Norveç bugünlerde NATO’nun 40 binden fazla asker ile gerçekleştirdiği büyük bir askerî manevranın sahnesi oldu. NATO militaristleri manevranın öneminin altını çizmek için, bu savaş oyununa »Trident Juncture«, yani »Trident Noktası« adını takmışlar. Burjuva basınına göre Grek mitolojisindeki deniz tanrısı Poseidon’un elinde tuttuğu üç dişli mızrağa (fuscina tridens) atıfta bulunarak, NATO’nun »savunma gücünün büyüklüğü« kanıtlanacakmış. Böylelikle de, Batılı müttefikler »Doğudan« gelecek olan tehditlere karşı deniz, hava ve kara kuvvetleriyle »hızlı ve masif bir yanıt verileceğini« vurgulamak istiyorlarmış. »Yanıt verilecek« olanın ise Rusya Federasyonu olduğunu söylemeye gerek yok.

Uygulanan senaryo NATO Sözleşmesinin 5. Maddesinin, yani bir NATO üyesi ülkenin – bu durumda Norveç’in – saldırıya uğraması sonucunda yürürlüğe girecek olan »ittifak durumu« üzerine kurgulanmış. Asıl saldırganlığın, başta ABD emperyalizmi olmak üzere, NATO üyesi ülkelerce yapılmasına ve bugüne kadar tek bir NATO üyesinin bir üçüncü ülke tarafından saldırıya uğramamasına rağmen kurgulanan bu senaryonun Avrupa toplumlarında savaş korkusunu körüklemeyi ve böylelikle savunma (!) bütçelerinin yurt içi GYSMH’nın yüzde ikisine çıkartılmasına toplumsal rıza üretmeyi hedeflemekte olduğu açık.

Anımsatmak için tekrarlayalım: NATO’nun kurulduğu 1949’dan bu yana 5. Madde gereğince ittifak durumu sadece bir kez, o da 11 Eylül 2001 saldırılarından hemen sonra ABD’nin isteği üzerine yürürlüğe girdi. Ardından, emperyalist müdahale savaşından başka bir şey olmayan sözde »Teröre karşı savaş« başlatılmıştı – meşum sonuçları biliniyor. Sözleşmenin 4. Maddesi ise, bir üye ülke toprak güvenliğini tehdit altında hissettiğinde 5. Maddenin ön hazırlığı olarak NATO’nun hemen toplanmasını öngörüyor. 4. Maddeye de NATO tarihi boyunca dört kez başvurulmuş: 2003, 2012 ve 2015’de Türkiye tarafından ve 2014’de Ukrayna’daki gelişmeler gerekçe gösterilerek Polonya tarafından.

Sonuç itibariyle bu gerçekler göz önünde tutulursa, 5. Maddenin öngördüğü ittifak durumu senaryosuyla yürütülen askerî manevraya neden olacak herhangi bir reel tehdidin söz konusu olmadığı görülebilir. Manevranın asıl gerekçesinin ne olduğunu gene burjuva medyasından okuyabiliyoruz: Rusya’nın Kırım’da olduğu gibi, ani hareketle Baltık ülkelerinde bir »oldu-bitti«ye gitmesini engellemek!

Norveç’teki askerî manevranın teknik donanımına ve lojistiğine baktığımızda ise, asıl amacın bir saldırı savaşı denemesi olduğunu görebiliyoruz: NATO toplamda on bin zırhlı araç, 70 savaş gemisi, 130 savaş uçağı ve aralarında işgal harekâtlarını hazırlamak için kurulmuş olan »Hızlı Müdahale Birlikleri« olmak üzere, 40 bini aşkın askerle savunmayı değil, saldırı ve işgali talim ettiriyor. Kurulduğu günden bu yana NATO’nun »barış« diye bir derdi olmamıştır. Emperyalizmin vurucu gücü olan bu savaş makinasının en temel görevi, emperyalist politikalara ve silah tekellerinin kârlarına kâr katmasına toplumsal rıza almak, bunların uygulanmasını sağlamaktır. NATO, savaş ve yıkım, emperyalist talan ve kapitalist sömürü demektir. Savaş istemeyen, en başta NATO’ya »savaş« açmalıdır!