Genel seçimde, gümrük kapılarında eskiden beri kullanılan oylar hariç tutulursa, ilk kez ülke dışında oy kullanıldı.

Gümrük kapılarındaki oyların ülke dışında yaşayan TC vatandaşlarının ancak küçük bir yüzdesini temsil ettiği biliniyordu. Cumhurbaşkanlığı seçiminde ülke dışında seçime katılım yüzde 8, bu kez 40’a bile ulaşamamış olmasına karşın, yine de öncekilerle karşılaştırılamayacak kadar kitlesel bir katılımdan söz edilebilir.


Ülke dışında oy kullanma hakkına sahip TC vatandaşlarının yaklaşık yarısı Almanya’da yaşıyor ve seçim sonuçları “kurbağa gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır” örneğinde olduğu gibi, dünyayı ülkedeki kendi çevresinden ibaret sananları şaşırttı. HDP’nin Türkiye’deki oy ortalamasının oldukça üzerinde oy alması malum anlayışla Kürtlere mal edildi.

İşin ilginç yanı, ülke dışındaki seçim çalışmasında, özellikle de büyük önem taşıyan Almanya’da günlerce koşturanların böyle bir değerlendirmeden uzak durmasıydı. Sadece Kürt ve Türk solcularının değil, Kürt ve Türk ulusalcılarının da yakınlaşması böylece sağlanmış oluyordu. İki halkın da ulusalcıları her gelişmeyi esas olarak Kürtlere mal ederler. Birisi olumsuz diğeri olumlu anlamda bunu yapmakla birlikte aralarındaki yakınlaşma açıktır.

Yurtdışı geneli ve Almanya’daki seçim sonuçları şöyledir:

Yurtdışı geneli (sayılar yüzdedir)

AKP    49.9

HDP   20.4

CHP   17

MHP   9.2 

Almanya sonuçları

AKP   53.6

HDP  17.5

CHP  16

MHP  9.7

Diğer partilerin tamamının toplamı ise yurtdışı genelinde 3.4, Almanya’da ise 3.2’dir.

Bütün ülkelerin göçmenlerinin ortak özelliği tutuculuğa daha yakın olmalarıdır. Çok farklı bir kültürde yaşamaları nedeniyle geldikleri ülkedeki değerleri savunmaya ve korumaya yönelik güçlü eğilimleri bulunur. Ülkedekileri göre daha zor değişirler.

Bu genel özellik Türkler ve Kürtler özelinde kendisini AKP’nin yurtdışında aldığı ülke ortalamasının oldukça üzerindeki oy oranıyla da gösteriyor.

HDP’nin yüksek oy oranında ise yıllardan beri özellikle Avrupa ülkelerinde yaşamak zorunda bırakılmış politik göçmenlerin önemli payı bulunuyor.

Ülke dışındaki TC vatandaşlarının büyük bölümü Avrupa ülkelerinde yaşıyor (ek olarak ABD, Kanada ve Avustralya’da da yaşayanlar vardır. Az sayıda TC vatandaşı da diğer ülkelerde yaşamaktadır). Avrupa ülkelerindeki şaşırtıcı seçim sonucunu, 1965 seçiminde İşçi Partisi’nin Kaman’dan yüksek oy alması karşısında yaşanılana benzetebiliriz. Kaman’ın ne özelliği vardı da İşçi Partisi burada çok oy almıştı?

Kaman yıllardan beri TKP davalarından hapis cezası alanların sürgün yeriydi. Siyasi sürgünler, o günlerin çok daha zor şartlarında bu alanda çalışmışlar ve belirli bir sol birikim sağlamışlardı.

Avrupa ülkeleri için de benzeri bir saptama yapılabilir.

En fazla TC vatandaşının yaşadığı ülkeler; Almanya açık farkla önde olmak üzere Fransa, Hollanda ve Belçika’dır. Özellikle bu ülkelerde, özellikle de Almanya’da iyi sonuç alınması gerekiyordu. Daha az sayıda TC vatandaşının yaşadığı bir ülkede HDP birinci parti olsa bile, Almanya’daki sonuç kötü olursa bunun anlamı kayboluyordu.

Almanya büyük bir ülke ve eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nin bulunduğu Doğu Almanya’da yaşayan TC vatandaşları az olmakla birlikte, ülkenin geriye kalan yaklaşık üçte ikisinde neredeyse her köyde yaşayan TC vatandaşları vardı. Çok sayıda ve oldukça geniş bir alana dağılmış bir seçmen kitlesi söz konusuydu.

Burada sorun propaganda yapmakla bitmiyordu. Oy sandıkları sadece konsolosluklarda bulunuyordu ve bazı eyaletlerde oy kullanabilmek için gidiş-dönüş en az 300 km. yol yapmak gerekiyordu.

Uzaklığın yanı sıra konsolosluğun bulunduğu kentte ya da yakın çevresinde yaşayanların da oy kullanması başlı başına bir sorundu. Türk ve Kürt insanında son güne kadar beklemek genel bir özelliktir. Son gün de bir şey olur; araba bozulur, çocuk hastalanır, misafir gelir ya da başka bir şey olur ve oy kullanılamaz…

İnsanlar HDP’yi seçecekler ama bunun için oy kullanma yerine gidip seçmeleri gerekiyor. Aksi durumda kendileri HDP’li olabilir ama bunun seçim sonucuna herhangi bir etkisi bulunmaz.

Bu nedenle “oy kullanın” çağrısı bir çeşit politik propaganda oldu.

Konsolosluklara uzak yerlerden otobüsler tutuldu. Yakın yerlerde bulunan Kürt ve Türk derneklerinde toplantılar yapıldı ve seçmenlerle buluşma saatleri ayarlandı. Seçmenler alınıp oy kullanmaya götürüldü.

İnsanlar oy kullanmaya gitmezlerse hangi partiden oldukları en azından seçimde önemli değildir.

HDP’nin ülke dışında ulaştığı yüksek oy oranı milletvekili dağılımını nasıl etkiledi, yüksek seçim barajı nedeniyle hesaplanması kolay değildir. Ülke dışındaki oy oranı ülke içindeki seçim bölgelerinde her partinin aldığı oya ekleniyor. Bu nedenle Kocaeli’nde MHP’nin kazandığı iki milletvekilliğinden birisi yurtdışı oyları eklenince HDP’ye geçti. Diğer örnekler bu kadar somut olmasa bile, HDP’nin ülke dışındaki yüksek oy oranının genel oy oranına yüzde 0.6-0.8 yükseltici etki yaptığı söylenebilir.

AKP ülke dışında da konsolosluklar, din görevlileri ve camiler vasıtasıyla kendisine oy verilmesini sağlamaya çalıştı. Ülke içine göre daha az etkili oldu çünkü karşıtlarına yönelik polis baskısı uygulama şansı yoktu.

Bir seçim başarıyla sonuçlandı; başkan yaptırmadık.

Muhtemel bir erken seçimde yurtdışındaki durumun daha karmaşık olacağını, CHP ve MHP’nin de yurtdışı oylarına asılacaklarını belirtmek gerekir.

Hangi halktan olursa olsun politik göçmenler ise, birlikte davranabildikleri zaman geniş bir potansiyele sahipler. Bu potansiyeli sadece sayıların toplamı olarak görmemek gerekir. Bütünün parçaların toplamından fazla olabileceği olgusu burada da görülebiliyor, insanların birlikte olmaları sayılarının toplamından daha geniş bir kitleyi etkileyebiliyor.