Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Türkiye Medya ve İletişim Meclisi'nin, Bolu'nun Karacasu Beldesi'nde bulunan Gazelle Otel'de düzenlediği 'Yeni Yüzyılda Medya ve İletişim Arama' konferansına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Ali Yalçındağ, Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Metehan Demir, gazeteci ve yazarlar katıldı. Toplantının bu sabah yapılan açılış oturuma eşi Münevver Arınç ile birlikte katılan Bülent Arınç, Doğan Yayın Holding Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Ali Yalçındağ ile sohbet etti.

BUGÜNLERİ KİM HAYAL EDEBİLİRDİ?

Açılış konuşması yapan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, iletişim tekniklerindeki her değişimin, tarihte bir dönüm noktasının sebebi olduğunu belirterek şunları söyledi:

"Tarih bize, iletişim teknolojilerindeki her değişimin, siyasi ve toplumsal değişimleri beraberinde getirdiğini göstermektedir. Bugün de iletişim teknolojilerindeki gelişme ve değişmeler, tarihe bir kez daha yön veriyor. Genel medyanın aksine yeni medya diye isimlendirilen elektronik ortamlar, insanlara karşılıklı etkileşim imkanı sunmaktadır. Yalnızca internet değil, bir çok bilgisayar veri tabanlı program evde sinema keyfi, DVD, VCD gibi teknolojilerle yeni medya, hayatımızın her yerindedir. Facebook ya da twitter'ı ilk gençlik yıllarımızda kaçımız hayal edebilirdik? Bugün ise gençlerin Facebook ya da mobil iletişim kanalları olmadan neredeyse hayatlarını devam ettirebilmeleri imkansız hale geldi. Bugünün genç kuşağı haftada en az 40 saat internette kalıyor ve 14 saat televizyon izliyor. İşte bu nedenle medya gücünü elinde bulunduran medya temsilcileri, tarihin değiştiği bu dönemin hem en önemli tanıkları, hem de en önemli aktörlerisiniz." MAGAZİN ANLAYIŞIYLA HABERCİLİK YAPILMAMALI

Magazin haberciliği yapılmasının medyanın inandırıcılığını azalttığını öne süren Hayati Yazıcı, "Medya kendi içinde pek çok sorunlar yaşayan bir alan. Kar mantığı ile kamu yararı, sorumluluk dengesini oluşturmak hiç kolay değil. Medya tabi ki eğlendirecek. Bütün bunları yaparken toplumsal yapıyı, kültürel dokuyu nasıl değiştirip dönüştürdüğünü de iyi hesap etmesi gerekiyor" dedi.

Sadece magazin anlayışıyla yayıncılık, habercilik yapılmaması gerektiğini söyleyen Bakan Yazıcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sadece magazin anlayışıyla hareket etmek, medyanın inandırıcılığını, medya mensuplarının da toplumdaki saygınlığını kaybettirir. Türkiye'de medyanın güvenilirlik oranı yüzde 25. Bu oran ile dünyada medyaya güven bakımından, 128 ülke arasında sondan 4'üncü sırada yer alıyoruz. Bilginin doğruluğu ve haberin doğruluğu konusunda sürekli bir şüphe çağında yaşıyoruz."

DİZİLER ÖZENDİRİYOR

Hayati Yazıcı, televizyonlarda yayınlanan dizileri eleştirirken de şunları söyledi:

"İzlenme oranı uğruna ana haber bültenlerinin ve tiraj uğruna gazetelerin birinci sayfalarının bile magazinleştirilmesi, kurgusal, duygusal, gürültülü, polemikçi, magazinci bir standart ile yapılan habercilik anlayışı en başta basın yayın ilkelerine aykırıdır. Televizyonlarda izlenen dizilere bakıldığında çok eşlilik, kumalık, aile içi şiddet ve istismar, töre cinayetleri, kötü alışkanlıklar ve bağımlılıklar, aldatma, boşanma gibi konulara yer verilmektedir. Bugün izlediğimiz bu dizilerin özendirici bir yanı olduğuna dair bir kaygı taşımaktayız."

MEDYA TOPLUMSAL GÜVENİ OLUŞTURUYOR

Toplumsal özgüveni oluşturan en önemli unsurlardan birinin medya olduğunu vurgulayan Hayati Yazıcı, "Bugün içinde bulunduğumuz medyatik karmaşa ortamına karşı inançla ve geleneklerle çalışmalıyız dediğimde, çoğumuz bunu basitçe bir siyasi görüşün ifadesi olarak görecek ve dikkate almayacak kaygısı içindeyim. Geçmişi unutarak, geçmişten utanarak bir değişimi asla ve asla gerçekleştiremeyiz. Geçmişi reddetmek, külliyen silmek, unutmak, unutturmak, bu ülkeye çok büyük acılar yaşattı ve yaşatmaya da devam ediyor. Geçmişten ilham alarak geleceği inşa etmek, şekillendirmek zorundayız" dedi.

ARINÇ: BİR GAZETECİNİN BİLE İÇERİDE OLMASINDAN ÜZÜNTÜ İÇİNDEYİM

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, medyaya kör kalmanın mümkün olmadığını söyledi. Son günlerde Türkiye'de basın özgürlüğünün, tutuklu gazetecilerin tartışıldığını anlatan Bakan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tutuklu veya hükümlü gazeteci var, bununla ilgili olarak Türkiye ile ilgili yayınlanan raporlar var. Hem içerden, hem dışarıdan bunları tartışıyoruz. Uluslararası Basın Enstitüsü'nün başkan ve üyeleri gelmişti. Yararlı görüşmeler yaptık. Çok faydalı olduğunu düşünüyorum. Gazetecileri Koruma Örgütü adıyla önce 76 tutuklu olarak bildirdiği sayı, yaptığımız konuşmanın ardından 46 olarak tespit etti. 4 bile olması önemli. Bu tür raporların gerçekleri ne kadar yansıttığı konusunda bize fikir verebilir. Bir gazetecinin bile yazdıklarından dolayı içeride olmasından dolayı büyük bir üzüntü içindeyim."

YAZILI MEDYA YARIN DA OLACAK

Yazılı medyanın dünde, bugün de ve yarın da olacağını ifade eden Bülent Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ipad'e girdiğimde çok şeyler okuyorum. Ama elime kağıt değmeli. Elim siyahlanmalı. En büyük şikayetçi de eşim. Gazete tutkusundan vazgeçemiyorum. 60 yaşında hala devam ettiriyor. Benim için yazılı olacak. Biçim mi, içerik mi, okuyucularıyla iletişimi nasıl kuracak, önümüzü daha iyi göreceğiz. Görsel medya TV yayıncılığı, radyo dinleyiciliği, bizim görev alanımız içinde. Bunun yanında hızla gelişen ve hepimizi etkisi altına alan internet medyası var. Ondan da uzak kalamıyoruz. Bütün bu medyayı içerisine alan yasal düzenlemeleri basın kanunuyla yapabiliriz."

RTÜK kanununda değişiklikler yapıldığını açıklayan Bülent Arınç, "Radyo ve TV yayıncılığının geldiği nokta itibariyle önemli bir çalışma yaptık. 1,5 yıl büyük gayret sarf ettik. 2011'in Mart ayında yeni RTÜK kanununu çıkarttık. Kendimize yol haritası çizmiştik. Adım adım uyguluyoruz" dedi. Bazı konuların netameli işler olduğunu kaydeden Arınç, RTÜK'le gilili gelişmeleri şöyle anlattı:

"Aman bunlara dokunma diye ikaz gelir. Kolunuzu sıvayıp yola koyulunca 'siz bunu çıkartamazsınız' derler. RTÜK'te böyle oldu. Bu çıkmaz diye dudak bükenler oldu. Uzun süren uğraşlar sonucunda çıktı. Ama ne hikmetse muhalefet yeni RTÜK kanunun 9 maddesinin iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi tümünü reddetti. Aslında 1-2 maddesini koyarken 1-2 tanesi iptal edilir diye düşünmüştük Frekans ve kanal ihaleleri konusunda mevcut yapıyı güçlendirmenin ve avantaj sağlamanın doğru olacağını düşündük. Haksız ve ezici rekabete girilmesin. Yayın yapan kuruluşları himaye edelim ve yayıncılık yapanları içine koyduk. Niyetimiz hayırlı ve akıbeti de hayırlı oldu. 11 tane yönetmelik çıkarttık. Bunlar yürürlüğe girdi. En önemlisi frekans ihalelerinin planlamalarının yapılmasıydı ve bundan sonra yapılmasıdır. Bununla ilgili bir kolaylık yapacağız. İhaleyi Mart ayı sonuna kadar yapılacak. Herkes görecek ki bunu başaracağız. Her şeyin usül ve esasını belirleyecek noktadayız. HD ve HDI olarak bu kanalları çoğaltarak mevcut yayıncıların zarar görmemesi konusunda iyi niyetliyiz. Ezici rekabetin yaşandığı bu alanda, kanalların hepsinin Türkiye için ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz."

HABER SİTELERİNE DÜZENLEME YAPILACAK

Bülent Arınç, internette yayın yapan haber sitelerine düzenleme getirileceğini söyleyerek, "İnternet medyasında hedeflediğimiz haber portallarıdır. Haber siteleri ile ilgili düzenleme yapacağız. Basın Kanunu çerçevesine almak istiyoruz. Reklamı, ilanı, basın kartı ve diğerlerini de hakları olduğunu düşünüyoruz. Haber siteleri bundan sonra internet medyasının basın kanunu içine uyarlanacak" dedi.

YAKASI AÇILMADIK KÜFÜRLERLE HAKARET EDİLİYOR

Bülent Arınç, internetteki paylaşım sitelerinde yapılan hakaret ve yorumları eleştirerek, bilişim suçlarıyla, bilişim yoluyla işlenen suçlara dair 7 yıl önce çıkartılan kanunun etkisiz kaldığını anlattı. Arınç, sözlerini şöyle sürürdü:

"İnternette paylaşım siteleri ve bu sitelerdeki hakaret, özel hayata müdahale, kişilik haklarına saygısızlık, küfürler, hakaretler, yorum adı altında belli kişilere yönelik hakaretler bizi rahatsız ediyor. Ben de rahatsız oluyorum. Yorum yapayım derken yakası açılmadık küfürlerle hakaret edilmesi rahatsız ediyor. Bu işi keyif edinmiş ve zevk alan kişiler olduğunu biliyoruz. Daha işler bir ceza müeyyidesi olabilir mi diye düşündük. Bu yolla işlenen suçlar nasıl takip ediliyor, nasıl ceza veriliyor, ne kadar etkili olmuştur bütün bunları negatif bir ceza sistemi içinde olacaksa onun yeri farklıdır. Adalet Bakanlığı'dır diye düşündük. 15 maddelik bir kanun taslağı hazırladık. Önümüzdeki günlerde Meclis'te konuşacağız."

İÇERİDE OLANLARIN SUÇU TERÖRLE MÜCADELEDEN

Bülent Arınç, tutuklu bulunan gazetecilerin terörle mücadele kapsamındaki suçlardan ceza aldığını belirterek, şunları söyledi:

"Basın özgürlüğü ve bu alandaki hukuksuzlukla içeride olanlar ve olmak üzere yargılananlar Türkiye'nin bugünlerde gerçeği. Dürüst ve samimi olmak kaydıyla şunu söyleyebilirim. Basın Kanunu'nda, RTÜK Kanunu'nda veya internet medyası ile ilgili düzenlemede şahsi hürriyeti bağlayıcı ceza yok. Bundan zarar gördüm, şu kadar yıl hapis cezası aldım diye kimse söyleyemez. Nerelerden ceza görüyorlar? TCK'dan ve terörle mücadeleden. TCK'nın 3-4 maddesi var. Soruşturmanın gizliliğini ihlal, adli yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve geciktirme. Bunlarla ilgili suç unsuru varsa ve basın yoluyla işlenirse cezaların arttırılması konusunda küçük talepler oldu. Çok ciddi bir şekilde önümüze öneri gelmedi."

5 YIL ERTELEME GELDİ

Basın yayın yoluyla işlenmiş ve ifade özgürlüğü kapsamındaki suçlara 5 yıla kadar erteleme getirildiğini açıklayan Bülent Arınç şöyle devam etti:

"Bu ertelemeden sadece yargılanan gazeteciler değil, bir milletvekili de istifade etti. Kemal Aktaş isminde Diyarbakır Milletvekili de (Cezaevindeyken Van bağımsız milletvekili seçildi, halen cezaevinde) istifade etti. 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum oldu. O kapsama, o da girdi. Ertelemeden istifade ettiği için milletvekilliği de düşmedi. Belediye başkanları, başta Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak olmak üzere o da kapsama girdi. Bunun dışında da gazeteciler istifade ettiler. Başaramadığımız ve başarılması çok zor olan, nasıl olacağını da somut bir teklifle karşımıza getirilemeyen Terörle Mücadele Kanunu var. Terörün can yaktığı Türkiye'de, şehit haberlerini arka arkaya geldiği, baskınlar, gözyaşı, ağıtların olduğu bir Türkiye'de Terörle Mücadele Kanunu'nun hangi maddesinin ne şekilde güncelleşebileceği konusunda kimse ağzını açmıyor. Ama bugün cezaevinde olan veya hüküm giymek üzere sayıları 60 civarında gazetecilerin yaptıkları şey Terörle Mücadele Kanunu'na aykırı faaliyette bulunmaktır. Sadece 6 ve 7'nci maddeleri değil, terör örgütünün doğrudan mensubu olmasa bile yaptığı faaliyetlerle o örgüte destek olmak gibi suç kapsamı içerisindeler. Bunu BDP'liler tamamen kaldırın diyebilir. Hiçbir parti Terörle Mücadele Kanunu kaldırılsın diye teklifle gelmedi. 6 ve 7'nci maddede propagandanın çağdaş yorumları yapılmasında hemfikiriz. Yazı, bildiri, konuşma şiddete ve silaha teşvik etmiyorsa, böyle bir amaç çıkmıyorsa, düz ve net ifadelerle propagandaya yönelikse suç olmaktan çıkabilir diye düşünüyoruz."

Propaganda unsurunun net olarak anlaşılabilmesi için çalışma yapacaklarını söyleyen Bülent Arınç, "Bunun daha kapsamlı düşünülmesi lazım. İnsani ve merhametli düşünce olabilir ama terör gibi baş belası olan bir Türkiye'de, güvenlik güçlerinin bulunduğu örgüte yazdıklarıyla destek olan, cesaret veren ve özendiren bir Türkiye'de ne yapmalıyız ki propaganda unsuru net olarak anlaşılabilsin. Bunun terörle, silahla, şiddetle, kanla irtibatının çağdaş bir anlayışla ortaya konulması lazım. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Mahkeme karaları ve diğer yorumlar bize bu konuda değişiklik yapmayı önümüze koydu. Bir değişiklik yapma gereği duyduk. 4'üncü yargı düzenlemesi adı altında düzenleyeceğiz. Diğer maddeler altında güçlü talep olmayınca bizim de ortadan kaldırmamız düşünülemez" diye konuştu.

EUROVİSİON TÜRKİYE'NİN TANITIMI İÇİN ÇOK FAYDALI OLMUYOR

Bülent Arınç'a konuşmasının ardından plaket verildi. Toplantıya verilen arada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, TRT'nin Eurovision'a katılmama kakarı ile ilgili olarak şunları söyledi:

"Bu bizim aldığımız bir karar. Çünkü TRT kararı alırken her şeyiyle düşündü. Yıllardan beri katıldığımız bir etkinlik. Ama son yıllarda özellikle değerlendirme konusunda dün açıklama zaten çok detaylıydı. Bu açıklamaya da dikkat ettiğimiz zaman bu katılmama kararının ne kadar doğru haklı ve yerinde olduğu anlaşılacak. Bu bir eksiklik değil. İleride şartlar müsait olduğunda bu yarışmaya tekrar katılabiliriz. Ama bu sene bazı ülkeler zaten katılmıyor. Değerlendirme kriterleri değişmedi. Bu bloklar halindeki etkileşim devam ediyor. Bu yarışmada biz hangi güçlü grupla gidersek gidelim istediğimiz puanları alamıyoruz ve Türkiye'nin tanıtımı içinde çok faydalı olmuyor. Detaylı bir inceleme sonucunda TRT Eurovision'a katılmama kararı aldı."