Kayseri Barosu tarafından Sabancı Kültür Sitesi'nde düzenlenen 'Yeni Türk Borçlar Kanunu' sempozyumuna katılan Ankara Barosu Başkanı Metin Feyzioğlu, yaptığı açıklamada, 12 Eylül yargılamasının bu günkü haliyle bir şov olduğunu vurguladı. 12 Eylül’de işkenceyle öldürülenleri yargılamanın önünde bir yasal engel olmadığını belirten Feyzioğlu "32 yıldır kusura bakmayın işkenceyle adam öldürenleri yargılamanın önünde bir engel var mıydı. Geçici 15'inci madde kaldırıldığı için cuntacıları yargılıyoruz diyorlar. O ayrı bir konu. Buradan herkese soruyorum, 12 Eylül’ün hapishanelerinde işkenceyle katledilmiş fidanların katillerini, bugüne kadar yargılamakta hangi engel vardı. Hiçbir engel yoktu. Dolaysıyla, 90 yaşına gelmiş ve doğal ömürleri büyük ihtimalle sürecin sonunu da Allah bilir tabi ama, görmeye de yetmeyecek olan iki cuntacıyı ki, cuntacılar Türkiye’ye çok büyük zararlar vermiştir. Ama bu cuntacıları yargılamak şovdur. Ben bu şovun, bu siyasi gösterinin malzemesi olmayacağım ve açıkçası bu şovu da başka siyasi hareketleri, baskıları ve Türkiye’nin artık dünyadan görülen demokrasi yolundaki kötü gidişini perdelemek anlamında sahneye konduğunu ifade etmek istiyorum."

12 Eylül'ün bir zihniyet olduğunu belirten Feyzioğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

ÖZEL MAHKEMELER DGM’LERİ MUMLA ARATTI

"Bu zihniyet içinde en ağır baskıları barındırır ve bu baskılar aşağı doğru indikçe karakollarda ve hapishanelerde işkenceye kadar döner. 12 Eylül zihniyetinin dış yapısında DGM’ler vardır. Bugün DGM’ler özel görevli mahkemelerde devam ediyor mu? Ediyor. Bugün özel görevli mahkemeler, dün DGM’lerin sahip olduğu yetkilerden çok daha fazlasıyla donatılmış mı? Evet. Bugün artık özgür dünya ki, dün özgür dünya Türkiye’de ileri demokrasi hamlesi vardır diye destek veriyordu. Ama o özgür dünya Türkiye’ye bugün durun neden gazetecileri tutukluyorsunuz. Neden üniversite profesörlerini tutukluyorsunuz, neden insanları zindanlara atıyorsunuz diyor mu? Diyor. Demek ki özel görevli mahkemelerle, DGM’ler, yani 12 Eylül zihniyeti artarak devam ediyor. Daha ileri aşaması özel görevli mahkemesi, DGM’leri, hatta sıkıyönetim mahkemelerini mumla aratacak mahkemeler özel görevli mahkemeler. Bugün özel görevli mahkemelerde savunma yapan avukatlar birer birer kendilerini ağır ceza mahkemelerinde sırf savunma yaptıkları için sanık konumunda buluyorlar mı/ Evet. Sıkıyönetim mahkemelerinde avukatların savunma yapmamaları nedeniyle yargılanmaları yoktur. Bu çok daha ileri aşamadır. Eğer bir ülkede mahkeme avukatı savunma yaptığı için yargılamaya başladıysa, artık orada demokrasi, hukuk devleti, hukukun üstünlüğü, savunma hakkı yoktur."

12 EYLÜL ÜRÜNÜ YÖK HALA DURUYOR

Metin Feyzioğlu, 12 Eylül’de kurulan YÖK’ün halen durmasının bir ayıp olduğunu, Adalet Bakanlığının barolar üzerinde baskısı bulunduğunu, sendikal hareketlerin baskılandığını, gazetecilerin zindanlara atıldığı söyledi. Feyzioğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"12 Eylül zihniyetinin üst yapısında YÖK var mıdır? Vardır. Bugün YÖK duruyor mu olduğu gibi duruyor. 12 Eylül zihniyetinin ürünü olan YÖK üniversiteleri baskı altına almış mıdır, özgür bilimi yok etmiş midir? Evet. Bugün YÖK, 12 Eylül’ün başlangıç sürecindeki canlılığıyla gücüyle baskısıyla aynen yerinde mi. Aynen yerinde. Peki sendikal emeğin örgütlenmesine gelelim. Sendikal özgürlükler üzerinde baskı var mı Türkiye’de? Ben demiyorum. Uluslararası sendikal hareketler bunu söylüyor; ‘Türkiye’de sendikal hareketler baskı altındadır’ diyor. İnsanların örgütlenmesini baskı altına almak 12 Eylül ürünüyse ve bu aynen devam ediyorsa. Şimdi ben hepsini yan yana koyuyorum; siyasi partiler kanunundaki baskıcı sınırlamalar, yüzde 10 barajı duruyor. DGM’ler özel görevli mahkemeler adıyla duruyor. Adalet Bakanlığın Baro’lar üzerindeki vesayeti duruyor. Avukatlar savunma yaptıkları için tehdit atında. Gazeteciler yazdıkları sebebiyle zindanlarda. Şimdi iyice artık ironik bir durum 12 Eylül zihniyetini ve 12 Eylül’ün cuntacılarını, 12 Eylül’ün sembolik ürünü yani bayrak ürünü olan bir özel görevli mahkemede yargılıyoruz ve adalet arıyoruz. Şimdi kusura bakmayın, bu 12 Eylül’le hesaplaşmak falan değil. 12 Eylül’le hesaplaşmak 12 Eylül zihniyetinin bütün izlerini kazımakla olur. İzleri kazımak şöyle dursun, 12 Eylül’ün ürünlerinin tamamını keyifle, sona kadar kullanıp, özel görevli mahkemeler eliyle Türkiye’de özgür düşünceyi baskı altına alıp, özel görevli mahkemeler ve 12 Eylül ürünü yasalar eliyle sendikal hareketleri bastırıp üniversite rektörlerini seçimle değil tepeden atamayla getirin. Ondan sonra da iki cuntacıyı yargılıyoruz görüntüsü altında ‘12 Eylülle hesaplaşıyoruz' deyin. 12 Eylülle hesaplaşmanın bir samimiyeti olmalıdır. Ben o yüzden hiçbir samimiyet görmediğim, içi boş bir siyasi gösteriden ibaret diye nitelendirdiğim bu sürece dahil olmayı reddediyorum. Olmadım ve olmayacağım. Çünkü, 12 Eylül’le hesaplaşmak böyle olmaz.''

Ankara Barosu Başkanı Feyzioğlu, 12 Eylül'ün izini ortadan kaldıracak düzenlemeler için anayasa değişikliğine gerek olmadığını, Siyasi Partiler ve Terörle Mücadale Kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesinin yeterli olacağını dile getirerek, ''Anayasa değişikliğine de gerek yoktur bu söylediklerimi yapmak için. Siyasi Partiler Kanunu değiştirmek bir gündür. Barajı çekersiniz aşağıya. Terörle Mücadele Kanununda gazeteciyi de, beline bomba sarmış karakol basan, otobüs patlatan teröristi de aynı maddeden yargılayan ve mahkum eden Terörle Mücadele Kanunu'nu da bir günde kaldırırsınız. Özel görevli mahkemeleri bir günde kaldırırsınız. YÖK kanununu düzeltir, YÖK’ü sadece üniversitelerin çatı kuruluşu haline getirirsiniz. Özgür bilim üzerindeki baskıları kaldırıp rektörleri seçilir hale getirirsiniz, atamadan kurtarırsınız. Ondan sonra oturalım Anayasa’yı da uzlaşarak değiştirelim, cuntacıları da yargılayalım" diye konuşmasını tamamladı.