Türkiye'de mizahın unutulmaz ismi Aziz Nesin'in oğlu Ahmet Nesin, Artı Gerçek'teki köşesinde dün, "Yoksa iltica mı edecektiniz Sayın Bakanım"başlıklı bir yazı yazdı.

Ahmet Nesin yazısında, "Yazdığım kişi bir bakan ama esasında Recep Tamam Erdoğan'ın gözünden düşmüş bir bakan" derken, isim vermeden o bakana birtakım sorular yöneltti.

Nesin, yazısında şu soruları sordu:

"- Sayın bakan, seçimlerden önce Almanya'ya eşinizle birlikte geldiniz mi?

- Geldiğinizde eşiniz üzerinden bir şirket kurma araştırmalarınız ve planlarınız var mıydı?

- Kurmak istediğiniz şirket üzerinden Almanya'da oturum almayı düşündünüz mü?

- Siz de eşinizin 500-600 bin civarında alacağı ev ve kurduğu şirketten sonra aldığı oturum kartı sayesinde "Eş durumundan oturum" için başvuracak mıydınız?

- Kurulacak şirket ve alınacak ev için şehir olarak Hannover'i mi seçtiniz?

- Almanya Hannover'den önce Dusseldorf'ta şirket kurma girişimleriniz oldu mu?

- Şirketi ne tür bir ticaret üzerine kuracaksınız, sizin yada eşinizin deneyimleri var mı?

- Bu tip şirketlerin devam edebilmesi ve doğal olarak da oturumunuzu garantiye alabilmek için 3 yıl devamlı para alışverişi ve girdisi-çıktısı olması gerekiyor. Bunun için elinizde yeterli sermaye var mı?

- Eğer ev, şirket kurma ve 3 yılı finanse edecek paranız varsa, bu parayı nasıl elde ettiniz?

- Almanya'da ev alabilecek miktardaki parayı şimdiden transfer ettiniz mi, ettiyseniz miktarı ne ve hangi yoldan yaptınız?

- Olası bir Recep Tamam Erdoğan'ın devrilmesi olasılığına karşın bu girişimleriniz hâlâ devam ediyor mu?

- Esas merak ettiğim, Almanya'da oturma izni alma çabalarınızın nedeni, Recep Tamam Erdoğan'ın anti-demokrat emirlerini yerine getirmek zorunda olmanız mı, yoksa Ergenekon ve kendi inisiyatifiniz doğrultusunda kimi anti-demokratik eylemlere imza atmanız mı?

- Diyarbakır Sur merkezli saldırılarla başlayan kanlı dönem ve devamı sizin bu kararı almanızda etkili oldu mu?"

"İSPAT ETMEZSEN KARIŞMAM" 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise, Nesin'in yazdıklarını üzerine alınarak, sosyal medya hesabından bir yanıt verdi.

Soylu, kişisel Twitter hesabından Nesin'in profilinde paylaştığı yazısını alıntılayarak, "Senin kastettiğin milletvekilliğinden bakan olan 4 kişi var. %25 de olsa üzerime alıyorum. Ben ve arkadaşlarım için adice ve müptezelce çirkin bir tezgah kuruyorsun. Senin mahkemedeki ifadeni bizatihi gelip o çirkin yüzüne bakarak dinleyeceğim İspat etmezsen karışmam..." diye yazdı.

İşte Soylu'nun o paylaşımı:

Ahmet Nesin'in yazısı şu şekilde:

"İlk kez bir yazımda bahsedeceğim kişinin adını vermeden yazacağım. Bunun nedeni yapacağım habere güvenip güvenmemem değil, habere sonuna kadar güveniyorum. Adını vermememin nedeni yazacağım kişiyi olası saldırılardan korumak, çünkü tam bunun gibi olmasa da, benzer olayların sonuçlarını biliyorum.

Yazdığım kişi bir bakan ama esasında Recep Tamam Erdoğan'ın gözünden düşmüş bir bakan. O yüzden de son seçimlerde milletvekili olması düşünülmeyenlerden birisiydi. Evet yanlış okumadınız, düşünülmüyordu ama hem milletvekili seçildi, hem de bakan oldu. Hepinizin Erdoğan'a karşın bunun olma olasılığının olmadığını düşündüğünüzü biliyorum. Ama aylardır, hatta Ergenekon Davası beraatle sonuçlandığından beri ülkenin artık onlar tarafından yönetildiğini yazmıştım. Dünkü ARTI GERÇEK'te Celal Başlangıç'ın yazısını okursanız, o yazıda Doğu Perinçek'in bu konudaki açıklamasını da görürsünüz. Perinçek açıklamasında öz olarak devletin emrettiğini, Erdoğan'ın sadece bir uygulayıcı olduğunu açık dille söylüyor.

Yazdığım bakanın adı seçimlerden önce Recep Tamam Erdoğan tarafından çizilmişti ama Ergenekon bastırınca tekrardan vekil seçildi ve bakan oldu. Benim anlatacağım bölüm, bu kişinin üstü çizildikten sonra neler yaptığı. Esasında bu konuda sorular sormayı tercih ederim, bakalım günümüz bakanlarından birisi üstüne alıp da yanıt verecek mi?

-Sayın bakan, seçimlerden önce Almanya'ya eşinizle birlikte geldiniz mi?

-Geldiğinizde eşiniz üzerinden bir şirket kurma araştırmalarınız ve planlarınız var mıydı?

-Kurmak istediğiniz şirket üzerinden Almanya'da oturum almayı düşündünüz mü?

-Siz de eşinizin 500-600 bin civarında alacağı ev ve kurduğu şirketten sonra aldığı oturum kartı sayesinde "Eş durumundan oturum" için başvuracak mıydınız?

-Kurulacak şirket ve alınacak ev için şehir olarak Hannover'i mi seçtiniz?

-Almanya Hannover'den önce Dusseldorf'ta şirket kurma girişimleriniz oldu mu?

-Şirketi ne tür bir ticaret üzerine kuracaksınız, sizin yada eşinizin deneyimleri var mı?

-Bu tip şirketlerin devam edebilmesi ve doğal olarak da oturumunuzu garantiye alabilmek için 3 yıl devamlı para alışverişi ve girdisi-çıktısı olması gerekiyor. Bunun için elinizde yeterli sermaye var mı?

-Eğer ev, şirket kurma ve 3 yılı finanse edecek paranız varsa, bu parayı nasıl elde ettiniz?

-Almanya'da ev alabilecek miktardaki parayı şimdiden transfer ettiniz mi, ettiyseniz miktarı ne ve hangi yoldan yaptınız?

-Olası bir Recep Tamam Erdoğan'ın devrilmesi olasılığına karşın bu girişimleriniz hâlâ devam ediyor mu?

-Esas merak ettiğim, Almanya'da oturma izni alma çabalarınızın nedeni, Recep Tamam Erdoğan'ın anti-demokrat emirlerini yerine getirmek zorunda olmanız mı, yoksa Ergenekon ve kendi inisiyatifiniz doğrultusunda kimi anti-demokratik eylemlere imza atmanız mı?

-Diyarbakır Sur merkezli saldırılarla başlayan kanlı dönem ve devamı sizin bu kararı almanızda etkili oldu mu?

Evet, şimdilik aklıma gelen sorular bunlar, sizin de bildiğiniz gibi soruları 2 yada 3 misline çıkarabilirim. Bu tip çalışmalar olduğunun duyumlarını uzun zamandır alıyorum. Sadece bakanlık düzeyinde değil, olası bir iktidarın yıkılması yada el değiştirmesi durumunda AKP'ye yakın kimi akademisyen ve gazetecilerin huzursuz olduğu biliniyor. Bir ara gazeteci Nagehan Alçı'nın da İspanya'da almak üzere ev aradığı biliniyordu. Siyasi suçlu konumuna düşmemek ve belli bir miktarda paranız olduğu için bu yolları seçip iltica etmeyeceğinizi biliyorum. Yazının başlığında ilticadan bahsetmemin nedeni, etmeyecek olsanız bile olası bir hükümet değişikliğinde, yani Recep Tamam Erdoğan iktidardan düştüğünde siyasi birer sanık olacağınızı bildiğimden öyle yazdım. Yani sayın bakanım yada bakanlarım, akademisyenlerim, bürokratlarım ve gazetecilerim, hepiniz siyasi ilticanın sınırındasınız. Yani sizin oturumunuz bizim için bir ilticadır esasında."