ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı ‘Demokrasi, Çalışma ve İnsan Hakları Bürosu’ tarafından yayınlanan raporda, Türkiye’nin yetiştirdiği uluslararası üne sahip piyanist Fazıl Say'ın, söz konusu davaya bakan savcıların tarafından ‘dini değerlere saldırı ve nefret söylemini kışkırtmak ve halk arasında düşmanlık yaymakla’ suçlanmasına da yer verildi.

Raporun Türkiye'ye ilişkin bölümünün özetinde, Türk Anayasası ve yasaların dini özgürlükleri koruduğu ancak izlenen bazı politikalar,  yasal ve anayasal hükümlerin bu hakları kısıtladığı ileri sürüldü. Devletin, dinsel grup üyelerini etkileyen birçok kısıtlamalar uyguladığı öne sürülen raporda, ‘Dinsel  inançları nedeniyle askerlik yapmayı reddeden bir kişinin tutuklanması bile, dinsel özgürlüklerin göz ardı edildiğinin bir göstergesi’ görüşüne yer verildi.

Hükümetin dini özgürlüklere saygı yönündeki eğiliminin 2012 yılı boyunca önemsenecek boyutta değişmediğine değinilen raporda, Osmanlı döneminde resmi olarak tanınan Rum, Ermeni ve Süryani Ortodokslar ile Ermeni Protestan ve Yahudi toplumu üyelerinin kendi ibadetlerini uygulamada özgürlüklerini korudukları belirtildi. Buna karşın hükümetin 40 yıldır kapalı durumda olan Heybeliada Ruhban Okulu'nun hangi yasal merci altında tekrar açılabileceğine açıklık getirmediği dile getirildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı bağlı ‘Demokrasi,  Çalışma ve İnsan Hakları Bürosu’nun raporunda, hükümetin Sünni Müslümanlara karşı olumlu ayrıcalık tanıdığı, Diyanet İşleri’nin öteki dinsel inanışlardan liderler, eğiticiler ve görevlileri işe almakta adil bir politika izlemediği savunuldu.  Sünni Müslümanlara yönelik cami arsalarının devlet tarafından bağışlandığı, çoğunlukla cami inşaatlarının Diyanet İşleri Başkanlığı ve belediyeler tarafından desteklendiği, belediyelerin elektrik, su gibi faturalarını üstlendiği belirtilen raporda, ‘Bu ayrıcalıklar yalnızca Sünni Müslümanlara yönelik. Ülkedeki birçok cami, yarı devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı.  Devlet, Alevileri inançlara aykırı Müslümanlar olarak görüyor ve Alevi Müslümanların dini ibadetlerini finansal olarak desteklemiyor’ görüşüne yer verildi.

İMAM HATİPLER DE RAPORDA

İmam hatip liseleri ile ilgili yeni düzenlemelere de değinilen raporda, bunun dinsel eğitimin küçük yaşlardan başlayarak alınabilmesine olanak sağlayacağına değinilerek, nüfus cüzdanlarında kişilerin dininin yazılı olduğu ancak Bahai, Alevi ve Yezidilerin dinlerini nüfus cüzdanlarına yazdıramadığı vurgulandı. Raporda,  devletin, ‘laik devleti’ koruma gerekçesiyle hükümet kurumlarında İslami ifadelere yönelik kısıtlamaları dahil, Müslümanlar ve diğer dini gruplara yönelik sınırlamalarının ise devam ettiği ileri sürüldü.  Üniversiteler ile aralarında TBMM’nin de bulunduğu bir çok devlet kurumunda mescitlerin bulunduğu, Alevi milletvekillerinin ibadetleri için TBMM’de Cemevi kurma isteklerinin ise hükümet tarafından geri çevrildiğine değinildi.

FAZIL SAY DA RAPORDA

Raporda yönetimin birey ve örgütlere çeşitli nedenlerle dine küfür suçlamaları yönelttiği belirtilerek Fazıl Say 'ın Twitter hesabından gönderdiği Ömer Hayyam ve bir müezzinle ilgili sözlerine de yer verildi.

Raporda, Söz konusu davaya bakan savcıların Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli sanatçılardan biri olan Fazıl Say'ı, ‘dini değerlere saldırı ve nefret söylemini kışkırtmak ve halk arasında düşmanlık yaymakla suçladığına’  değinildi.