"DİJİTAL DELİLLER KLASİK DELİLLERDEN FARKLI"


Gerekçeli kararın ilk 386 sayfasında soruşturma ve dava sürecinin özeti yapıldı. Kararın “Delillere ilişkin değerlendirme" başlıklı bölümünde, dijital delillerin klasik delillerden farklı olduğu belirtildi. Kararda, “Klasik deliller, gözle görülebilen, üzerinde elkoyma, muhafaza altına alma kararı verilerek kolayca götürülebilen deliller iken dijital deliller, bu kadar somut bir yapıya sahip değildir." denildi.


"DİJİTAL DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ İLE İLGİLİ YASA YOK"


Dijital delilin bir elektronik aygıt üzerinde bulunduğunun anlatıldığı kararda, dijital delilin elde edilmesinin klasik delillere nazaran çok daha zor olduğuna vurgu yapıldı. Davanın delilleri arasında yer alan dijital delillerin “usule uygun elde edilmediği" iddiasına da cevap verilen kararda, “Dijital delillerin değerlendirilmesi ile ilgili bir yasanın bulunmaması, halen tasarı aşamasında bulunan bir yasa hazırlığının gündemde olması dolayısıyla mahkememizce dijital verilerin değerlendirilmesinde halen geçerli bulunan delil takdir yöntemini kullanmak gerekmiştir" ifadeleri yer aldı.


"DİJİTAL DELİLLERE İLAVE YAPILDIĞI İDDDİASI DAYANAKSIZ"


Dosyada yer alan dijital delillerin sanıkların ev ve iş yerlerinde usulüne uygun yapılan aramalar sonucu elde edildiğininin belirtildiği kararada, "Kamera görüntüleri ile desteklenen aramalar sonucunda ele geçirilmiş olması nazara alındığında, delillere sonradan ilave yapıldığı ya da olay yerine daha önceden konulduğu ile ilgili iddiaları destekleyen bir bulgu bulunmadığından bu savların dayanaksız olduğu sonucuna varılmıştır." denildi.


"DEVLET SIRRI OLUP OLMADIĞINI MAHKEMENİN BELİRLEMESİ GEREKİR"


Casusluk suçlamasının, Türkiye’deki mahkemelerde ilk defa yargılama konusu olduğuna vurgu yapılan kararda, Türkiye’de casusluğa ilişkin düzenlemelere değinen mahkeme, “Devlet sırlarının kapsamı kesin ve açık değildir. Türkiye'de henüz devlet sırlarını kimlerin belirleyeceğini, bunlarla ilgili karar vermeye yetkili makamları ve bilgilerin saklama süresini düzenleyen bir kanun mevcut değildir. Bir bilginin veya belgenin, özünde devlet sırrı olup olmadığını belirleme görevinin yetkili mahkemeye ait. Teknik konularla ilgili bilirkişi dinlenebilir. Ancak, mahkemenin bilginin niteliğini yani, devlet sırrı olup olmadığını kendisi belirlemesi gerekir. CMK, bilirkişi mütalaasını açıkça delil olarak kabul etmemiştir." denildi.


Bazı sanıkların “devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek" suçundan ceza aldığı davada Mahkeme, ‘temin etmek’ ifadesinin ne anlama geldiğini açıklayarak, temin edilen belgenin başkasına verilmesinin şart olmadığını, açıklanmasının ya da menfaat sağlanmış olmasına gerek olmadığını belirtti. Mahkeme, gizli belgeleri bilerek ve isteyerek temin etmesi sonucunda manevi unsurların gerçekleştiğini anlattı.


GENELKURMAY: "BİNBAŞI YAKAR BİLEREK VE İSTEYEREK YARDIM ETTİ


Davadaki tüm suçlardan hakkında beraat kararı verilen Binbaşı Kemalettin Yakar’ın adının geçtiği belgeleri Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiğini belirten mahkeme, Genelkurmay’dan gelen cevapta Yakar’ın örgüte bilerek ve isteyerek yardım ettiğinin iddia edilmesine rağmen, somut bir delil bulunmadığından hakkında beraat kararı verildiğini ifade etti.


"ÖRGÜT TÜBİTAK VE ASELSAN'DA KADROLAŞTI"


Kararda, “Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde adı geçen sanıkların amiralden astsubaya kadar farklı rütbelerde, farklı birliklerde görev yapmış olmalarına ve kendilerine Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki yasal ve hiyerarşik yapıya bağlı idare görev verilmeksizin bu tür bir oluşuma giderek gizlilikle toplantılar düzenleyip, TSK bünyesindeki kişiler hakkında arşiv oluşturmalarındaki amacın suç örgütünün amaçlarını ve nihai hedeflerini gösterdiği sonucuna varılmıştır." denildi.


Örgütün özellikle TÜBİTAK ve ASELSAN’da kadrolaşmaya çalıştığı vurgulanan kararda, "Kurumlarda üretilen projeleri elde etmeyi planladığı, bu amaçla kurumda çalışan bazı kişilere kadın ve para temin edildiği, örgüt üyelerinin etkin görevlere getirilmesi amacıyla kurslara gönderilmesi veya kurum içinde kayırılması yönünde çalışmalar yapıldığı, özellikle halen devam eden bazı davalarda teknik raporların lehlerine düzenlenmesi amacıyla bilirkişilerin mensuplarından atanmalarının planlarının yapıldığı, özellikle gizliliğe azami ölçüde dikkat edilmesi için kriptolu telefon kullanılması için örgüt üyelerinin uyarıldığı, böylelikle yukarıda sözü edilen suç örgütünün hangi amaçla oluşturulduğuna ilişkin hedef ve kastın açıkça bu notlarda gösterilmiş olduğu sonucuna varılmıştır" şeklinde ifadeler kullanıldı.


"CASUSLUK AMACINA İLİŞKİN DELİL YOK"


Sanıkların Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde kendi amaçlarını gerçekleştirmek için bir örgüt kurduklarında, gizliliğe önem vermeksizin iş yerinde bulunup kendi adları ile açılan bilgisayarlarda suç unsuru materyalleri saklaması ya da oluşturmasının beklenmesinin, sanıkların sahip oldukları eğitim ve bilgi düzeyine, dolayısıyla da hayatın olağan akışına uygun olmadığı ifade edildi. Hiçbir sanığa askeri casusluk suçundan ceza vermeyen mahkeme, “Sanıkların elde etmiş oldukları gizli bilgileri özel maksat olan askeri casusluk amacıyla elde ettiklerine veya bu bilgileri bu amaçla kullandıklarına yönelik mahkumiyetlerini sağlayacak derecede yeterli, inandırıcı ve kesin delil elde edilememiştir." dedi.


(BB)