezi'nin karşısındaki Kütüphaneden ellerinde çeşitli yazıların olduğu dövizlerle birlikte dışarı çıkıp basın açıklaması yapmak istedi. Bu öğrenciler de polisler tarafından gözaltına alınarak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü.

BAKAN DİNÇER TÖRENDE KONUŞTU

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ESOGÜ'te yeni öğretim yılının açılış töreninde konuştu. Üniversite öğrencilerinin yurt ve yatak kapasitelerini artırdıklarını söyleyen Dinçer konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Öğrencilerimizin önünde büyük bir engel olan katsayı eşitsizliğini de ortadan kaldırarak her öğrencimizin istediği alana herhangi bir kısıtlama olmaksızın tercih edebileceği bir imkan ortaya koyduk. En büyük arzumuz üniversitede karşılaşılan zorlukları en aza indirmek ve her öğrencinin eşit koşullarda kaliteli eğitim almasını sağlamaktır. Yüksek Öğretimde daha rekabetçi bir yapıyı hedefliyoruz. Gençlerimizin dünyayı tanıması ve büyük dünya vatandaşı olarak yetişmesi için çeşitli burslarla yurtdışındaki en saygın üniversitelere gönderiyoruz. Daha çok yabancı öğrenciyi de ülkemize çekmeye çalışıyoruz."

Bakan Ömer Dinçer, Türkiye'de 10 yıllık sürede yüksek öğretimde okullaşma oranını yüzde 14.65'den yüzde 35'lere kadar yükselttiklerini söyledi. Bunu yeterli görmediklerini ifade eden Dinçer şunları kaydetti:

"Bunu önemsemekle birlikte yeterli de görmüyoruz. Çünkü dünyanın bir çok gelişmiş ülkesinde okullaşma hedeflerinin yeniden yükseltildiğini söylemek lazım. Özellikle 2010 yılından sonra hem Avrupa Birliği'nin, hem Amerika'nın Uzakdoğu ülkelerinin eğitimle ilgili stratejilerini kurgularken daha çok yüksek öğretimin geliştirilmesi üzerine planladıklarını ifade etmekte yarar görüyorum. Aslında daha çok yüksek öğretim üzerine geliştiriyorlar fikri onların çok özel tercihlerinden değil, çünkü onlar çoğu kez ortaöğretimdeki gibi okullaşmaya ve eğitime dair stratejilerinin önemli bir kısmını gerçekleştirmiş görünüyorlar. Tüm dünyada 2009 yılında ortaöğretimde okullaşma oranı yüzde 88. buna Afrika ülkeleri dahil, Güney Asya ülkeleri dahil, Latin Amerika ülkeleri dahil. Gelişmiş kuzey ülkelerinden bahsetmedim. Tüm dünya yüzde 90'ın üzerine çıkmak için hedef belirledi. AB 2010'dan sonra kendi bölgesinde toplam nüfusun lise mezunu olma oranını yüzde 90'ın üzerine çıkarmak üzere strateji belirledi. Türkiye'de bu oranın yüzde 28 olduğunu, okullaşma oranının ise 2008'den sonra alınan çok yoğun tedbirlerden sonra bile sadece yüzde 67.7 çıktığını ifade edersem dünya ile aramızdaki eğitim açığını net bir şekilde görmüş oluruz. Normal şartlarda biz eğitimi 12 yıla çıkartarak, aslında daha ortaöğretimde bir takım hedefleri dünyanın çoktan geçtiği hedefleri gerçekleştirmeyi öne almış durumdayız. O açıdan bakıldığında eğitim için yapılan bu yatırımların ne kadar önemli olduğunu ama daha ne kadar çok yatırım yapmaya ihtiyacımız olduğunu da göstermesi açısından önemli."

DEVLET KAPISINDA BEKLİYORLAR

Dünyanın hiçbir yerinde istihdam için insanların eğitilmediklerini ifade eden Bakan Dinçer, "Bunun altını çizmek istiyorum. Hele hele bizim ülkemizde anlaşıldığı gibi sadece devlette istihdam edilmek üzere hiçbir ülke üniversite eğitimi yapmıyor. Bizim ülkemizde maalesef bu tartışmaları halen geride bırakamadığımızı görüyoruz. Eğitim fakültelerinden mezun olan çocuklarımız işte atama bekleyen öğretmenler olarak üniversite, devlet kapısında bekliyorlar ve öğretmen olmak istiyorlar. Sadece onlar değil Fen Edebiyat fakültesinden mezun olanlar da benzer taleplerde bulunuyorlar. Giderek maliye ve işletmeden mezun olanlar da bu konuda taleplerde bulunuyorlar. Bu taleplerin hiçbirisi gayrimeşru değil. Hepsini meşru olarak görmek gerekir. Ancak daha meşru olanı dünyanın gerek gidişatı içerisindeki ulusal genel çıkarlarının gözetilmesidir" dedi.

YÜKSEK ÖĞRENİME TALEP ARTACAK

Ömer Dinçer, Japonya'da bin kişi içerisinde yaklaşık 30 kişi araştırmacı ve rekabet edebilir uluslararası nitelikte uzman kimliğine sahipken, Türkiye'de bin kişiden sadece 4-5 kişisinin bu nitelikte olduğunu söyledi. Dinçer şu şekilde konuştu:

"Toplam nüfusun sadece yüzde 28'inin lise mezunu, yüzde 5'inin veya daha azının üniversite mezunu olduğu bir ülkede küresel düzeyde rekabet edebilir uzman yetiştirmenin ne kadar az olacağını siz tahmin edebilirsiniz. Çünkü uzmanlarınız o yüzde 5'lik oranın içinden seçeceksiniz. Ama bir ülke nüfusunun yüzde 44'ünden fazlasının üniversite mezunu olduğu ve kent nüfusunun 20'den fazlasının üniversitede okuduğu bir ülkede ise çok daha fazla uzman ve rekabet edebilecek güç olduğunu ifade etmek lazım. Biz bütün çocuklarımızı üniversite okutacağız. Daha fazla üniversite açacağız. Kapasitemizi daha da arttıracağız. Çocuklarımızı oradan mezun edeceğiz ve onların arasından rekabet gücü yüksek olanlarla dünya sahasında mücadele edecek fırsatı yakalamaya çalışacağız. İşte 12 yıllık zorunlu eğitim ülkemize bu oranı süratle yukarı çekme imkanını sağlayacak olması bakımından da büyük öneme sahiptir. Önümüzdeki yıllarda yüksek öğretime olan talep büyük bir hızla artacaktır. Bunun bir kere şimdiden fark edilmesi lazım. Üniversitelerimizin buna göre tedbir alması lazım. Çünkü biz bu güne kadar ortaöğretimde eğitimi zorunlu kılmamıştık. Ortaöğretimdeki okullaşma oranı yüzde 67.7'dir. ama bundan sonra eğer ortaöğretimde eğitim zorunlu olacaksa ve yüzde yüze çıkacaksa bu yaklaşık olarak 200 bin her yıl yeni öğrenci alımı anlamına geliyor. Ortaöğretimden yüksek öğretime geçiş oranına baktığımızda bu yıl yaklaşık yüzde 48 olduğunu söylemeliyim. Yani ortaöğretimden ayrılan çocuklarımızın yüzde 48'i üniversitelere geçiyor. Ama daha da önemlisi ortaöğretimdeki eğitimin zorunlu olması halinde yaklaşık 200 bin öğrencinin 100 bini üniversiteye gitmek isteyecek. Önümüzdeki yıllarda çok net artışı buradan görebiliriz."