Fatih’te bulunan Ali Emiri Kültür Merkezi’nde düzenlenen ödül törenine katılan Egemen Bağış, dördüncüsü düzenlenen İstanbul Edebiyat Festivali’ne katkılarından dolayı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a teşekkür ettiğini belirterek, “Yazılarıyla, ufuk açıcı bakışlarıyla, düşünceleriyle toplumsal meselelerin çözümüne ışık tutmuş, en önemlisi de bir toplum için kendi değerlerine yabancılaşmanın büyük bir felaket olduğu gerçeğini özgür ve özgün duruşuyla dile getirmiş böylesine güzide bir aydın topluluğuyla bir arada olmak beni ziyadesiyle heyecanlandırıyor. Hele ki Tasavvuf ve Edebiyat ilişkisi üzerine birkaç gündür konunun erbapları tarafından derinlemesine yapılan tartışmaların üzerine burada sizlerle bir arada olmak benim için özellikle anlamlı. Tasavvuf üzerine konuşmak, tasavvufun mana derinliğine erişebilmek, buna ilaveten tasavvufun edebiyatla ilişkisi üzerine hasbıhal etmek sizlerin önünde bu fakir için zaten mümkün olamaz. Zaten tasavvuf ehilleri de bu alanı, daha doğru bir ifadeyle bu aşkı ‘Ehline helal, nâ ehle haram’ olarak tanımlayarak mana derinliğini ifade etmişler. Temennimiz Allah katında tasavvuf ehli de olabilmeyi, tasavvufla insan-ı kamil mertebesine ulaşanlardan olmayı hepimize nasip eylesin” dedi.

DÜŞÜNCENİN TEHLİKELİ GÖRÜLDÜĞÜ HER DÖNEMDE TÜRKİYE GERİYE GİTTİ


Konuşmasında, tasavvuf düşünürlerinin hayatlarından kesitler anlatan Bağış, “Kendi değerlerine, kendi kültürüne, kendi edebiyatına, musikisine, mimarisine, tarihine yabancılaşan bir toplum gelecek idrakine de doğru yolda ilerleyen bir hakikat arayışına da sahip olamaz. Dünyadaki örnekler gibi Türkiye’de de maalesef baskıcı dönemleri, tarihimizden, değerlerimizden, benliğimizden uzaklaştırılmak istendiğimiz zamanları tecrübe ettik. Gerek yakın tarihimizde, gerek Cumhuriyet öncesi dönemde bu dönemlerin yaşandığını inkar edemeyiz. Bunun en canlı şahidi de 1978’den bu yana bu mücadeleyi veren, Türkiye Yazarlar Birliği’dir. Darbeler en çok özgür düşünceye darbe vurdu. Kitaplar yakıldı. Ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için bu ülkenin Başbakanı hapse atıldı, siyasetten men edilmeye çalışıldı. Bu ülkenin başbakanını, bakanlarını, her görüşten nice gencecik fidanı darağacına götüren zihniyet aslında özgür düşünceyi, ilerlemeyi, gelişmeyi darağacına astı. Aydınlarımız büyük travmalar atlattı. Namık Kemal gibi bir şairimiz sürgün edildi. Milli Marşımızın şairi Mehmet Akif’e vatan hasreti çektirdik. Nazım Hikmet’ten Sabahattin Ali’ye, Kemal Tahir’den Orhan Kemal’e, Ahmet Arif’e, Rıfat Ilgaz’a kadar birçok yazarımız ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bırakıldı. Düşüncenin tehlikeli görüldüğü her dönemde Türkiye geriye gitti, demokrasimiz geriledi. Ama hamdolsun, son 10 yılda hükümet olarak Türkiye’nin bu makus talihini yendik” diye konuştu.


15 YIL ÖNCE KÜRTÜM DEMEYE KORKULURKEN BUGÜN DEVLET TELEVİZYONUNDA KÜRTÇE YAYIN YAPILIYOR

Türkiye'de çok sayıda İspanyol, Fransız ve Almanca eserin Türkçe'ye çevrildiğini kaydeden Bağış, "Ama bu topraklarda iç içe yaşadığımız kardeşlerimizin anadillerini, bir Feqiye Teyra’nın eserlerini, bir Mem-u Zin'i hep öteledik. Yok edebildik mi o kültürü, edemedik. Binlerce yıldır bu topraklarda birlikte yaşadığımız üstüne toprak örterek öteleyebileceğimizi sandık. Ama sorunları daha çok karmaşık hale getirdik” ifadelerini kullandı. Kürtçe yayından söz edilemezken, bugün yayın yapıldığına dikkat çeken Bakan Bağış, “Bundan bir 15 yıl öncesine kadar insanların Kürtüm demeye korktukları ülkemizde, bugün devletin televizyonu 24 saat Kürtçe yayın yapabiliyorsa, ilk defa bir Muharrem ayında Alevi vatandaşlarıyla aynı sofrayı paylaşan bir başbakan, ilk defa bir cemevine giden bir Cumhurbaşkanı’nı görüyorsak, Roman vatandaşları kimileri sınır dışı ederken, bizim ülkemizde Roman vatandaşıyla kucaklaşan bir başbakanımız varsa, katsayı gibi bir insanlık dışı uygulamaya son verip öğrencilerin kılık kıyafeti ile uğraşacağına onların bu ülkeye olası katkılarını artırmaya çalışan üniversitelere doğru bir geçiş başladıysa, Türkiye doğru yolda ilerliyor” dedi.

Konuşmaların ardından Bakan Bağış, Prof. Dr. Mustafa Tahralı’ya ödülünü verdi. Prof. Dr. Süleyman Uludağ’ın ödülünü ise İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Abdurahman Şen verdi. Prof. Dr. Mustafa Kara’ya ödülünü İBB Kültür ve Sosyal İşler Daire eski Başkanı Hüseyin Öztürk verirken, Ömer Tuğrul İnançer ise ödülünü TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı’nın elinden aldı.


BAKAN BAĞIŞ’TAN EYLEMCİ ÖĞRENCİLERE TAVSİYE

Bağış, tören çıkışında gazetecilerin ODTÜ olayları ile ilgili sorduğu soruyu, “Bugün dünyanın hangi okuluna, hangi üniversitesine bakarsanız bakın hiçbir üniversitenin kampüsünde araç lastiklerinin yakıldığını, öğrencilerin sapanlarla onların güvenliğini sağlamakla memur edilmiş emniyet güçlerine metal parçaları attıklarına şahit olamazsınız. Evet AB ülkelerinde de öğrenci gösterileri olur ama o gösteriler çok dar kapsamlı mekanlarda kontrollü bir şekilde yaparlar ve şiddet olmaz. Şiddete karışan öğrencinin tamamen üniversite ile ilişiği kesilir. Onun için biz bu konularda ifade özgürlüğündün yüzde yüz yanayız. Ama şiddet özgürlüğü diye bir şeye kesinlikle göz yumamayız. Bu konuda bütün kardeşlerimi onları istismar etmek isteyenlere karşı daha bilinçli olmalarını özellikle rica ediyorum” dedi.


ÖA (ET) (FOTOĞRAF)