Sosyal Medyada dolaşan yazıda şu cümleler var: “TC. Başbakanı Binali Yıldırım’ın ailesinin Hollanda’nın Almera kentinde kurulu Zealand Shiping adlı bir denizcilik şirketi var. Türkiye’de vergi vermiyorlar yani.

Haydi, başbakanım, kapat o şirketi. Sermayeyi de Türkiye’ye getir. Öylece Hollanda’ya haddini bildir.

Bekliyoruz efendim…”

Dünyamızda var olan ülkelerden ekonomisi iflas edecek olan ülkelerden 5. sıradan yer alan bir ülkeye – Türkiye’ye aklı başında hiçbir iş adamı yatırım yapmaz. Hele birde ülke içinde ve çevresinde kargaşa ve savaş varsa. Üstelik Hollanda gibi kalkınmış ve dünyanın birçok ülkesiyle çalışan, pazarlama alanları geniş olan bir ülkeyi bırakmaz. Sermaye kâr peşinde olur, yurtseverlik peşinde olmaz. Eğer gerçekten Başbakan Binali Yıldırım’ın bir şirketi varsa o da şirketini kapatmayacaktır. Sermayesini Türkiye’ye getirmeyecektir. Oraya sosyal aile bakanını Hollanda yetkililerinden habersiz oraya yollamaları bir tiyatro oyunuydu Referandum’da oy avcılığı için. Hollandalılarda Bakanın TC Konsolosluk binasına gidişi engellemekle AKP oyununa gelerek destek vermiş oldu. Bu oyunu Zealand Shiping adlı denizcilik şirketi’nin yöneticilerinin örgütlendiği söylentisi de var. Bu iddia ne kadar gerçek ispatlamak zordur.

Yazar arkadaşım Kemal Yalçın’dan da şu yazı geldi. Mizahlı ve çok düşündürücü güzel bir yazı:

“NEDEN RİYAT’TA, CİDDE'DE EVET MİTİNGİ DÜZENLEMİYORSUNUZ?

Sayın Erdoğan, Sayın Başbakan, Sayın Bakanlar!

Suudi Arabistan’da 140.000'den çok Türk işçisi var. Hem Suudilere de demokrasi dersi vermiş olursunuz! Ayrıca bildiğiniz gibi Arabistan’da Naziler, faşistler de yoktur! İnsan hakları ve ifade özgürlüğü vardır! Hollanda’da ise 200.000 kadar oy hakkına sahip Türk Vatandaşı var. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar’da çalışan Türk işçilerinin sayısı Hollanda’da yaşayan Türk işçilerinden çoktur. Neden ısrarla Roterdam’da miting yapmak istediniz? Siz çok iyi bilirsiniz Hollandalılar “Faşisttir!” Uğraşmayınız lütfen onlarla!

NEDEN VİYANA’DA EVET MİTİNGİ YAPMAK İSTİYORSUNUZ?

Arabistan’daki Türk Vatandaşlarının sayısı, Avusturya’daki oy hakkına sahip Türk vatandaşların sayısı kadar! Neden Riyat’ta değil de illa Viyana’da miting yapmak istiyorsunuz?

NEDEN DUBAİ’DE EVET MİTİNGİ DÜZENLEMİYORSUNUZ?

Danimarka’da oy hakkına sahip 43.000 kadar Türk var. Birleşik Arap Emirlikleri’nde ise 44. 300 kadar Türk var.

NEDEN MOSKOVA’DA EVET MİTİNGİ YAPMIYORSUNUZ?

Rusya’da çalışan Türklerin sayısı 50.000 kadar.

Hem Putin size destek verir.

Katar’da 10.000 kadar Türk işçisi çalışıyor.

NEDEN KATAR’DA DEMOKRASİ MİTİNGİ DÜZENLEMİYORSUNUZ?

Katar’da Almanya gibi Nazi artıkları yoktur! Katar Almanya gibi “Faşist” bir devlet değildir!

Sayın Erdoğan, Sayın Başbakan, Sayın Bakanlar! Sizin gibi demokrasi aşığı, dünyaya gerçek demokrasinin örneği olmuş olan devlet yöneticilerinin "Nazi artığı", "Faşist" Avrupalılarla uğraşmanıza değmez! Avrupa adam olmaz! Siz demokrasinin beşiği olan Arabistan'da, Rusya'da EVET mitingleri düzenleyiniz lütfen!

Saygılarımla!

Kemal Yalçın

...........................................................................................

Oy hakkına sahip Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yaşadıkları bazı ülkeler ve toplam sayıları:

Almanya 1 540 000

Avusturya 145.000

Suudi Arabistan 140.000

Danimarka 43 000,

Belçika 70.000

Hollanda 203 000

Irak 10.000

Birleşik Arap Emirlikleri 44 300

Katar 9000

Libya 13.000

Rusya 42 000

Kuveyt 11.350

İran’da 2500

İsrail 28.500

Kaynaklar: Birleşmiş Milletler Verileri, Wikipedi Özgür Ansiklopedi, Gözcü Gazetesi.”

Gerçekte Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım Avrupa Birliği ülkelerinde uluslararası kurallara uymadan miting yapma girişimi ile ne yapmak istiyor diye soranların sayısı her geçen gün artıyor. Bir taşla iki kuş vurmak istiyorlar. Hayır’ın bir burun önde göründüğü bu günlerde birincisi ülke içinde ve ses yapacak dünya kamuoyun nedeniyle yurt dışında yaşayan tüm Türkiye kökenlilerin inanç ve milliyetçi duygularını kabartmak. Böylece birkaç puan referandum da oy artırmak. Bununla 2 puan kadar oy artırdıklarını zaten bir AKP milletvekili söyledi.

İkincisi EVET’de, referandumda kazansa, HAYIR’da kazansa kendileri halen hükümet olduğu için bu ara düşmanlaştırdığı Avrupa ile yani Avrupa Birliğiyle bağını koparmak. Muhalefette olan tüm partileri tasfiye ederek yeni Osmanlı hanedanlığını ilan etmektir.

Bunlara nereden vardınız derseniz bakın Hitler Rejimin katliamlarından, baskılarından 1933 Yılından kaçan, Türkiye’ye gelen Alman bilim adamı, Hukuk Profesörü Ernst E. Hirsch’in günlüğüne. Bu günlüğü mutlaka okumalıyız.

Profesör Ernst 1933 ve 1943 İstanbul Hukuk Fakültesinde öğretim üyesidir. 1943 - 1952 yıllına kadar da Ankara Hukuk Fakültesinde öğretim üyesi olarak çalıştı. Profesör Hirsch Hitler'in yükseliş günlerini ve iktidar olduktan sonraki uyguladıkları üzerine yazılarıyla sanki Türkiye’de yaşananları anlatıyor. Şunları söylüyor Prof. Ernst E. Hirsch:

Hitler’in seçmenlerin yarısını kazandığı, bir olgu olarak karşımızdaydı. Her türlü telkin ve demagoji aracılığıyla, rüşvetle, yozlaştırmayla geleneksel her türlü değer ölçüsünü ayaklar altına alıp çiğneyerek, tahrip ederek ve yeni bir takım değerler ortaya koyarak halkı iğfal ettiler. Ama 1933’ten önceki basının büyük kısmının seviyesizliğine tanık olan, siyasi mücadele üslubundaki kabalaşmayı izleyen herkes, iktidarı anayasal yoldan ele geçirmenin, gerçekte bir hükümet darbesini dış görünüşte meşrulaştırmaya çalışan bir kılıf olduğunu kavrayabilirdi.”

Günümüzde Türkiye Cumhurbaşkanı’nın, Başbakanı’nın, Bakanların, Milletvekillerin, Muhalefete, karşıtlarına karşı kullandıkları dil ürkütücüdür. Basının seviyesi yerlerde sürünüyor. Cumhurbaşkanı ve Hükümet üyelerine karşı muhalif ve Muhalefet partilerin kullandığı dil onların kinden farksız. Rüşvet, soygun, mafya ülkenin her yanını son 15 yılda ahtapot gibi sarmış. İç kargaşa ve komşu ülkelerin toprağında savaşa girmiş ülke. İlkokuldan Yüksekokulla kadar tüm eğitim alanları çağdaşlıktan uzaklaştırılmış. Sanayi teknolojisi için bir yatırım yapılmazken, var olan fabrikalar elden çıkarılmış. İşsizlik bütün halk katmanları arasında çoğalıyor. Dost ülke yöneticilerine uluslararası kurallara uymayacak, hatta bir aklı başında insanın ağzına almayacağı sözler söyleniyor. Böylece ülkeye ve dostluklara zarar verildiği hesaplanmıyor. Ülkenin vatandaşı olan farklı dil, kültür ve inançların ayaklar altına alınmış. Böylece ülke vatandaşları mezheplere, milliyet ve dil kökenlerine göre parçalanmış. Ülke enflasyonun eşiğine gelmiş. Yoksulluk sınırı altında milyonlarca insan yaşıyor. Bilim adamları, gazeteciler, öğretenler, sendikacılar, sanat ve yazın adamları, muhalefet parti başkan, Milletvekilleri ve Belediye başkanları ceza evlerinde. Bunların hepsi Prof. Ernst E. Hirsch'in söyledikleriyle bire bir benzeşmiyor mu?

Halkımızın bir sözü var “Eşeğini sağlam kazığa bağla sonra Allah'a yalvar.” Bu sözde günümüzde şunu anlamamız gerek. Türkiye halkı 1933 – 1945’de Almanya ve Avrupa ülkelerinde yaşadığı büyük acıyı yaşamaması için bu Referandumda HAYIR demeliyiz. Avrupa ülkelerinde yaşayan biz göçmenlerin daha fazla huzuru bozulmaması için, çocuklarımızı huzur içinde bu ülkede yetiştirebilmemiz için bu referandumda mutlaka HAYIR demek için çaba göstermeliyiz.