Türkiye'deki "soykırım" ve bunun gibi kavramlara ilişkin yaklaşım: 


Soykırım, demeseniz de, olay çok ciddi bir kırımdır...

Argümanların en önemli ve görece en 'mantıklı' geleni, konunun "tarihçilere bırakılması" fikridir.

Peki; Fransızların Cezayir'i, İspanyolların Güney Amerika'sını, ötekilerin Kuzey Amerika'sını, Almanların Holocaust'unu bilip, "onlar önce kendilerine baksın diye" konuşuyorsunuz da, sizleri derinden ilgilendiren bu konuyu mu tarihçilere bırakmayı öneriyorsunuz..?

Tarih konusunda bir "fikir" sahibi olmak için, ne zamandan beri "okuyup, bilgilenmek ve cesaretle konunun üzerine gitmek yerine" topu taça atıyorsunuz?

Ayrıca, sözü edilen "tarihi" her zaman kazananların yazdığını bilmiyor muyuz..?

İkincisi, Alman parlamenterler, bu tarihsel felakette, bizzat kendilerinin de suçu olduğunu, "suça ortaklık, yani "Mitschuld" yapıldığını açıkça ortaya koydular. Daha ne istiyoruz..?

Üçüncüsü, gayet tabii ki, bu konunun, daha önce değil de, şu anda Alman Parlamentosu'ndan geçmesi ilginçtir.

Bu konuda, şimdiye kadar, politik çıkarlar, "aramızı bozmayalım" düşünceleri, "doğru" nun söylenmesine engel olmuştur.

Ancak; Recep Tayyip Erdoğan ve zihniyetinin "dünyaya kafa tutan", ne yazık ki Türkiye toplumunda bir hayli itibar gören fevri ve "aşağılık duygusu" tezahürü "büyüklük" yaklaşımları, ne olduğunu bilmeden "bölgesel güç olma isteği" bu sürece hız vermiştir.

Türkiye'deki mevcut hükümetin dünyada dostu kalmamıştır, itibarı da kalmamıştır.

Önceki gün yapılan kamuoyu araştırmasına göre, Almanların % 91`i Türkiye`yi "güvenilir partner" olarak görmemektedir.

Bu gelişmeleri daha önceden sezip, bu konuda gerekli barışçıl adımları atabilen bir hükümet de yoktur, muhalefet de yoktur.

Son cümlem, adını ne koyarsak koyalım, tarihimize ve günümüze karşı hakkaniyetli ve dürüst olmak zorundayız.

Suçu sağa sola atmanın alemi yoktur. Olay tamamen bizimle ilgilidir.

Türkiye toplumunun "ileri" dünya ile ilişkisi ancak bu şekilde kurulabilir.