Özellikle gelişmiş batılı ülkelerde proje kavramı, finansmanı ve uygulanması oldukça yaygındır. Türk Dil Kurumu tarafından proje kavramı şöyle tanımlanır: „Değişik alanlarda önceden plan ve programa alınmış, maliyeti hesaplanmış, kurum ve kuruluşların yönetim organları tarafından onaylanmış, kısa ve uzun vadeye bağlanarak özel kurum veya devlet adına gerçekleştirilmesi kabul edilmiş“ bir tasarımdır. Dolaysıyla her projenin uygulama safhasında kısa, orta ve uzun dönemli hedefler olur. Bu hedefler ulaşmada seçilecek araçlar da buna uyum göstermelidir. Projeyi uygulayacak elemanlar projenin sahibi tarafiıdan, yani projeyi tasarlayan, projeyi finanse eden, projesinde ön gördüğü hedeflere ulaşmada kiminle çalışacağını belirleyen güçler tarafınden seçilir, Proje sahipleri projenin hayata geçmesi için üzerlerine düşen maliyeti üstlenir ve üstlendikleri maliyet karşılığıda ise proje elemanlarından başarılı atılımlar bekler.

Türkiye´de 2002 Kasım ayından beri iktidarda olan AKP adlı yapı, emperyalist kaynaklı bir projedir, bir  tasarımıdır. Bu tasarımın hedeflerine (Türk Silahlı Küvvetlerini itibarsızlaştırma, Polis devleti kurma, adli makamları ele geçirme. basını denetim altına alma, televole-sadaka kültürünü yaygınlaştırma vs.) ulaşılmada kullanılan elemenlar ise Recep Tayyip Erdoğan  (RTE) hoca efendisi Fethullah Gülen (FG), FG‘in kullandığı Abdullah Gül, Bülent Arınç, Beşir Atalay, Hüseyin Çelik gibi Emevi soyundan gelen şahıslardır.  Zaten RTE "Büyük Ortadoğu Projesi" başlığı altında Okyanus ötesinden kurgulanmış projenin eş-başkanı olduğunu açıkça ilan etmiştir.

RTE ve AKP vasıtası ile 2002‘den beri Türkiye’de yürütülen projenin Emevi Devleti ile çok yakın bir bağı ve benzerliği vardır. Bilindiği üzere Emeviler Devleti (661- 750 ) olarak bilinen karanlık, kirli, pislik ve katlıam dolu dönem, İslam tarihi açısından ibretle ve nefretle anılması gereken bir süreçtir. Emevi Devleti ve bu devletin başında olan ve aynı zamanda kendisini de halife ilan eden Muaviye, ikdidarı döneminde, Hz. Muhammed (SAV)  soyuna karşı kan kustu. Hz. Muhammed‘ in vasiyeti arasında „Ehl-i Beyit`i me dokunmayın“ olmasına rağmen Ehl-i Beyit Emevi döneminde Muaviye-Yezid ikilisi tarafından imha edildi. Ve böylelikle İslam dini mensupları arasında telefisi mümkün olmayan düşmanlık tohumları ekildi. Kendi zalim saltanatını sürdürmek için başta Kerba katlıamı olmak üzere, camide ibadet adı altında Hz. Peygamberin sülalesine, sevenlerine, sayanlarına ve yandaşlarına karşı satın aldığı Arap milliyetçisi imamlar vasıtasıyla küfürler edildi, hakaretler yağdırıldı, uyguladığı zalimlikleri meşrulaştırmak için camileri küfür merkezi, İslam dinini ise suistimal etti. Dolaysıyla Emeviler döneminde Muaviye tarafindan bilinçli bir şekilde uygulamaya konulan „nefret kültürü“, „ötekileştirme“ „din istismarlığı“ ve her zaman birilerini bir „düşman“ olarak ilan etme, sürdürülen zalimliğin kılıflarından başka bir şey değildi. Muaviye yaptıkları zülümlüklerine, katliam ve zalimliklerine ragmen hesap vermedi, çünkü Muaviye zihniyetinde halka ve hukuka karşı hesap verme kültürü yoktur amaa yaptıkları zulümlükler ile tarihe birer kara çamur olarak geçmeleri engelenemiyor.


Emevi dönemindeki Muaviye tarafından bilinçli ve planlı olarak hayata geçirilen uygulamaları, 2002 yılından beri Türkiye´de RTE öncülüğünde bilinçli ve planlı olarak aşama aşama uygulanmaya kondu. AKT ve RTE döneminde İslam dini türbana indirgendi, türban takmayanlar aşağılandı, hakarete uğradı. Hz. Muhammed'in ahlak ve aile anlayışı ayaklar altına alındı ve içi boşaltıldı. Kuran´i Kerim'in ayetleri ve süreleri ile dalga gecilir hale getirildi, Aldıkları rüşvetlerle sözde „sadaka“ verdiler. AKP ve RTE Alevi-Sunni, Kürt-Türk ayrımı yapmadan bir bütün olarak 76 milyonluk bir ulusu köleleştirmeye ve kendine biat etmeye zorlamaktadır. Alevi inancında olanlar hedef gösterildi, Emeviler döneminde Muaviye ve Yezid ikilisi tarafından katledilen Hz. Muhammed‘in soyunu ve Ehl-i Beyitini seven ve sayan Aleviler bu özelliklerinden dolayı  kurşunlandı, ötekileştirildi, ve saymakla bitmez zulümlüklere mahruz bırakıldı.  


Peki AKP´nin 12 yıllık dönemi neden bu kadar karanlıklarla, zalim ve zulümlüklerle, ötekileştirmelerde dolu? AKP neden Emevi Döneminin İslam anlayışını ve RTE
 neden Muaviye zihniyetini ısrarla sürdürüyor?


Hz. Muhammed’in torunu, Hz. Ali’nin oğlu üçüncü İmam Hüseyin’in ve beraberindeki 72 canı, 680’de Emevi halifesi Muaviye´nin oğlu Yezid tarafindan katlıama uğratılması ile doruğa çıkan İslam dini mensupları arasındaki kardeş kavgası RTE gibi din istismarcıları dolaysıyla günümüze kadar süregelmiştir. İslam dini mensupları arasında temelleri Muaviye tarafından atılan ve günümüz Türkiye´sinde RTE tarafından sürdürülen ve ayakta durmasını sağlayan „nefret“ ve „sadaka kültürü“ ile beslenen yapının temelinde yatan gerçek neden şudur: Sayısal olarak coğunlukta olan Sunniler azınlikta olan Alevilere, Türkler Kürtlere karşı hep mesafeli olsun ve her an birbirlerini boğazlayacak ruh hali içnde yaşasın ki, AKP Faşizmine, Emevi zihniyetine,  ırkcılığa ve sömürüye karşı gönüllü birlik temelinde bir araya gelip ortak bir ülkede, ortak bir toprak parçası üzerinde mutlu, huzurlu, ve refah içinde yaşamasınlar. AKP´yi bir tasrım ve bir proje olarak ortaya sürenlerin bu oyununa gelinmemeli. Türkiye´de işletilen zulüm, baskı ve sömürü çarkı, kendini bazen Soma´da maden emekçilerine karşı işlediğii cinayeti ile, bazen İstanbul Taksim’de ve bazen de  
Okmeydanı'nda bir cenaze töreni için Cemevi’nde bulunan Uğur Kurt  adlı bir Alevi canın, 22 mayıs 2014 tarihinde sıkılan bir polis kurşunu ile infaz ederek gösteriyor. Muaviye ve Emevi zihniyetinin zülüm çarkında Türk-Kürt, Alevi-Sunnu ayrımı olmaz, zalimlikleri kendinden olmayan herkese dänüktür.. Uğur Kurt´un ınfazı Muaviye zihniyetinin pratikteki somut orneğidir.  


 
91 yıllık Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bir polisin bir camide cenaze töreni için hazır bulunan bir Sünniyi infaz ettiği görülmüş müdür? Alevi ınancına ve Alevilere karşı, madencilere ve bir bütün olarak tüm emekçilere karşı AKP adlı projenin uygulayıcıları tarafından  işlenen bunca cinayetlerin, zalimliklerin ve zulümün Muaviye´nin torunuları tarafindan işlendiğini artık herkes kavranmış olmalı.

 Türkiye’de yaşayan 76 milyon canin, Türkiye´nin misak-i milli sınırları içinde ortak bir vatanda, eşitlik temelinde, huzur ve güven içinde bir arada yasadığı, kamu düzenini tehdit edilmediği ve kardeşliği dinamitlemediği bir ortama herkesin istediği şekilde ve yerde karşılıklı saygı ve hürmet çerçevesinde ibadet etmesine mudahalenin olmadığı, gerçek anlamda bir demokrasinin ve laik devlet yapısının işlediği bir ülke haline gelmesini RTE istemiyor! Bu gerçeğin dışındaki söylemler teferruat olmanın ötesine değildir.  

23 Mayıs 2014