Başbakan Erdoğan'ın gündemi getirdiği seçilme yaşının 18’e indirilme düşüncesi tartışmalarının seyrini bir hayli yönlendirdiğini dile getiren Bahçeli, bu görüşte iyi niyet ve samimi bir arayış söz konusu olmadığının net olduğu olduğunu söyledi. Bahçeli, "İç ve dış politika alanında yoğun bir trafiğin yaşandığı bugünlerde, seçilme yaşının 18’e indirilmesi hedef ve gündem saptırmasından başka bir anlama gelmemiştir. Başbakan Erdoğan Türk gençliğini istismar etmek ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde oy deposu kullanmak için kendince taktik adımlar atmaktadır.18 yaşını doldurmuş gençlerimiz seçme hakkını kullanmaktadır. Buna bir diyeceğimiz yoktur. Bunun yanında AKP hükümeti döneminde seçilme yaşı da 25’e çekilmiştir ki, bu da yerindedir.Ancak 18 yaşını doldurmuş genç kardeşimin, henüz hayatın en kritik zamanında; eğitim ve askerlik meselelerini halletmeden seçilme derdine düşmesi hem madden hem de manen çok zordur. Parti olarak, prensipte 18 yaşını doldurmuş her Türk vatandaşının oy kullanmasının gerekli olduğuna inanıyoruz. Er ve erbaşlarımıza seçme hakkının verilmesi eşitlik açısından makuldür." diye konuştu.


"BÖLGE İNSANIMIZI VAHİM BOYUTTA TEHDİT ETMEKTEDİR"

3 Ekim günü Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine Suriye tarafından atılan top mermisi ile ilgili olarak Bahçeli, "Akçakale’ye düşen top mermisi masum vatandaşlarımızın canını almış ve tabii olarak hepimizi üzüntüye sevk etmiştir. Beş kardeşimizin bu şekilde katledilmesi şüphesiz bir cinayettir. Suriye’nin sınır ve haddi aşan kanlı oyunları kentlerimizi, bölge insanımızı vahim boyutta tehdit etmektedir. Akçakale’de şehit olan beş evladımıza Cenab-ı Allah’tan bir kez daha rahmet, ailelerine ve milletimize sabır ve metanet diliyorum. Bu elim hadisede yaralanan vatandaşlarımıza da geçmiş olsun dileklerimle birlikte acil şifa temennilerimi iletiyorum" diye konuştu.


"SALDIRGAN TAVIRLAR BARDAĞI TAŞIRMA NOKTASINA KADAR GETİRMİŞTİR"

Suriye’den sınır bölgelerimize düşen top mermilerinin milletin can güvenliğini, devletin egemenlik haklarını ve hudut emniyetini olumsuz bir şekilde etkilediği belirten Bahçeli, şöyle devam etti:

"Suriye yönetiminin kaza diyerek geçiştirdiği ve özür dilemekten bile imtina ettiği bu mütecaviz hareketler dur durak bilmeksizin devam etmektedir. Türkiye’ye çevrili bulunan top bataryalarından devamlı surette taciz ve tahrik atışları yapılmaktadır. Değişen angajman kurallarınca Türk Silahlı Kuvvetleri, sınır ötesinden Suriye bataryalarını radarla tespit ederek yapılan taciz ateşlerine anında karşılık vermiş ve uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızın gereğini orantılı şekilde yerine getirmiştir. Görülmektedir ki, Suriye’deki kaos bulutu milli güvenliğimize ciddi tehdit ve riskler oluşturmaya başlamıştır. 20 Eylül tarihinden beridir, vatan topraklarına yönelen saldırgan tavırlar artık bardağı taşırma noktasına kadar gelmiştir. Akçakale hadisesi bunun için bir kavşak ve nirengi noktası olmuştur."


"MİLLİ GÜVENLİĞİMİZİ KORUMAK MAKSADIYLA TEREDDÜTSÜZ 'EVET' DEDİK"

Bahçeli, " 4 Ekim tarihinde hükümet tarafından; ülkemize yönelebilecek ilave risk ve tehditlere zamanında ve süratle hareket etmek, aynı zamanda gerekli tedbirleri almak için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve görevlendirilmesi amacıyla hazırlanan tezkere TBMM’nde görüşülmüş ve kabul edilmiştir. Biz parti olarak bu tezkereye ilkelerimiz gereğince ve milli güvenliğimizi korumak maksadıyla tereddütsüz evet dedik ve destek verdik. Komşu coğrafyalardan kaynaklanan saldırgan tutumlara, vatanımızın ve vatandaşlarımızın varlığına yönelecek her neviden tertiplere karşı Türkiye’nin menfaatlerini savunduk, caydırıcılık vasfının idrak edilmesini arzuladık. Ayrıca tezkere kararına verdiğimiz onay; Suriye topraklarında mevzilenme arayışında olan PKK-PYD varlığına, Şam yönetiminin ani ve kontrolsüz saldırgan niyetlerine en kati ve keskin uyarı niteliği taşımaktadır. Bundan dolayı tezkerenin TBMM’den geçmesi ve Türkiye’nin elinin güçlendirilmesi bizim için vazgeçilmez önemde olduğundan bu bilinçle üzerimize düşeni yerine getirdik.


"YERİ GELİR YUNUS YERİ GELİR YAVUZ OLURUZ"

"Bizim isteğimiz ve temennimiz kuşkusuz savaş değildir" diye Bahçeli şunları söyledi:

"Savaşın afet olduğunu, yakıcı ve yıkıcı neticelere ardına kadar kapı araladığını biliyor ve aklımızdan bir an olsun çıkarmıyoruz. Bundan dolayı, Türk milletini sonu ve dibi görünmeyen bir karanlığa götürme konusunda en ufak bir düşüncemiz dahi söz konusu olamayacaktır. Son yurdumuzda var olmak, insanımızın nefes almasını garanti altına almak için gerekiyorsa ve şartlar başka bir seçeneği göstermiyorsa her fedakârlığı yapmaktan çekinmeyeceğimizi de cümle âlemin bilmesinde yarar vardır. Barışı korumak, hakkımızı muhafaza etmek ve mukadderatımıza kalkan olmak için ne gerekiyorsa yapılacağından, bu konuda tereddüt gösterilmeyeceğinden dost ve düşman herkes emin olmalıdır. Varlığımızı sakatlayacak, insanımızı hedef alacak ve topraklarımızı aşındıracak her tür tecavüzkâr emellere değil tezkereyle karşı durmak, gerekirse bedenimizi siper eder tıpkı ecdadımızın yaptığı gibi kendimizi feda etmekten çekinmeyiz. Yeri gelir Yunus yeri gelir Yavuz oluruz ve bundan da asla taviz vermeyiz."


"DEVLET VE MİLLET BEKASININ ARDINDAYIZ"

TBMM’nde kabul edilen tezkere kararındaki tercihlerini sorgulayarak kendilerini zan ve töhmet altında bırakmaya çalışan çevrelerin ilk önce kendilerini gözden geçirmesi ve kimlerin çıkarına hizmet ettiklerini netleştirmesi gerektiğini dile getiren Bahçeli, "Biz Baas rejiminin yanında değil, Türk milletinin tarafındayız. Biz Türkiye’ye kin ve garez besleyen mihrakların değil, devlet ve millet bekasının ardındayız. Biz yoldaşların, yanaşmaların ve yandaşların değil, vatandaşlarımızın derdindeyiz. Bizi AKP’ye destek vermekle itham edenler, kritik zamanlarda yanında durduğumuz iddiasına soyunanlar önce izan ve ahlak ölçülerine sahip olacaklar, sonra da yüzleri kalırsa konuşmayı kendilerinde hak göreceklerdir. Şu kadarını söylemeliyim ki, Milliyetçi Hareket Partisi’ni sürekli olarak birilerinin yanında tanımlama ve gösterme hastalığı tedavisi olmayan bir aşamaya gelmiştir. AKP’ye bastonluğumuzla CHP’ye vagonluğumuz farklı zamanlarda siyaset pazarına çıkarılmakta ve bu hayâsız iftiraları atanlar hiç rahatsızlık veya utanma emaresi göstermemektedir. Bunlar akıllarınca bizi fikirsiz, hedefsiz, kararsız ve yönsüz bir parti kalıbına sokmak için adeta birbirleriyle rekabete girmişlerdir" dedi.


MHP'NİN AKÇAKALE'YE GÖNDERDİĞİ HEYET

Akçakale’ye düşen top mermisinden sonra bu ilçeye milletvekillerinden oluşan bir heyet gönderdiklerini hatırlatan Bahçeli, "Bu sınır ilçemizdeki esnafımızın hali tam anlamıyla perişanlıktır. İşler durmuş, gelirler kurumuş ve hayaller kararmıştır. 12 binden fazla sığınmacının olduğu Akçakale’de 3 haftadan beri eğitim yapılamamakta, sağlık kuruluşları düzenli hizmet verememekte, kadın, yaşlı ve çocuklar ağırlıklı olarak Harran ve Şanlıurfa merkezdeki akrabalarının yanına gönderilmektedir. İlçede can güvenliği endişesi zirveye çıkmış, patlayan bombalar neticesinde halk ne yapacağını bilemez hale gelmiştir.Bölgedeki çiftçilerimiz, tarlalarındaki mahsullerini toplamaktan bile mahrum bir haldedir" diye konuştu.


"AKP'NİN DIŞ POLİTİKASI TÜRK MİLLETİNİN ALEYHİNE SONUÇLAR VERMEYE BAŞLAMIŞTIR"

İstanbul’da keyif, Ankara’da hüküm sürenlerin Akçakale’yi umursadığını, Nusaybin’in sorunlarına duyarsız kaldığını, Yayladağ’ın biriken meselelerine yüz çevirdiğini belirten Bahçeli, " Suriyeli muhaliflere gösterilen yakınlığın ve sıcaklığın yarısı bile kendi vatandaşlarımıza çok görülmektedir. Sultanahmet’de dilenip Ayasofya’da sadaka vermeye kalkışanlar sınır bölgelerimizdeki vatandaşlarımızın çağrılarına kulaklarını tıkamaktadır. Elbette Suriye’yle ters düşülmesi, ilişkilerin kopması sınırlarımızdaki huzursuzluğu hızlandırmış ve taşınması güç bir noktaya sürüklemiştir. Kabul edilmelidir ki, AKP’nin dış politikası Ortadoğu’da ağır bir yara almış ve her anlamda Türk milletinin aleyhine sonuçlar vermeye başlamıştır" dedi.


"SURİYE POLİTİKASI ÇÜRÜMÜŞ VE SAVAŞ SINIRINA DAYANMIŞTIR"

"AKP’nin başarı diye pompaladığı dış politika konsepti kısırlık ve sığlıktan sabıka yemiştir" diyen Bahçeli şöyle devam etti:

"Türk dış politikası maceraperest bir bakanın elinde neredeyse oyuncağa dönmüş, ahenk ve uygunluğunu kaybetmiş, Türk milletinin akıbeti bu zihniyetin dürtülerine teslim edilmiştir. Bu kapsamda Suriye politikası çürümüş ve savaş sınırına dayanmıştır. Zaman zaman nereden nereye geldik diyerek övünen Başbakan Erdoğan, etrafımızın düşman kamplarla örüldüğünü görecek yeterli basirete ümit ederim ki sahiptir.Çünkü kendisi “Düşman değil dost ürettikö sözleriyle avunduğu gecenin şafağı sökmüş, 'Diklenmeden dik durduk' aldatmasının sonu görünmüştür."


"ETNİK BÖLÜCÜLÜK SORUNU ULUSLARARASI BİR MESELE HALİNE GELECEK"

AKP’nin dış politikasının iflas ettiğini ve ve ülkeyi uçurumun kıyısına savurdğunu belirten Bahçeli: "Arap Baharı vadisinde, emperyalist nefesle şişirilen ve yerel dinamiklerden kaynaklanmayan değişim ve özgürlük çağrılarına doğrudan müdahale tercihleri acı meyvelerini birer birer vermeye başlamıştır. Hükümetin yakın coğrafyalarda etkili ve nüfus sahibi olma iddiaları, isyancılara kol kanat geren pervasızlıkları sınırsız özgüven, belirsiz yöntem ve nafile vasıtalarla duvara toslamıştır. Bu aslına bakarsanız Türk dış politikasının başına geçirilen yeni bir çuvaldır ki, eğer böyle giderse etnik bölücülük sorunu uluslararası bir mesele haline gelecek ve Türkiye ortadan ikiye ayrılmanın tuzağına düşecektir" diye konuştu.


MEN DAKKA DUKKA' DEYİŞİ ŞİMDİYE KADAR KARŞILIĞINI BULMAMIŞTIR"

Türkiye'nin Suriye ile sıcak çatışmanın sınırına geldiğini söyleyen Bahçeli, "Öncelikle diyebiliriz ki, AKP’nin bu ülkeyle ilgili hiçbir öngörüsü tutmamış, yapılan hesap ve planlamalar bütünüyle sarpa sarmıştır. İhtimaller düşünülememiş, atılacak adımların nereye ulaşacağı kestirilememiştir. Suriye ve bölge ülkelerine yönelik sözler tamamen tükenmiştir.Suriye’yi iç sorun olarak lanse eden Başbakan Erdoğan’ın Emevi Camisinde namaz kılma ideali, Bilali Habeşi’nin, İbn-i Arabi’nin türbeleriyle Süleymaniye Külliyesinde dua isteği Suriye politikalarındaki moral ve motivasyon kısmını da ayakta tutamamıştır. ‘Men dakka dukka’ deyişi şimdiye kadar karşılığını bulmamıştır. ‘Sabrın sonlarına geldik’ diklenmelerinin bir sonucu çıkmamıştır. ‘Suriye’ye daha fazla seyirci kalamayız’ mesajlarının bir anlamı olmamıştır. ‘Bu düzene dur demenin vakti geldi’ resti amacına ulaşmamıştır. Başbakan Erdoğan zulümle ne kadar payidar olunur dedikçe Esad güç toplamış ve kıyımlarını sürdürmüştür. Suriye’de 2.Kerbela yaşanıyor demesine rağmen, kendisine Muaviye zihniyetinin esin kaynağı olduğunu fark edememiştir. Esad yönetiminin açık ve yakın tehlike olduğuna dair sözleri ise İran-Rusya mihverini iknada başarılı olamamıştır.AKP hükümeti düzen kurma iddiasıyla aldığı izin ve icazet doğrultusunda varlığını Suriye mimarisine memur etmiştir" dedi.


YÜZ BİNE YAKLAŞAN MÜLTECİ SAYISI

Dışişleri Bakanı’nın 'Irak’ta masada yoktuk, Suriye’de varız' çıkışlarının bu amaca hizmet etmenin şifresi olarak görüldğünü ifade eden Baheçeli, "Suriye dostları toplantılarının, muhaliflerin barınma ve lojistik ihtiyaçlarını giderme çabalarının Türkiye’yi sonu meçhul bir yöne sevk ettiği de ortaya çıkmıştır. Sınırlarımıza yığılan yüzbine yaklaşan mülteci sayısı Türkiye için bir endişe kaynağı haline gelmiştir. Gelgelelim akıntıya karşı kürek çekmekle vakit geçiren iktidar partisi, mülteci akınının sınır kentlerimizde neden olduğu vahim sorunları bertaraf edecek feraseti gösterememiştir. Biliyoruz ki Suriye’deki hadiselerin hem stratejik hem de insani boyutları bulunmaktadır. Şayet Türkiye çok değişkenli bir dış politikaya gerçekten sahip olsaydı, seçeneksizliğe mahkûm kalmayacak ve Ortadoğu’da çaresiz ve atıl bir hale düşmeyecekti. Suriye en uzun kara sınırına sahip olduğumuz ve yüzyıllarca hâkimiyetimiz altında bulunmuş komşu bir ülkedir" diye konuştu.


PKK-PYD-PEŞMERGE ORTAKLIĞI

"Suriye’nin kuzeyinde PKK-PYD-peşmerge ortaklığı zehir saçmakta, büyük Kürdistan için âdeta gün saymaktadır" diyen Bahçeli şunları söyledi:

"Geçtiğimiz günlerde, PKK’nın Suriye kolu PYD’nin içinde bulunduğu 16 Kürt oluşumunu barındıran Kürt Ulusal Konseyince oluşturulan Halk Savunma Birlikleri, Afrin’den sonra Kamışlı’da da sözde ikinci milis tugayını oluşturmuşlardır. Bu adım ise devletleşme yolundaki ilk hamle olarak ifadelendirilmiştir.19 aydır Esad’ı indirme kampanyasına ve Şam’daki muhtemel rejim değişikliğine önayak olan AKP zihniyeti, bu olumsuzlukları okuyamamış ve önceden tahmin edememiştir. Başbakan Erdoğan’ın geçtiğimiz Temmuz ayında sarfettiği 'Terör örgütünün Suriye’de konuşlandığı illerden Türkiye’ye taciz olursa sıcak takibi bile konuşmaya gerek kalmaz' sözlerinin sağlaması da önümüzdeki süreçte kuvvetle muhtemeldir ki yapılmış olacaktır. Suriye kaynaklı tehdit dalgası artık çok boyutlu, çok yönlü risk ve kaygıları içinde barındırmaktadır."


SURİYE İLE İLGİLİ ÖNERİLEN TEKLİFLER

Suriye özelinde daha önceki önerilerimize de bağlı kalarak Bahçeli'nin kamuoyunan bilgisine sunduğu teklifler şunlar:

"1- Suriye’nin sınır hattımızı ihlal etmesi bundan sonra da karşılıksız bırakılmamalı, yaptığı saldırılardan dolayı özür ve tazminat çağrısı tekrarlanmalı ve bu ülkeyle savaş son seçenek olmalıdır.

2- Esad yönetiminin muhaliflerle uzlaşması için bölgesel ve küresel aktörler derhal harekete geçmeli ve 2014 yılında çok adaylı ve çok partili demokratik sürece geçilmesi konusunda AKP hükümeti taraf tutmadan tavsiyeci olmalıdır.

3- Suriye’nin toprak bütünlüğü savunulmalı, uluslararası müdahaleye karşı çıkılmalıdır.

4- Dışarıdan dayatılan adaylarla Suriye’de yönetimin el değiştirilmesi niyetlerinden vazgeçilmeli ve ilişkileri normalleştirme yolu bulunmalıdır.

5- Suriye’deki iç savaşa taraf olmaktansa uzlaştırıcı ve yatıştırıcı bir inisiyatif alınmalıdır.

6- PKK’ya sağlanan yardım ve imkanların azaltılması amacıyla, muhalifleri destekleme kararından kademeli olarak vazgeçilmeli ve Suriye’nin terör ihraç eden potansiyelinin önüne geçilmelidir.

7- Mülteci akını kontrol altına alınmalı ve Suriye’nin kuzeyinde yeni bir peşmerge yönetimi veya Kandil yapılanmasına asla müsaade edilmemelidir."


DİYARBAKIR EMNİYET MÜDÜRÜ'NÜN SÖZLERİ

Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Recep Güven’in 'Dağda ölen teröristlere ağlamıyorsanız insan değilsiniz' sözlerini değinen Bahçeli, "Mademki teröristlere ağlamayan insan değildir, o halde bu salonda insan da bulunmamaktadır. Şehit anaları, şehit babaları ve Türk milleti bu bakışa göre insan değildir. Böylesi bir insanlık bize uzak dursun, bu insanlık tanımı bize yabancı olsun. Sormak isterim ki, bu şuursuz polis müdürü kendisini ne zannetmektedir? Elinde PKK patentli insanlığı ölçüm cihazı mı vardır? Kimin insan olup olmadığını hangi vasıf ve yetkiyle dile getirmektedir? Emniyet mensuplarımızın kanına giren canilere ağlamayanları insan olmamakla itham eden bir insanlık fukarası kime yaranmaya ve kimlere mesaj vermeye çalışmaktadır? Böylesi rezil düşüncelerle şeref ve şehit yuvası olan Türk Polis Teşkilatı’nda, bundan böyle nasıl görev yapmayı düşünmektedir? Herhalde Diyarbakır Polis Müdürü’nün kararnamesini Kandil ve İmralı müştereken imzalamış ve kahraman polislerimizin arasına sızdırmıştır. İnsanlığın bu kadar ucuzlatıldığı ve satılık bir meta haline getirildiği her halde rastlanır bir şey değildir. Bu şahsiyet Türk Polisini mi temsil etmektedir, yoksa Kandil’in bir piyonu mudur? İçişleri Bakanı nerede, Başbakan neden sessizdir?" diye konuştu.


"DEVLETTEN ALDIĞI PARA KENDİSİNE HARAM LOKMA OLACAK"

Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Recep Güven'in 'İnsan katleden canavarlaşmış bir teröristi de entegre edemiyorsanız devlet değilsiniz" sözlerine ise Bahçeli, "O zaman bizatihi kendisi böylesi bir devlette görev almayacak ve hemen istifa edecektir. Aksi halde devletten aldığı para kendisine haram lokma olacak ve boğazına duracaktır. Teröriste içi ezilen, ama şehitlerimizi hatırlamaktan bihaber olan bu içimizdeki PKK uzantısı görevinden süratle alınmalıdır. Eminim ki Türk Polis Teşkilatı’nın düşünceleri ve beklentisi de bu yönde olacaktır. Peşmergeyle gurur duyan AKP zihniyeti, şimdi de PKK’ya ağıt korosu oluşturmakla mı meşguldür? Uyarmak isterim ki, kaynayan kazanın kapak tutmayacağını anlayamayacak idrak zaafına düşen iktidar, milletimizin kahır ve hiddetinin taşma noktasına geldiğini göremeyecek kadar da basiretini bağlatmıştır. Atanamayan öğretmenleri yem bekleyen güvercinlere benzeten bu iktidar temsilcilerinin, insana ve insanlığa bakışları, üstelik insandan ne anladıkları oldukça manidar ve sallantılı duruma gelmiştir. Kötü söz sahibine, kem göz muhatabına aittir. Biz insan suretinde gezen PKK uşaklarına, komşuda pişer bize de düşer diyen akbabalara direneceğiz ve milletimizin desteğiyle de bunlara Allah’ın izniyle soluk aldırmayacağız. Bu duygularla konuşmama son verirken muhterem heyetinizi tekrar sevgi ve saygılarımla selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi diliyorum" dedi.