Aklım kesti keseli, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lider kadrosu, bir iki küçük istisna dışında hep bir biri ile „kavgalı”  oldu. Kimi bir yörenin belediye başkanlığından parti genel başkanlığına sıçramayı yeğledi, kimi kendisini oturduğu makama getiren genel başkanına karşı el altından kurultay delegelerini kafalama yöntemiyle lider olmayı hedefledi. Kimi de ortada ciddiye alınabilinecek her hangi bir idelojik farklılık olmamasına rağmen, sırf kendisini genel başkanlığa getirecek manevralarla genel başkanlığı kendisine laik gördü.

CHP´nin tarihi, aynı zamanda kendi içinden çıkan liderlerine başkaldırandan tutun, genel başkanına kumpas kuran çevre ile kol kola girecek kadar çukurun içine olanların da tarihidir.  Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran CHP, gelinen aşamada kurduğu cumhuriyeti yıkmaya yönlendiriliyor. Parti içi demokrasi, parti tüzüğüne uygun projeler, partinin siyasi ideolojisine uygun muhalefet ya da iktidar olma çalışmaları bir ekip işi olmaktan çıkmış, bir iki şahısın keyfiyetine bırakılmıştır.

CHP aynı zamanda bir kurultaylar partisidir. CHP, özellikle de seçimlerden başarısız olduğu dönemlerde, bu başarısızlığın nedenini yetkili organlarda korkmadan, parti disiplini gibi bahanelerin arkasına sığınmadan partinin yetkili organlarında samimice değerlendirmek yerine, yönetim kademesinde yer alanların bir birlerini suçlaması ve çareyi kurultayda arayarak gündemi değiştirme becerisine de sahiptir.

10 Ağustos 2014 tarihli cumhurbaşkanlığı seçimlerinden büyük bir hazimetle çıkan yeni CHP, bu başarısızlığın nedenlerini duygusallıktan uzak, kendi içinde düşünce özgürlüğü ve demokratik mekanizmaları sansürsüz işleterek samimice belirleme ve hatalarından dersler çıkarma yerine, yine yeni bir kurultaya gidiyor. Sayın Muharrem İnce´nin kurultay çağrısının gerekçelerini sıralarken ‘Grup Başkan vekili olarak partimin cumhurbaşkanı adayını televizyondan öğrendim’ demesi dolaysıyla yaşadığım hayal kırıklığını anlatmaya dilim varmıyor.

CHP’nin yapması beklenen kurultayı bana gelen duyumlara göre 11 Ekim 2014 tarihinde olacağı yönünde ve şimdiden delege hesapları yapılmaya başlanmış bile. Bu kurultay’da sayın Kemal Kılıçdaroğlu dışında adaylığı gündemde olan bir birinden değerli isimler var. Telafuz edilen isimlerin başında ise şimdilik sayın Muharrem İnce, Emine Ülker Tarhan ve Metin Feyzioğlu gelmektedir.

CHP‘nin Kurultayı'nda Genel Başkan adaylığına adı geçenlerden biri de Sayın Prof. Dr. Feyzioğlu, 16 Ağustos 2014 tarihinde başlayan  Hünkar Hacı Bektaş Veli şenliğine katılması esnasında kendisine sorulan bir soru üzerine yaptığı açıklamasında, bilinenin dışında bir uslüp kullanarak adaylığı için şöyle konuştu: “Halk tarafından çok sevilince, çok büyük teveccüh gösterince böyle sözler çıkıyor. Ben görevimin başındayım. Benim görevim yüreklere işlemek, yüreklere yer yapmak. Burada slogan olsun diye söylemiyorum. Hayatta en büyük mutluluk insanların yüreğine girebilmek. Bugün burada gördüm ki insanların yüreğine girmişim” dedi. Bu söylemin arkasında sadece halka güven yatmıyor, aynı zamanda kendisine, potansiyeline ve ülkesine de karşı var olan güvenin altını çiziyor ve böylelikle yıllardır özlemi çekilen bir lider profili sergiliyor. Bu lider profili sadece delegenin değil, halka dayalı, halkı ve ülkesi için hizmet veren bir CHP’nin lideri olmayı hedefliyor. 

Sayın Feyzioğlu’nun bu yıl içinde Almanya‘nın Frankfurt ve Münih gibi büyük şehirlerinde verdiği konferanslarına gösterilen ilgi olağanüstü derecede büyüktü. Sayın Feyzioğlu‘nun en karmaşık konuları bile çok iyi anlaşılabilir şekilde net olarak ifade edebilme yeteneği, Türkiye ile ilgili temel konulara hakim oluşu ve akademik  kimliği ile Türk siyasi hayatı açısından büyük bir zenginlik ve kazanım olacağı açıktır.

Sayın Prof. Dr. Metin Feyzioğlu‘ nun CHP Genel Başkanlığı için kurultayda verilen komut üzerine havaya kalkan delegelerin boş elleri yerine “ Buralara halk layık görür, yetkili kurullardan çıkar böyle bir adaylığım yok benim” şeklinde konuşması, CHP tarihinde eşine pek rastlanır türden bir yaklaşım olmadığı gibi, Feyzioğlu farkını da netleştiriyor. Böylesi bir söylem ile yola çıkan sayın Feyzioğlu‘ nun halkı ile beraber, itibarı yerlerde sürünen CHP ve Türkiye’yi yeniden daha saygın, daha demokratik, daha laik ve hukukun üstünlüğü ülküsünün pratikleşeceği ve tüm yurttaşların her konuda ve her alanda eşitçe yaşayacağı ve mutlu olacağı  bir ülke yaratma ve yaşatmada kararlı olduğu anlaşılıyor.

17 Ağustos 2014