Uzun süre Türkiye ile gerilimi düşürmeye çalışan Alman hükümetinin bu politikasında değişikliğe gitmesi ve “ekonomik baskı” uygulama kararı almasının perde arkasında yoğun bir diplomasi trafiği yaşandı. 

Basına yansıtılmayan bu görüşmelerde Berlin, Ankara’ya ilk kez sert ve net bir tonla insan hakları aktivistlerinin en kısa zamanda serbest bırakılması beklentisini aktardı.

Türkiye’deki darbe girişimi sonrasında tutuklanan, aralarında gazeteci Deniz Yücel’in de bulunduğu 8 Alman vatandaşının durumu uzun süredir Ankara ile Berlin arasında anlaşmazlık konusuydu.

Son olarak Uluslararası Af Örgütü temsilcilerinin de aralarında bulunduğu insan hakları savunucularının Büyükada’da gözaltına alınması sonrasında Berlin-Ankara hattında bir kez daha yoğun bir diplomasi trafiğine sahne oldu.

Türkiye'nin geri adım atmaması halinde Berlin'in tutumunun sertleşeceği tahmin ediliyor. Ankara-Berlin hattında yaşanan tarihi kriz Ankara’da siyasi ve diplomatik çevrelerin temel gündem maddesi oldu. Türk hükümeti krizden Berlin'i sorumlu tutarken, muhalefet ve uzmanlar acil diyalog çağrısı yaptı.

Muhalefetten taraflara diyalog çağrısı

Ana muhalefet partisi CHP hem Alman hükümetinin hem de Türk hükümetinin ikili ilişkilerdeki krizleri ‘siyasi malzeme’ olarak kullandığı görüşünde. CHP Genel Başkan Yardımcılarından Öztürk Yılmaz, “Türk hükümeti Almanya’ya yönelttiği uyarıları, kendisine de yapsa iyi olur” derken, “Türkiye ya da Almanya karşıtlığı kimseye fayda getirmeyecektir. Almanya’daki milyonlarca vatandaşımız kadar Türkiye’deki vatandaşlarımız da sağduyu bekliyor. İlişkileri kopma noktasına getirmenin büyük kayıp olacağını görmek şarttır. Sorunları otursunlar, diyalogla çözsünler” uyarısı yaptı.

Ankara’da muhalefetin diğer partileri MHP ile HDP de Türk ve Alman hükümetlerinden beklentinin ‘diyalog’ olduğuna vurgu yaptı. MHP’liler “Terörle mücadelede Almanya’nın gereken işbirliğini yapmadığını düşünen hükümetten daha aktif aksiyon planı görmek istiyoruz. Türkiye’de ve Almanya’da yaşayan vatandaşlarımızın hakları korunmalı” görüşünü dile getiriyor. HDP’liler ise Türkiye’nin insan hakları karnesinin dünya tarafından yakından izlenmesinin doğal olduğunu belirtirken, “Ankara, sadece Alman hükümetinin değil kendi halkının da kendisinden beklediği insan haklarını iyileştirme yönündeki adımları vakit kaybetmeksizin atmak durumundadır” değerlendirmesi yaptı.

Almanya Türkiye'ye karşı tutumunu sertleştiriyor

Yakış: Türkiye’nin adım atması gerekiyor

AKP’nin kurucularından olduğu kadar bir dönem dışişleri bakanlığı görevi de yapan Yaşar Yakış, Ankara-Berlin hattındaki krizin yumuşaması için adım atması gereken tarafın Türkiye olduğunu dile getirdi. Yakış, neden böyle düşündüğünü DW Türkçe’ye anlatırken, “Türkiye, Alman vatandaşı olan bir insan hakları aktivistinin terör örgütü üyesi olduğunu söyledi. Böyle bir suçlama Batı’da anlam ifade etmez. Net bir suçlama koymak gerekir, net bir yargı kararı göstermek gerekir. Terör örgütünden kasıt nedir, açıklanmalıdır. Bu krizde Almanya’nın yapacağı çok şey görünmüyor. Türkiye’nin temel insan hakları alanında acilen iyi bir adım atması gerekiyor” açıklaması yaptı. Almanya’nın hiçbir zaman ‘ayaküstü’ açıklama yapmayacağını Türkiye’nin bilmesi gerektiğinin altını çizen Yakış’a göre Türkiye’nin konuya daha ciddi yaklaşması gerekiyor. Yakış, “Türkiye, bunu görmezden gelerek ya da sadece yüksek perdeden cevap vererek krizi geçiştirmeye çalışırsa büyük zarar görür” uyarısında bulundu.

Loğoğlu: Durum iç açıcı değil

“Ortada ciddi bir kriz var” diyen başka bir isim Türk diplomasisinin en parlak diplomatlarından biri olarak bilinen emekli büyükelçi Faruk Loğoğlu. Loğoğlu, “İşlerin çığrından çıkmış hale gelmesi hiç iç açıcı değil. Diplomasinin acilen devreye sokulması gerekiyor” görüşünü savundu. Türkiye-Almanya ilişkisinin hiç olmazsa Almanya’da yaşayan 3 milyondan fazla Türk vatandaşı düşünülerek değerlendirilmesini isteyen Loğoğlu, “Tarafların sakinleşmeye ihtiyacı var. Karşılıklı sert söylemlere rağmen, ikili ilişkilerin kopması mümkün olmaz. Taraflar birbirlerinden beklentilerini serinkanlılıkla yeniden değerlendirilmeli” dedi.

Bağcı: Almanya'nın zarar vreme potansiyeli daha yüksek

Türkiye-Almanya ilişkileri konusunda uzman isimlerden Prof.Hüseyin Bağcı, gerilimin daha da artacağını düşünüyor. “Alman sosyal demokratlar Merkel üzerindeki baskıyı Eylül’e kadar artıracak görünüyor. İki ülke arasındaki yargı konuları da namus davasına dönüştü. Merkel kazanırsa seçimleri belki yumuşama olur krizde ancak sosyal demokratlar yönetime gelirse, Türkiye’ye dönük ambargoların başlaması kaçınılmaz” diyen Bağcı, gerilimin yumuşaması için her iki tarafın da aynı anda adım atması gerektiğini söyledi. İlişkilerin uzun vadede düzelmesinin tek koşulunun da “Türkiye’deki OHAL’in kaldırılması” olduğunu düşünen Bağcı, “Karşılıklı beklentiler yükseldikçe çözüm zorlaşıyor ancak kim daha çok zarar görür sorusunun yanıtı açıktır. Almanya’nın Türkiye’ye zarar verme potansiyeli daha yüksektir. Türk hükümetinin müzakere, diyalog ve işbirliğinden yana söyleme ağırlık vermesinde fayda var” dedi.(DW)