Gazetenin iç sayfalarındaki analiz, Times'ın Orta Doğu muhabiri Richard Spencer'ın imzasını taşıyor.

Spencer, "Sızdırılan haberler acımasız" diyerek başladığı analizinde önce, Türkiye'deki gazetelerde, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğuna girdiği 2 Ekim'den bu yana kayıp olan gazeteci Cemal Kaşıkçı hakkında yayımlanan çeşitli haberleri aktarıyor.

Sızdırılan haberlerin Kaşıkçı'nın nasıl öldürüldüğüne yönelik olduğunu belirten Spencer, emniyet yetkililerinden ise bu konuda resmi hiçbir açıklama yapılmadığına dikkat çekiyor.

'Haberleri, Erdoğan'ın danışmanları sızdırıyor'

Yazara göre haberleri sızdıranların, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanları olduğu açık.

"Erdoğan'ın Suudi bir muhalifin Türk topraklarında öldürülmesne öfkesi anlaşılabilir bir durum. Daha az net olan ise dünyayı neden bu şekilde gelişmelerden haberdar ettiği" diyen Spencer'a göre Cumhurbaşkanı, neler yaşandığına dair bilgileri günler önce kamuoyuyla paylaşabilirdi ama bunu yapmadı.

'Erdoğan, Suudi Arabistan'la anlaşma yapabilir'

Times yazarı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu yöntemle Suudi Arabistan'a acı çektirdiği ve Riyad'ın da küçük düştüğü görüşünde.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın posteri

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın posteri

Analiz, şöyle noktalanıyor:

"Sayın Erdoğan'ın elindeki tüm kartları ya da onları nasıl kullanmak istediğini hala bilmiyoruz. Stratejisinin iki muhtemel avantajı var; Birincisi, Suudi Arabistan'ı içine düştüğü sefil durumdan çıkarmak için bu ülkeyle bir anlaşma yapabilir. Türkiye soruşturmanın tüm detaylarını gizli tutarak ve sadece Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın olayla ilgisi olmadığını gösterecek düzeyde kanıtı paylaşarak karşılığında Riyad'dan taviz vermesini talep edebilir. Bu belki, Ankara'nın müttefiki Katar ile Suudi Arabistan arasındaki soruna yönelik bir talep olur. Sadece yatırım talebi de olabilir.

"İkinci avantaj ise daha geniş kapsamlı. Sayın Erdoğan, kendisini Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı, Türkiye'yi de Sünni dünyanın doğal lideri olarak görüyor. Son yüzyılda bu rol, kendisini 'iki kutsal kent Mekke ve Medine'nin koruyucusu' olarak nitelendiren Suudi Arabistan Kralı'nındı. Şimdi ise bu ahlaki otorite lekelenmişe benziyor. Sayın Erdoğan da bunun üzerine gidiyor. Yine de Müslümanların çoğu, ülkelerinin, krizlerin siyasi kazanç için istismar edilmediği modern bir dünyanın parçası olmasını istiyor."