Türkiye- Suriye krizi tırmanıyor. Genelkurmay Başkanı Özel'in Suriye sınırındaki açıklamaları, Moskova-Şam seferini yapan Suriye Havayolları uçağının Ankara'ya indirilmesi Türkiye'nin çıtasını yükselttiğinin göstergesi.

Ancak çıta yükselirken durum da giderek karmaşıklaşıyor. Suriye krizinin başından beri şunu gördük: Suriye ekonomik, askeri gücü ve kapladığı coğrafi alanın tersine çarpan etkisi büyük bir ülke. Yani bir Libya değil. Bunun nedeni ülkedeki dini, etnik, mezhebi yapıya bağlı olarak bölgedeki dengeler açısından ifade ettiği anlam ve uluslararası bağlantıları. Bugün Ankara sadece Şam değil, Tahran ve Bağdat'la da sorunlu. Uçak indirme olayından sonra Moskova da bu listeye katılabilir mi? Can yakıcı soru işte bu.

MOSKOVA-ŞAM- BAĞDAT-TAHRAN

Türkiye-Rusya ilişkileri Suriye krizinin başından bu yana normal seyretti. İki ülke, Suriye konusunu çok fazla ikili ilişkilere bulaştırmadı. Çünkü her iki ülkenin enerji, ticaret, nükleer yatırım konusundaki ilişkisi yabana atılacak durumda değil. Ancak, Rusya Devlet Başkanı'nın ziyaretini ertelediği açıklamasıyla kalkış noktası Moskova olan uçağın indirilmesinin aynı güne denk gelmesi, bir gün önce Irak'ın Rusya ile 4.5 milyar dolarlık silah anlaşması yapması düşündürücü. Eğer ciddi bir istihbarat olmasaydı Suriye uçağı indirilmezdi. Bu bilginin kimden geldiğini tahmin etmek güç değil. ABD işgaliyle 'özgürleşen' Irak'ın bu ülkeyle ilişkilerini sürdürürken Rusya'yla büyük miktarda silah anlaşması yapması sadece 'envanterini çeşitlendirmek', 'tek bir ülkeye bağlı kalmamakla' açıklanamaz.
Bağdat yönetimi tıpkı soğuk savaş dengelerindeki gibi Moskova'yla yakınlaşarak, bu hatta bulunan İran, Suriye cephesini tahkim etmek niyetinde. En azından bunun mesajını veriyor. Moskova'da silah anlaşması sonrası Maliki'nin açıklamalarının sertliği de bunun gösterir nitelikteydi. Yani Türkiye'nin güney ve doğu komşularının Moskova bağlantıları tamamlanmış gibi. Türkiye ise bu durumdan rahatsız. Suriye uçağının indirilmesi 'içindeki yükün niteliği' ile ilgili olmakla birlikte 'Moskova'ya  mesaj' olduğunu söyleyenler var. Gerçi Türkiye ile Rusya Suriye konusunda farklı cephelerde yer almasına rağmen, Türkiye-Rusya ilişkileri göz önüne alındığında, en azından şimdilik iki ülkenin Suriye için bu ilişkiyi göz ardı etmesi zor. Putin de biraz arayı soğutup aralık ayında gelecek. Ancak, havanın gerildiği, Türkiye'nin birkaç cephede krizi yönetmek durumunda olduğu da bir vaka.

PUSLU HAVAYI SEVENLER
Ankara sık sık Suriye ile bir savaşa niyeti olmadığını dile getiriyor. Bu arada Türkiye sınırına Suriye'den atılan top ve havan mermileri düşmeye devam ediyor. Bu toz duman arasında bu mermileri kimin attığı da net değil. Zaten havanın giderek puslu hale geldiği durumlarda herkesin kendi oyununu oynayabileceğini hesaba katarak, Türkiye'yi Suriye içine çekmek için kışkırtma ihtimallerini de hesaba katmak gerekiyor. Çünkü Suriye konusu artık o ülkede ne olup bittiğinden öte bir anlam taşıyor. Esad yönetimi elinde tüm kozları kullanırken, bölge ülkeleri de şu ya da bu şekilde krize dahil oluyor. Bu nedenle artık Türkiye-Rusya ilişkilerini daha dikkatli izlemek gerekiyor. Türkiye  kendini korumak için her türlü tedbiri alacaktır. Ancak, 'tek başına' bir savaşa gireceği kanısında değiliz. Bu nedenle naif bir savaş karşıtlığı kadar savaşkan kalemşorların, tıpkı 2003'te, Irak'ın işgali öncesinde olduğu gibi aynı cümlelerle ortaya çıkmasını anlamak da zor. Hatırlatmakta yarar var: Savaşlar düşünce kuruluşlarının insanı dikkate almayan stratejik yaklaşımları ve bilgisayarlarımızdaki savaş oyunlarına benzemez.   AKŞAM