İstanbul Emniyeti'ndeki polis şeflerinin görevden alındığına dikkat çekilen haberde, Başbakan Erdoğan'ın yolsuzluk soruşturmasını "kirli bir operasyon" olarak nitelendirdiği de aktarılıyor.


Erdoğan'ın polis şeflerinin görevlerini suistimal ettikleri gerekçesiyle görevden alındıkları ve Emniyet'teki değişikliklerle ilgili olarak, "Bu çok daha farklı illere sıçrayabilir" demesi de haberde yer buluyor.


Haberde, operasyon kapsamında, İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler'in evinde çelik kasalarda büyük meblağda paranın ve bir para sayma makinesinin bulunduğu da aktarılıyor.


Polis şeflerinin görevden alınması konusunun ise birçok çevre tarafından soruşturmaya müdahale olarak nitelendirildiği ve bu nedenle eleştirildiği yazılıyor.


Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın soruşturmaya müdahale edilmeyeceği yönündeki açıklamalarının da aktarıldığı haberde, Türkiye medyasında yer alan ve iki gün içerisinde kabinede büüyk bir değişikliğe gidilebileceği yönündeki bilgilere de yer veriliyor.


Haber şöyle son buluyor: "Arınç, temiz olarak nitelendirdiği Gülen hareketini hedef almak istemediğini vurguladı. Ancak bu olaydan kimlerin sorumlu olduğunu bulmak için hükümetin elinden geleni yapacağını da ekledi. Türkiye'deki siyasi elit içindeki kavga bitmiş olmaktan çok uzak."


Times
'da yer alan haberde de dünkü gelişmeler ayrıntılarıyla aktarılıyor. Guardian'daki bilgilere ek olarak, muhalefet partisinden Başbakan Erdoğan'a istifa çağrılarının yapıldığına da yer veriliyor.


Financial Times
da Türkiye'deki gelişmeleri ele alan gazeteler arasında. Gazetede, konuyla ilgili ayrıntılı bir haberin yanı sıra Ankara muhabiri Daniel Dombey'in bir analiz yazısı da var.

Dombey, AKP ile Gülen hareketinin benzer şekilde dindar temelleri olmasına karşın kökenlerinin çok farklı olduğunu, bir dönem kendilerini "mantık evliliği" yapmaya götüren ortak düşmanlarının (orduyu kastediyor) ise artık etkisini yitirdiğini yazıyor.


AKP'nin 2002'de seçimleri kazanmasının ardından bürokraside etkin olan Gülencilerden destek aradığını; 2007'de ordudan gelen tehdide ve 2008'de de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılma riskine karşı mücadele ettiğini yazan Daniel Dombey, Ergenekon ve Balyoz davalarının arka planında bu gelişmelerin yattığını hatırlatıyor.


Bu davalar neticesinde hükümetin ordu ya da diğer cephelerden gelecek tehditleri savuşturma yolunda kaydadeğer yol aldığını yazan Dombey, "davaların kazandığı başarının, özellikle de 2011'den sonra, AKP-Gülen eksenini baskı altına aldığını, her iki tarafın da diğerinin çok güçlenmesinden şikayet ettiğini" savunuyor.


Gülen hareketinin hem Erdoğan hem de AKP'yle köprüleri attığını yazan Dombey, Erdoğan'ın da Gülencileri bürokrasiden temizlemek istediğini gizlemediğini belirtiyor.

Dombey, "Türkiye'nin eski laik elitine gelince, iki hasım arasındaki kavgayı yalnızca birer gözlemci olarak izliyorlar. İçlerinden biri, 'Alien Predator'e Karşı' filmini izlemek gibi bir durum. Kimi tutmam gerektiğini bilmiyorum' diyor." cümleleriyle yazısını noktalıyor.