Biz bunları tartışırken Uğur Mumcu’nun öldürülmesinde parmağı olduğunu sandığımız kişi ya da kurumlar da onun öldürülmesinden dolayı duydukları üzüntüyü dile getiriyorlar. Alıştık artık bunlara, kendilerinin teşne olup silahla derin devlete yardım ettikleri her olayda masum olduklarını açıklamaya çalışıyorlar yıllardır.


Bence bunu sadece zamanında Uğur Mumcu’dan nefret edenler yapmıyor, sosyalist ya da demokratlar da Uğur Mumcu’yu tam anlamadan ya da anlamak istemeden açıklamalar yapıyorlar. Şunu açıklamam lazım, bir insanı sevmekle, hatta beğenmekle onun her dediğini savunmak ayrı şeyler. Uğur Mumcu’nun 1984 yılında BBC’ye yaptığı bir konuşma var, o konuşmayı irdelemeden Uğur Mumcu’yu anlamak olanaksızdır. Mumcu o konuşmasında “Bir insan kendi ülkesinin devrimcisi olmalı. Benim görüşüm bu. Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim. Ama öte yandan da, Türkiye'de, bir; Kürtçülük, iki; silahlı eylemcilik, üç; yurt dışına bağımlı sosyalizm bunlara da karşı çıkıyorum. Ve Türkiye solunu da, bunların engellediğini sanıyorum” diyor…

Önceki gün gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun öldürülme yıl dönümüydü. Bir ülke için ne acı değil mi, neredeyse 2-3 günde bir, kimlerin nasıl öldürüldüğünü, katledildiğini yazıp tartışıyoruz. Biz bunları tartışırken Uğur Mumcu’nun öldürülmesinde parmağı olduğunu sandığımız kişi yada kurumlar da onun öldürülmesinden dolayı duydukları üzüntüyü dile getiriyorlar. Alıştık artık bunlara, kendilerinin teşne olup silahla derin devlete yardım ettikleri her olayda masum olduklarını açıklamaya çalışıyorlar yıllardır.

Bence bunu sadece zamanında Uğur Mumcu’dan nefrete edenler yapmıyor, sosyalist yada demokratlar da Uğur Mumcu’yu tam anlamadan yada anlamak istemeden açıklamalar yapıyorlar.

Şunu açıklamam lazım, bir insanı sevmekle, hatta beğenmekle onun her dediğini savunmak ayrı şeyler. Uğur Mumcu’nun 1984 yılında BBC’ye yaptığı bir konuşma var, o konuşmayı irdelemeden Uğur Mumcu’yu anlamak olanaksızdır. Mumcu o konuşmasında “Bir insan kendi ülkesinin devrimcisi olmalı. Benim görüşüm bu. Ulusal bağımsız sol! Ben sosyalist eğilimliyim, işçi sınıfının, emekçi sınıf ve tabakaların demokratik yollarla iktidara gelmesini istiyorum. Bu görüşümden hiç ama hiç vazgeçmedim. Ama öte yandan da, Türkiye’de, bir, Kürtçülük, iki, silahlı eylemcilik, üç, yurt dışına bağımlı sosyalizm, Bunlara da karşı çıkıyorum. Ve Türkiye solunu da, bunların engellediğini sanıyorum.” diyor…

Mumcu o konuşmasında dışa bağımlı sosyalizm derken daha çok dönemin TKP’sinden bahsediyor. Burada en önemli konu Mumcu’nun sosyalist eğilimli olması, yani kendisini bir Marksist olarak tanımlamaması, Kemalizme daha yakın, Kemalizmin sosyalizm olmadığını söylüyor ama Kurtuluş savaşından yola çıkarak paralellikler kurulabileceğini söylüyor. Mumcu kurtuluş savaşının bir işçi sınıfı mücadelesi olmadığını, aydın hareketi olduğunu söyleyip halkın katıldığını söylüyor. Halkın katıldığı çok tartışılır, çok su götürür ama yazmak istediklerim zaten bunlar değil.

Uğur Mumcu Kürt sorununu “Kürtçülük” olarak görüyor. Bu mantığa göre esasında o dönemde kızdığı TKP’yle yakın düşünüyor, insanların eşit olduğu bir Türkiye kurulacak ve o zaman Kürtler de rahat edecekler. Hatta TKP bugün de aynı şeyleri söylüyor.

Olaya böyle baktığınız zaman, yani “Kürtçülük” dediğiniz zaman bunca yılın savaşını küçümsemiş oluyorsunuz. Önce Kürtleri Türkiye’nin doğal parçası olarak görüyorsunuz, yani o insanların topraklarının Osmanlı döneminde işgal edilmesinde haklılık payı vermiş oluyorsunuz. Böyle baktığınız zaman da onların özgürlük mücadelesi size doğru gelmiyor. Dillerini kullanmalarına ses çıkarmayıp okullar açmalarına karşı çıkan garip demokratlar sınıfına giriyorsunuz. Tam bağımsız Türkiye’ye inanırken o istila edilmiş toprakları da tam bağımsız Türkiye’nin içine katarak mücadeleyi sadece türklere bırakıyorsunuz.

İşte bu mantık kimi demokratların 1938 Dersim katliamına bakış açısını değiştiriyor, sadece dini ayaklanma olarak görüyor. Sadece dini ayaklanma olsa bütün Türkiye’nin ayaklanması gerekir oysa, şeriatçı bir Osmanlı, halifeyle idare edilen bir ülkenin yetiştirdiği insanlar, erkeklerin % 93’ü kadınların % 98’i okuma yazma bilmiyor ve başka biyerde şeriatçı ayaklanma olmuyor da orada oluyor. Bunun nedenlerini araştırmadan Dersim katliamını yada ayaklanmasını anlayamazsınız. Bunu anlamadan tartıştığınızda, o dönemde Mustafa Kemal hastaydı, İnönü başbakan değildi, Demokrat Parti kurucusu Celal Bayar başbakandı, MHP’nin nüvesi Millet Partisi kurucusu ve başkanı Fevzi Çakmak genelkurmay başkanıydı der durursunuz. Bunlar kendinize aklanmak adına yeter size. Sonra bir CHP’linin o dönemi eleştirmesine bir faşist gibi kızarsınız.

Oysa Mumcu’nun 1984’de “Kürtçülük” dediği olgu bugün nereye geldi. Barış rüzgarları esiyor, kısa dönemde çözülemeyecekse de, artık Türkiye’nin her kesiminin tartıştığı bir noktaya geldi. Bu noktaya kürtler sayesinde geldi, onlar savaşarak bu konuyu dünya siyasetine soktular, ciddiye alınır konuma geldiler.

Uğur Mumcu’nun bu günleri görmesini çok isterdim. Ne derdi, olaya nasıl bakardı, çok da umurumda değil, bu konuda kahinlik yapmayı da, yapanları da hiç sevmem. Ama bu barış savaşımını görseydi sevgili Uğur Mumcu, Kurtuluş savaşına bu kadar sahip çıkan birisi olarak konuyu es geçemez sanırım içten içe memnun olurdu…