12 Eylül faşizmi sonrası Türkiye'yi terketmek zorunda kalan siyasi sürgünlerden Servet Ziya Çoraklı, Hamburg'da arkadaşları tarafından sade bir törenle anıldı. Mezarı başında yapılan anmada yakın dostları, her yıl olduğu gibi Servet Hoca'yı yalnız bırakmadılar.

Bu seneki anmada Hoca'nın en çok sevdiği Rakı da yerini almıştı. Küçük bir sehpa üzerinde 'Al yaralarına sevdamı sar' isimli şiir kitabının yanında, mini şişelerde ikram edilen Rakı yudumlanırken, sanki Servet Hoca ayağa kakmış 'şerefe yoldaşlar' der gibi karşımızdaydı.
Dostları Hoca'nın sevgi ve anılarından örnekler verdiler.O'nu hatıralarındaki doğallığıyla anlattılar. Top oynamasından 'hovardalık' ve 'kaçamak" yapmalarına kadar, yaşanmış gerçekliklerden kısa kesitler sundular. Kah gülündü, kah hüzün duyuldu. Servet Hoca'nın anısına aramızdan ani ayrıldığı sene, yazmış olduğum bir makaleyi yayınlıyoruz.





Şair Servet Ziya Çoraklı, Türkülerle uğurlandı


29 Aralık 2009 günü kansere yenik düşerek aramızdan ayrılan yalnız şair sevgili Servet Hoca Hamburg'da devrimci-demokrat dostlarının yoğun katılımlı cenaze töreniyle sonsuzluğa uğurlandı.

Servet Hoca, en çok sevdiği „Sarı Gelin“ türküsünün söylenmesinden sonra mücadele arkadaşlarının kısa anlatımlarıyla aramızdan ebedi olarak bir kuş misali uçup gitti. Cenazeye geniş bir çağrı olmamasına rağmen, yaklaşık 300 kişi katılmıştı. Alışılagelmiş dini tören yapılmadı. Servet Hoca, bir ateist olarak yaşamında camiye gitmediği için, ölümünde 'geleneğe' uyarak cenazesini imama kaldırtan ‘‘devrimcilerden“ farklı davranmıştı.

Bu vasiyetiyle bile yeni bir geleneğin yeşermesine önayak olmaktaydı. Tören bitiminden sonra mezarlık yolunda tabutu taşıyan öndeki dostların ağır adımları, arkadakilere ne kadar çok hızlı gelmiş olmalıydı ki, kaç kez „arkadaşlar biraz yavaş olun“ diye ısrarlı olundu. Bir çoğumuz aslında o gün, kendi aynamıza baktık denebilir. Geçmiş yıllardan birikmiş devrimciler arası yaşanan „soğukluklar“ neden bir türlü sıcak bir atmosfere dönüştürülemezdi? Geçmişteki yaşanan kırgınlıkların giderilmesi çok mu zordu? Bizleri cenazelerimiz mi bir araya getirmeliydi?.Cenazeye katılan kalabalıktaki sessizlik ve derin hüzün görmeye-belki de görmemeye- değerdi. Içimizdeki bir ses sanki avazı çıktığınca bağırmaktaydı. „Bizler hep ölülerimizin cenazelerinde mi yan yana geleceğiz“ diye. Belki, son 5 yıldır siz 7-8 yıl anlayın, birbirlerini görmemiş çeştli siyasi yapıların eski yönetici ve taraftarları olan dostlar, Ahmet Kaya’nın türküsündeki tiplemesiyle „yorgun demokratlar“ ,Servet Hoca’nın cenaze töreniyle çok kısa da olsa birbirlerine „merhaba“ deme fırsatı bulmuşlardı. Bu durumun değişmesi acaba mümkün değil miydi? Geçmişteki kırgınlıklarımızın dağılmasına belki de yaşamlarında önayak olamamış abilerimiz, ölümleriyle neden sebep olamazlardı ki?

Türkiye'deki son gelişmeleri dikkate aldığımızda nerede durduğumuz açıktan görülmeye değerdi.

Bir yandan binlerce Tekel işcilerinin tavizsiz direnişlerine hükümetin duyarsızlığı ,kürtlere karşı yapılan insanlık dışı tutuklamalar, yasaklar zinciri,açılım adıyla yapılan tasfiyeler ve bir çok batı illerindeki polis destekli ırkçı-faşist linç kültürünün adım adım ülkenin her yanına doğru yayılması, yurtdışında yaşayan bizlere de yerine getirmek durumunda kaldığımız temel insani sorumluluklarımızı hatırlatmaktaydı. Geçmiş dönemlerdeki aktiviteler sanki hayal meyal gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu.

Servet Hoca'nın talihsiz ölümü belki eski kırgınlıklarımızın bertaraf edilmesinde, üzerimizdeki ölü toprağının atılmasında bir adım yol katetmemize sebep olur. En azından ben bu ümidi taşımaktayım.



Çok söze gerek yok.

Servet Hoca siyasi duruşuyla, sakin ve mütevazi tavırlarıyla herkesçe yakından bilinirdi.

20 yıldır Hamburg’da yaşayan Servet Hoca, 12 eylül faşizmi sonrası ülkeyi zorunlu olarak terketmek durumda kalan devrimcilerden sadece biriydi.

1946 Ağrı doğumlu, 68 kuşağı devrimcilerinden biri olarak daha liseli yıllarda siyasi faaliyetlerinden dolayı Ağrı’dan Trabzon’a sürgüne gönderilmişti.

O gün oldu dünya halklarının baş düşmanı Amerikan emperyalizminin ülkemizdeki varlığına hayır diyen militan bir Dev-Genç‘liydi. Gün oldu işçi sınıfının kurtuluşu sınıfsız bir toplumdadır diyen bir TKP-B’liydi, gün oldu sanatçı ve şair kişiliğini öne çıkartarak Sinematek başkanlığı yapmıştı.

Siyasi tutsaklık yıllarında yoldaşlarını yalnız bırakmadığı gibi, insanlık onurundan taviz vermeyerek işkencelere rağmen bedeniyle faşizmin zulmüne barikat kuran devrimcilerdendi. Servet Hoca Hamburg’da yazdığı „Düşler-Träume“ adlı şiir kitabıyla da son kez bizlere sevgi ve dostluk mesajı vermişti.

Servet Ziya Çoraklı’yı her an sevgiyle anacağız ve hiç unutmayacağız.

Mücadele arkadaşlarının, sevenlerinin ve ailesinin tekrar başı sağolsun.