Başbakan Yardımcısı Bülent seçim bölgesi olan Bursa'da iki günlük programına Basın Yayın ve Enformasyon İl Müdürlüğü binasının açılışını yaparak başladı. Burada gazetecilerin dün gerçekleştirilen Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesiyle ilgili sorularını yanıtlayan Arınç, MHP’nin tavrıyla ilgili görüşlerini de açıkladı.

”SİYASET DİYALOGDUR, UZLAŞMADIR”

Olayın fevkalade bir yönü olmadığını ve aslında normal olan, doğru bir görüşme yapıldığını vurgulayan Arınç, ana muhalefet partisiyle iktidar partisinin genel başkanlarının herhangi bir konuda bir birileriyle görüşmelerinin, belli bir konuda istişare etmelerini çok faydalı bulduğunu söyledi. Arınç şöyle devam etti:

“Siyaset böyle bir şeydir. Siyaset diyalogdur uzlaşmaktır. Belki bugüne kadar karşılıklı olarak farklı sözler söylenmiş birbirlerini itham etmiş, suçlamış olabilirler. Ama bir ana muhalefet partisi lideri, ‘Ben şu konuyu sizinle görüşmek istiyorum’ derse buna ret cevabı verilmez. Hiçbir ön yargı olmadan bir görüşme yapılır. Devam eder etmez onu bilemem, ama bu başlangıcın çok faydalı halkımızı çok memnun eden bir gelişme olduğunu görüyorum”  dedi.

Arınç, diğer partilerin de bu beraberliğe katılıp katılamayacağını önümüzdeki günlerde görüleceğini ifade ederek, “Çünkü bu tespitlerin içerisinde özellikle iki konu dikkati çekiyor. Biri meclis içerisinde bütün partilerin iştirakiyle bir mutabakat komisyonu kurulması, bir de parlamento dışında akil adamlar ismiyle komisyonunun kurulması. Ak Parti Genel Başkanı derhal bu görüşme talebini kabul etmiş. Ancak, MHP Genel Başkanı bildiğiniz gibi bu konuyu görüşmeyeceğini hem grup toplantısında, hem sonrasında söylemiştir. CHP’den BDP’ye bir görüşme talebi var mı olacak mı? Onu bilmiyorum ama grubu bulunan 4 partinin iştiraki düşünülüyorsa bunun sağlanması gerekir. Ak Parti bu konuda kendi tavrını olumlu olarak ortaya koymuştur. MHP’nin de aslında, görüşlerine saygı duymakla birlikte terörle mücadele konusunda veya terörün Türkiye’de bitirilmesi konusunda konuşulacak her söze, yapılacak her toplantıya katılması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü terör 75 milyonun meselesidir” diye konuştu.

”TERÖRLE MÜCADELEDE HERKESİN FİKRİNE İHTİYACIMIZ OLABİLİR”

Kılıçdaroğlu’nun kendisinin böyle bir çalışmaya sevk eden ana sebepleri söylediği konuların 2009’da kendilerinin demokratik açılım, daha doğru tabirle milli birlik ve kardeşlik projesiyle örtüştüğünü kaydeden Arınç, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun geçmişte karşı çıktığı bu hususa bugün gelin oturalım konuşalım diyerek kendisinin öneri getirmesine ben doğrusu çok olumlu buluyorum. Terörle mücadelede herkesin katkısına, herkesin önerisine, düşüncesine, fikrine ihtiyacımız olabilir. Kaldı ki, biri iktidar partisi birisi ana muhalefet partisiyse buna daha çok anlayış göstermek gerekir. Bir muhalefet partisi olarak da MHP’nin buna karşı çıkmayacağını, çıkmaması gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu.

”TABULARLA YASAKLARLA KIRMIZI ÇİZGİLERLE BİR YERE VARAMAYIZ”

Başbakan Erdoğan’ın dün akşam bir televizyon kanalında başkanlık sistemiyle ilgili açıklamalarını da bir soru üzerine değerlendiren Arınç, “Türkiye’de bu konuları konuşmalıyız. Tabularla, yasaklarla, kırmızı çizgilerle bir yere varamayız. Kaldı ki demokratik rejimlerde parlamenter demokrasi olduğu gibi aynı Türkiye’de ki mevcut haliyle yarı başkanlık gibi Fransa’da, tam başkanlık sistemi gibi ABD’de bunların örnekleri vardır. Aslında bunlardan farklı olarak Türkiye’ye özgü bir örnek de olabilir. Misal olsun diye söylüyorum. ‘Hayır ondan başkası olmaz onu kesinlerle konuşmayız, dokundurtmayacağız” sözleri demokratik bir anlayış değildir” dedi.

Arınç, Türkiye’de yeni anayasa yazım çalışması olduğunu ve onların bu konu üzerinde mutlaka duracaklarını ifade ederek, siyasetle ilgilenen herkesin Türkiye daha iyi nasıl yönetilebilir sorusuna cevap araması gerektiğini söyledi. Arınç, "Bu, yarı başkanlık sistemi mi olur, bugünkü sistemin devamı mı olur? Bunları toplumda sağlıklı bir tartışma ortamı olduktan sonra sanıyorum hepimiz daha yakından tanımış olacağız” dedi.

”SURİYE’DEKİ ŞİDDET VE ÖLÜM OLAYLARI BİR AN EVVEL DURMALI”

Arınç, Suriye’deki gelişmelerle ilgili soru üzerine de, dün İstanbul’da önemli bir toplantı yapıldığını ve ABD Dışişleri Bakanı Clinton’un da katıldığı toplantıda Suriye muhalefetinin örgütlenmesi, güçlendirilmesi, yapılacak insani destekler ve gelişmelerin nasıl önlenebileceği konularında ciddi görüşüldüğünü söyledi. Türkiye’nin kapılarını açtığını ve 26-27 bin civarında şiddetten kaçan insanının barındırıldığını kaydeden Arınç, “Tek dileğimiz var. şiddet ve ölüm olayları bir an evvel durmalı” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın özel yetkili savcılarla ilgili dün gece aynı televizyon programındaki açıklamasıyla ilgili bir soru üzerine de bu konuları yorumlamasının doğru olmayacağını söyledi.

” FİİLİ HİZMET ZAMMI İLE İLGİLİ ÇALIŞMA YAPIYORUZ”

Arınç, törende yaptığı konuşmada da gazetecilerin yıpranma hakkı konusuna değindi. Sendikalar, gazeteciler, cemiyetler, derneklerin 2008 yılında Sosyal Güvenlik Kanunu yürürlüğe girerken kaldırılan yıpranma hakkının tekrar konulmasını arzu ettiklerini hatırlatan Arınç, Başbakanın da bu konuda çalışma yapılması talimatını verdiğini söyledi. Arınç şöyle devam etti:

”Bu o zaman haklı bir gerekçeye dayanıyordu, itiraf etmeliyim. Ancak basının yıpratıcı bir meslek olduğunu geçen gün de Kanal D çalışanlarından değerli bir arkadaşımızı ebediyete uğurladık bir kaza sonucunda. Buna ilişkin her gün basında çalışanların bir koşuşturma içerisinde yıpranmayla karşı karşıya oldukları biliniyor. Dolayısıyla diğer iş kollarıyla birlikte düşünerek yeniden fiili hizmet zammının konup konamayacağı konusuyla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Umarım olumlu sonuçlanacak.”

BASINDA SENDİKALAŞMA

Arınç, fiili hizmet konusu kadar önemli ve onun da önüne geçen sıkıntılar olduğunu dile getirerek, “Bu sıkıntıların sebebi de Biz değiliz. Dolayısıyla bütün sendikaların bütün cemiyetlerin bu konu üzerinde de odaklanmaya davet ediyorum. Bir tanesi mesele bizim Anadolu Ajansımızda şu anda iki tane gazetecilere yönelik sendika var. Ama bunun dışında Türkiye’de televizyonlarda çalışanlarda yazılı basında çalışanların da sendikalı olma hakkı ellerinden alınmıştır. Bu hakkı ellerinden alanlar ise patronlardır. Dolayısıyla Patronlara yönelik sendikasızlaştırma faaliyetlerine karşı bütün basın mensuplarının da sendikaların da karşı çıkması gerekiyor” dedi.

Basın çalışanlarının çalışma güvencelerinin ellerinden alındığını savunan Arınç, şöyle devam etti:

”Bu zorlu ve yıpratıcı meslekte çalışanlar her gün kapının önüne konulur muyum endişesiyle gece gündüz sıkıntı yaşıyorlar. Bunun da sebebi biz değiliz. Bir de bu basında çalışanlardın pek çoğu çalışanlardan aylıklarını düzenli olarak alamıyorlar. Hatta bir kısmının 6-7 aylık birikmiş maaşları da var. Hatta haftalıkla çalışmaya devam eden arkadaşlarımız var. Basında çalışanların bir defa çok ucuz ücretlerle çalıştırıldıkları, ikincisi hiçbir güvencelerinin olmadığı, üçüncüsü maaşlarının özlük haklarının verilmediği de bir gerçek. Lütfen arkadaşlar cesur olsunlar, ey sendikalar, ey cemiyetler ey dernekler mensuplarınızın bu haklarını da lütfen dile getirin. Eğer bir takım medya patronları aynı zamanda uluslararası ticaret yapacak güçte büyük gelirler elde edecek işler de yapıyorlarsa, ama onun yanında bir eğlence olsun kabilinden gazetecileri televizyonları da ellerinde tutuluyorlarsa o zaman insaf etsinler. Çalıştırdıklarının ücretlerini fazlasıyla ödesinler. Onlardan hiçbir şeyi esirgemesinler. Çünkü bu meslek zor. Yıpratıcı ama ekmek kadar su kadar hava kadar da önemli. Bütün bunları fiili hizmet zammıyla birlikte savunursak daha da anlamlı olacaktır.”



IA,FK(FK/AAA)